Merhaba okuyucularım! Öncelikle artık bölümlerimiz daha uzun olacak ve artık çeşitli olaylarla karşılaşabilirsiniz. Hepinize iyi okumalar!!
Sabah erkenden uyanıp simülasyon testinin yapılacağı odaya gittim. Kimse gelmemişti. Biraz etrafı incelerken içeri biri geldi. Jeanine Matthews. Bu kadından her zaman irkilmişimdir. "İsmin, Tris di değil mi?" dedi bir anda. "Evet. Siz de Jeanine Matthews olmalısınız." diye karşılık verdim. Yüzünde alay ediyormuş gibi bir ifade belirdi. "Evet. Madem ilk sen geldin, herkes geldikten sonra ilk önce senin testini yapacağım. Heyecanlanmış gibi görünüyorsun, bir sorun yok dimi?" dedi. "Hayır,gayet iyiyim." diyerek cevap verdim. Bir şeyler biliyor olmalıydı. Benim hakkımda biliyorsa başım belada demekti ama öyle olacağını sanmıyordum. Benim uyumsuz olduğumu şuanda sadece Tori ve Four biliyordu. Bir dakika. Duraksadım. Dün gece Four'un dövmesini hatırladım. Sonra dediklerini. "Sadece bir topluluğa ait olamıyorum, olamam da." İşte o anda ne demek istediğini şimdi anlamıştım. Four'da bir uyumsuzdu. O da benim gibi hiçbir topluluğa uymuyordu, uyamazdı da. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Sevgilim de benim gibiydi. Bir yandan da onun da hayatı tehlikeliydi. Bu yüzden simülasyondan nasıl geçileceğini biliyordu.
Yavaş yavaş herkes gelmeye başlayınca Four'un da kapıdan girdiğini gördüm. Gözleriyle beni aradıktan sonra gözlerimiz buluştu. İkimiz de birbirimize hafifçe gülümsedik. Herkes geldikten sonra ismim söylendi ve sarı simülasyon koltuğuna oturdum. Tori yanıma geldi ve "Dikkatli ol. Kimseye belli etme." dedi. Kafamı evet şeklinde salladım ve yavaşça gözüm kapandı.
---------------------------------------------- Çitlerin önünde durmuş etrafa bakıyordum. Her taraf yeşillikti. O zaman hangi korkumun önce geleceğini anladım ve kargaları beklemeye başladım. Onlardan kaömaya çalışırken bataklığa girdiğimi anladım. İleride ateş belirdi ve yanında bir sopa vardı. sopayı aldım ve üzerime üşüştüklerinde hepsine teker teker vurdum. Artık kargalar gitmişti. Şimdi ise ellerim ve ayaklarım bağlıydı. Aynı zamanda da ateşin içindeydim. Hemen çözüm üretmeye başlıyordum ama aklımdan bu sözcükler de gitmiyordu"Bu gerçek değil." Dikkatimi toparlamaya başladım ve elimdeki ve ayağımdaki ipleri ateşin içinde yakmaya başladım. Ellerim yanmıştı. Ellerimi serinletmek için de bir önceki simülasyonda girdiğim suya soktum.
Bir anda cam kutunun içinde buldum kendimi. Aynı önceki simülasyondaki gibi alttaki borudan yukarıya doğru su doluyordu. Camı tekmeledim ama cam bir türlü kırılmıyordu. Aklıma çözüm yolu geldi ve hemen ceketimi çıkardıp alttaki boruya sıkıştırdım. Son anda kurtulabilmiştim.
Simülasyondan çıktım ve Four yanıma geldi. "İyi iş çıkardın." diyerek dudağımdan öptü. Jeanine "Bir çömezle sevgili olduğunu bilmiyordum, Four." dedi aşağılayıcı bir şekilde. "Şimdi, final testine geçiyoruz." diyerek elime bir silah verdi Jeanine. "Bununla ne yapacağım?" diye soramadan ailem karşımda belirdi. Annem, babam ve Bilgelik'teki kardeşim Caleb. "Hepsini vuracaksın. Eğer vurmassan, bu testi geçemezsin." dedi alaycı bir tavırla. Bunun gerçek olmadığı her an beynimde yankılanıyordu. Hemen elime silahı aldım ve hepsini vurdum.
----------------------------------------------Korkuyla yerimden sıçradım. Dün bunun yüzünden uyuyamadığım test artık benim için geçmişti. Four yanıma geldi ve "İyiydin." dedi. "Tris Prior. Testi geçti." dedi Max ve herkes beni alkışlamaya başladı. Jeanine dışında. Hala bana canımı okurcasına bakıyordu. Hemen o ortamdan kaçmak istedim. Etrafıma bakınırken Four'un kapıdan çıktığını gördüm ve takip etmeye başladım. "Çok iyiydin. Anladıklarını sanmıyorum." dedi kısık bir sesle. "Senin sayende." dedim ve duraksadı. Odasına girdik. Elimden tuttu ve kendine çekti. Kokusunu çok özlemiştim. Elimde olsa her zaman onun yanında olurdum ama öyle bir şansım yoktu. "Büyük bir kısmını sen başardın." dedi ve alnımdan öptü. "Four." dedim ve onun gözlerinin içine baktım. "Seni seviyorum." dedim. O anda yüzünde bir gülümseme oldu. Bana öyle bir baktı ki, beni baştan çıkartabiliyordu. İyici yakınlaştı ve boynumu öptü ve fısıldadı."Bende seni seviyorum." dedi ve öpüşmeye başladık. Yavaş hareketlerle daha fazla zevk alavbiliyorduk. Sonra kendi kendime söz verdim"Onu bırakmayacağım."FOUR
Uyandığımda saat sabahın 6sıydı. Dün gece Tris herkesten kaçıp yanıma gelebilmişti ve birbirimize sarılarak güzelce uyumuştuk. İlk defa böyle bir şey yaşadığım için mutluyum. Çünkü o farklıydı ve güçlüydü. Bu zamana kadar kimseyi sevmememin nedeni onun gibi güçlü kızlar olmayışıydı. Onu ilk tanıdığımda anlamıştım. İlk atlayan olduğu için. Ayrıca çok güzel. Sarı saçları,ela gözleri ve güzel fiziğiyle beni baştan çıkarabiliyordu. Sert olmamdan da ayrıca hiç korkmuyordu. Bu yüzden ona sevgim daha da artıyordu.
