TRIS
Ayılalı 10 dakika oldu ama hala sersem gibiyim. Karşımda Christina'yı görüyorum. Ve olaylar aklıma geliyor. Son 10 kişi... Kayıp olanlar... Haber alınamayanlar... Aklıma hiç böyle bir şey olabileceği gelmemişti. Four'un zamanında gelememesi. Four bana olumlu düşünmemi söylemişti ama şuanda olumlu düşünme yetkimi kaybettim. Ne yapacağımı bilmiyorum. Tobias nerede, nasıl ve ne yapıyor onu bilmek istiyorum ama lanet olsun ki elimden hiçbir şey gelmiyor. Çok sinirleniyorum, çok üzgünüm ve çok pişmanım. Neden engel olmadım diye. Bir yanım Tobias iyi, bazılarının hayatını kurtarıyo her zamanki gibi diyor, diğer yanım ise ona ya bir şey olduysa diye çırpınıyor. Gerçekten doğru düzgün düşünemiyorum. Yıkıldığımın farkındayım ama toparlanamıyorum. Çünkü onsuz hiçbir şeyin düzelemeyeceğini biliyorum.
Tris: Ne kadardır baygınım?
Chris: Yarım saattir. Daha iyi misin?
Tris: İyi mi? Nasıl iyi olabilirim sence bu durumda?
Chris: Haklısın.
Tris: Hala haber alınamıyor mu?
Chris: Ne yazık ki.
O sırada başımın çok fena ağrıdığını anlıyorum ve elim başıma gidiyor. Christina elimi tutuyor.
Chris: Tris bak. Biliyorum kötü bir durum ama Four bunu yapabilir bunu herkes biliyor. Güçlü olmak zorundasın. Four'a bir şey olmayacak bak sakın kötü düşünme.
Tris: Yapamıyorum Christina. Düşünmeden olmuyor. Ben ona gitme dedim ama o gitti. Hepimizi kurtarmak için gitti. Hep aklıma kötü şeyler geliyor. Ben.. Ben onsuz yapamam biliyorsun.O sırada gözümden bir yaş daha aktı. Ağlamak daha da kötü yapıyor ama kendimi durduramıyorum. Hani insan ağlayınca rahatlar ya, ben rahatlayamıyorum da. Tek istediğim Four'u tekrar yanımda görmem.
Chris: Tamam bak odana git ve sakinleş olur mu? Hadi gel odana götüreyim. Bu arada liderler sana birkaç gün izin verdiler. Hasta olduğunu düşünüyorlar.
Tris: Nasıl hasta? Ruh hastası mı? Evet eğer böyle düşünüyorlarsa ruh hastası oldum sayelerinde.
Chris: Hayır tabiiki sadece bayılınca öyle düşündüler.
Odama girdiğimde duraksadım.
Tris: Tamam senin gelmene gerek yok işini aksatma.
Chris: Peki.
~ELLIE GOULDING-BEATING HEART(bu bölümü bu şarkıyı dinleyerek okuyabilirsiniz)~Kendi odama girmek istemiyorum. Odadan çıktım ve Four'un odasına ilerledim.
Girdiğimde kapıyı kapattım ve dolabına ilerledim. Kazağını aldım ve üzerime geçirdim. Duygulanmamalıyım.. Biliyorum o geri gelecek. Aynasından kendime baktım. Saçım dağınık, dudağımda uçuk çıkmış. Yüzüm bembeyaz. Bir anda ağlamaya başladım.(Multi) Kazağına sımsıkı tutundum ve yavaşça yürüyüp yatağına uzandım. Yastığını sımsıkı tuttum ve koklamaya başladım.--2 yıl önce~anı--
Four biraz önce beni öldürmek isteyenlerin elinden kurtardı. Ona minnettarım.
Four: Al şu kazağı giy.
Elime siyah kazağını verdi. Tişörtüm yırtıldığı için elinden aldım ve teşekkür ettim. Four'un parfümü kokuyor olmalı.
