Kahvaltı yaptıktan sonra herkes bir tarafa doğru yöneldi. "Herkes sıraya girsin." İşte o an korkmaya başladım. Ne olacağını ve nasıl yapılacağını, açıkçası bu durumu sadece 2 kişi nasıl yapacağımızı bilmiyordum. Yüzümdeki korku ifadesini gizleyerek sıraya girdim. Herkesin boynuna iğne ucu gibi küçük bir top yerleştiriyorlardı. Yapılırken acıtıyor olmalı ki herkes iğne yapıldıktan sonra boynunu acıyla tutuyordu. Daha önümde bir kişi varken Eric bir anda "Hey kasıntı, buraya gelmek ister misin?" diye bana seslendi. Ona hiçbir şey söylemeyince "Yapma ama. Korkuyor olmazsın dimi? Alt tarafı biraz acıtacak." dedi ve bir anda o küçük şeyi boynuma geçirdi. Canım yanmıştı ama aldırmıyordum. Artık herkesin boynunda o küçük şeyden vardı.
Sabah kalktım. Herkes üzerini giyiniyordu. Bir robot gibi. Kendi kendime nolmuş bunlara derken sonradan farkettim ve onların yaptığını yapmaya başladım. Herkes üzerini giyindikten sonra masadaki silahlardan almaya başladı ve aynı adımlarla yürüdüler. Neler olacağını çok merak ediyordum. Trene doğru yürüyorduk. Sırayla duran trene binmeye başladık. Hareket edemediğim için görüş açımla Four'u aramaya başladım. Onu bulmak zor değildi. Çünkü bir tek onun ensesinde 2 tane diken vardı. Sanki programlıymışım gibi onun yanına yavaşça ilerlemeye başladım. Tren o sırada hareket etti. Şuanda benim gibi uyumsuz olan başka kişi olduğunu farkedemiyordum çünkü herkes benim yaptığım gibi yapmaya çalışıyordu. Sonunda onun yanına gelebilmiştim. Geldiğimi fark eder mi diye düşünürken biri elimi tuttu. Four'un eliydi. Sımsıkı elimizi tuttuk ve hiç bırakmadık. İkimiz de derin bir nefes aldık.
Trenden aşağı indiğimizde her grup farklı yerlere gidiyordu. Four artık rahatlayarak "Beni takip et." dedi. "Four,annem ile babamı uyarmalıyım." dedim arkasından. "Tamam. Hangi ev?" dedi ve bu sefer ben önüne geçtim. Buraları özlemiştim. Her ne kadar sevmesemde benim için ayrı bir yeri vardı. Evin kapısını açtım. Karşıma annem çıktı. Hemen boynuna atıldım. "Babam nerde?" diye sordum daha onun konuşmasına fırsat vermeden. "Topluluksuzlara yemek vermeye gitmişti,noldu?Siz nasıl gelebildiniz buraya?" dedi. "Anne hayır!! Olamaz. Babamı hemen ara ve buraya gelsin. Anne, bilgelik size saldırıyor. Hemen trene atlayıp dürüstlüğe gitmelisiniz. Hemen babamı ara acele etsin! Lütfen!" dedim bir solukta. "Tamam, tamam. Arıyorum hemen." dedi ve hemen babamı arayıp geldi. O sırada Four'la konuştum. "Eğer istiyorsan baban da gidebilir. Yani sen istersen." dedim ve bana her zamanki bakışlarıyla baktı. "Olur. Gidelim." dedi ve zaten tam o sırada babam geldi. Bir çırpıda ona da her şeyi anlattım ve hemen oradan uzaklaştık. Marcus'u yolda gördük. Tam o sırada bir cesurluk çömezi silahın arkasıyla Marcus'un sbaşına vurdu ve yere düştü. Four cesurluk çömezinin ayağına ateş etti ve babasını yerden kaldırıp her şeyi anlattı. O da trene doğru ilerlemeye başladı. "İnanamıyorum. Tris Prior. Senin bir uyumsuz olduğundan şüpheliydik ama sen Four, hiç belli etmedin. Tam önümüze düştünüz, a pardon tuzağa mı düştünüz demeliydim?" Four hemen elimi tuttu ve bir hamleyle hem Eric'den hem Max'den kaçabildik. O sırada omzumda bir acı hissettim. Kanıyordu. Max beni omzumdan vurmuştu. O sırada ikimizi de yakaladılar ve Jeanine'in yanında bulduk kendimizi. "Tris Prior,hayır,Beatrice Prior. Ve sen Four, yani Tobias Eaton. İkinizin de uyumsuz olduğunuza şaşırmadım. Ama kabul etmelyim ki ikinizde simülasyonlarınızda çok iyi şeyler başarıyorsunuz. Tris'in test sonuçlarından uyumsuz olduğunu anlamıştım ama sen Tobias, senin 2 yıl boyunca uyumsuz olduğunu aklımdan bile geçirmemiştim." dedi ve yanıma geldi. Parmak ucuyla yarama bastırdı ve hafif bir çığlık attım. "Bu olmaz. Yaralanmış. Onu infaz edin." dedi o sırada. Öldürülecektim. "Hayır! Böyle birşey yapamazsın." dedi Four ve yanındaki adamlardan kurtulup Jeanine'i masaya yapıştırdı. O anda hiçbir şey düşünemiyordum. Sadece onlara bakakalmıştım. Hemen görevliler Four'u tekrar tuttu. "Seni simülasyon için alıcaz Four. Ama bu sefer öyle bir simülsyon olacak ki,dayanmaman elde değil." dedi Jeanine ve pis pis sırıttı. Four'a ağlamaklı gözlerle baktım ama o bana tam tersi kurtulabilirsin bakışı atıyordu. Onu arabaya soktular ve son kez birbirimize baktık. Belki son kez... Beni çimenliklerin üstüne oturttular ve kafama silah dayadılar. Tam o sırada önümdeki 3 adamda yere serildi. Sağ tarafıma baktım, Uriah. Arkadaşım beni ölümden kurtarmıştı. Hemen onun yanına gidip "Teşekkürler,iyiki uyumsuzsun." deyip gülümsedim. "Hemen gitmelisin." dedi ama benim söyleyeceklerim daha bitmemişti. "Four'u gördün mü?Jeanine bir arabayla onu bir yere götürdü." dedim. "Evet. Şu tarafdan gittiler. Galiba bilgelik merkezine gidiyorlar." dedi ve ben ona tekrar teşekkür ederek gelen trene doğru koştum. Bir hamlede trene atladım ve bilgelik merkezine doğru ilerlemeye başladım. 5 dakika sonra bilgelik merkezi için trenden atladım ve koşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DIVERGENT~Uyumsuz
FantasyUyumsuz kitabı ve filmi fan gözüyle değiştirilerek bambaşka bir şekilde anlatılıyor. Kitabın en çarpan yeri ise Tris ve Four'un aşkı. Okumaya ne dersiniz?