--------
2 yıl öncesini hatırlayınca daha da kötü oldum ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Hala aynı parfüm kokuyor. Kokusunu kokladıkça daha da kötü oluyorum. Ayağa kalktım ve yastıkları yumrukladım. İstemiyorum çünkü Four olmadan nasıl yaşayacağımı bilmiyorum.
--
Sabah kalktım ve hemen cesurluk merkezine gittim. O anda bir anons yapıldı.
"Askerlerimiz döndü. Yalnız bir kişi.. Bize veda etmek zorunda kaldı. FOUR."
O anda ne hissettiğimi biliyordum. Yere çöktüm ve son sesimle Four diye çığlık attım. Hayatım bitti.
---
Yataktan bağırarak uyandım. Uzun zamandır ilk defa kabus görüyorum. Yine gözümden yaş aktı. Ayağa kalktım ve yüzümü yıkadım. Bugün izinliyim ama kontrol odasına gidip bilgi almalıyım. Lütfen Four'a bir şey olmamış olsun lütfen.
Biraz da olsa kendimi düzeltip kontrol odasına gittim. Kazağı üzerimden çıkarmadım. Onun her zaman yanımda olduğunu hissetmek için gerekliydi.
Ben kontrol odasında uyanık kalmak için kahve içerken Will yanıma geldi.
Will: Tris! Geldiler! Geldiler! Çabuk aşağı inelim!
Kolumdan çekiştirirken Will'e Four'u görüp görmediğini sordum ama o da monitörden bir şey gözükmediğini söyledi. Hemen helikopter pistine indik.
Herkesin arasından yine en öne geçtim ve helikopterin piste inmesini bekledik. Sonunda kapı açıldı ve o çıktı. Hayatımı kurtaran adam. Her tarafı yara bere içinde, bir elinde silahıyla bize doğru geliyordu. Gözümden bir yaş aktı ama bu sefer mutluluktan. İçimden bir ses kurtulacak diyordu; ve kurtulmuştu. Chris sırtımı sıvazladı ve Four beni toz bulutları içinden ilk kez gördü. Gülümsedim ve içeri girdiği anda ona koştum. Sımsıkı sarıldı ve ağlamaya başladım.
Tris: Ben.. Ben sen gelmeyince çok korktum Four sana bir şey oldu diye kendimi parçaladım nerelerdeydin?Eliyle yüzümü kavradı ve alnımdan öptü.
Four: Her şeyi anlatacağım. Ben seni asla bırakmam çünkü artık sen benim ailemsin. Tris sana çok önemli bir şey söylemem gerekiyor.O sırada onu daha sıkı kavradım. Ve kafamla onay verdim.
Four:Benimle evlenir misin?
Duyar duymaz şokun etkisiyle gülerken ağlamaya başladım. Şu anda bütün duygularım alt üst olmuştu ama ben cevabımı biliyorum.Tris:
Evet.
O sırada beni sıkıca kavradı ve öpmeye başladı. Alkışlar koptu ve ben kaç gündür yaşayamadığım mutluluğu şu anda kaç katı yaşamıştım. Tobias ise yüzündeki yaralara hiç aldırmıyordu. Bana ilk tanıştığımız günki gibi çok özel bakıyor.
Artık evlenme teklifi aldım ve evleneceğiz. Tobias yanımda ve birlikteyiz. İkimiz de anladık ki birbirimizi bırakmayacağız.
----------------------------------------------
Merhaba arkadaşlar! Bu bir özel bölüm o yüzdem kısa yaptım. Artık işler daha karışık olacak çünkü çiftimiz evleniyor! Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum 😍
Okuduğunuz için teşekkürler ve sizi çok seviyorum!!!❤️❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DIVERGENT~Uyumsuz
FantasyUyumsuz kitabı ve filmi fan gözüyle değiştirilerek bambaşka bir şekilde anlatılıyor. Kitabın en çarpan yeri ise Tris ve Four'un aşkı. Okumaya ne dersiniz?