Eğitim yerine geldiğimde Tris ve Peter ringde dövüşüyordu. Peter ona çok sert vursa da Tris üstesinden gelebiliyordu. Onları izlerken Max ve Jeanine'i gördüm. Ciddi bir şeyler olması gerek ki ara sıra birbirlerine bağırıyorlardı. Kontrol odasına doğru gittiklerini farkettiğimde onların peşlerine takıldım. "
"Max, sana son kez söyleyeceğim. Yarın askerlerini topla. Artık fedakarlığın canını okumamız gerek! Zamanını geldiğini düşünüyorum. O yüzden savaş serumlarını getirdim. Yarın herkese enjekte edeceksin. Bu arada, bu serumların direnci zayıf. Uyumsuzları kolaylıkla avlayabiliriz. En iyi askerlerini tut ve sayıları fazla olsun. Sen de bu işin içindesin. Günlerdir yüklediğimiz serumlarla ben size yardım ediyordum, şimdi sıra sende. Her tarafa kamera yerleştirdim." dedi Bilgelik lideri. Bunun böyle olacağımı tahmin edebiliyordum. Cesurluk ve Bilgelik, Fedakarlara karşı. Hemen Tris'e haber vermeliyim diye düşünüp onu ringden çağırmaya gittim. Fakat ringde o yoktu. Eric ise Peter'la sırıtarak konuşuyordu. "Four?" diye seslendi biri arkamdan. Dönünce Tris'in sesi olduğunu anladım ama bayağı uzaktan geliyordu. Kolları ve çenesinin altı mosmor olmuştı. Hemen onun yanına koşup halini sormadan kucağıma aldım ve odama götürdüm.
TRIS
"İyiyim ben. Merak etme. Beni arıyordun galiba, bir şey mi söyleyecektin?" dedim Four beni kucağından indirip yatağa koyduğunda. "İlk önce tişörtünü çıkar ve kolundaki kanlara bir çare bulalım. Seni izlediğimde iyi gidiyordun. Sonra nasıl bu hale geldin?" diye karşılık verdi. "Ringdeyken senin gittiğini gördüm. Sana bakarken Peter ben yere serdi ve tekme atmaya başladı. Sonra ayağıyla çeneme vurdu." dedim tişörtümü çıkardıktan sonra. Üzerimde sadece siyah sütyenim vardı fakan Four aldırış etmiyordu. "Bu iş iyice sarpasarıyor. Oradan gittim ama seni izlememek istediğimden değil, Max ve Jeanine bir şeyler konuşuyordu. Onları duydum. Yarın Fedakarlığa saldırı düzenleyecekler. Jeanine asker istiyor. Dolayısıyla yarın bize savaş serumu enjekte edecekler. Uyumsuz olduğun için sen bu serumdan etkilenemeyebilirsin. Bu yüzden kimseye belli etmemen gerekiyor." dedi ve elindeki tentürdiyot ve sargıyla kollarımdaki kanı ve yaraları temizlemeye başladı. Biz fedakarlıpa saldıracaktık. Ailem oradaydı. Onları öldüreceklerdi. Kanın beynime fışkırdığını hissedebiliyordum. Sadece benim değil, Four'un babası da oradaydı. Fakat o görmezden geliyor gibiydi. "Four, bir şey soracağım." dedim o anda. Yüzüme her zamanki haliyle "Tabiiki." diyerek baktı. "Dövmeni açtığında söylediklerin aklıma takıldı. Ve bir şey aklıma geldi. Sen de benim gibi-" "Evet, bende uyumsuzum. Şuan sadece sen biliyorsun. Bir de Amar biliyordu." dedi tekrar yaralarımı iyileştirmeye çalışırken. "Yarın yanımdan ayrılma. Buna bir çözüm bulacağız. Herkes simülasyonda olurken biz olmayacağımız için simülasyonu durdurabiliriz." dedi ve kendi tişörtünden birini bana verdi. "Seninki iyice hırpalanmış gibi gözüküyor. Şimdilik bunla idare et." dedi ve bana kendi yatağını açtı. İçeri doğru kıvrıldım. "Odana gitmek mi istersin?" dedi. "Emin ol Christina'nın horlamalarını çekmektense senin kokunla uyumayı tercih ederim." dedim ve güldü. Gece 12 olmuştu. Yarın ne olacak diye düşünürken yüzüm düştü. Bunu halledebilmeliyiz. Bu katliama son vermeliyiz. O sırada Four tişörtünü ve şortunu giymişti ve bana gülerek yanıma geliyordu. Yastığı ona doğru koydum ve yatma pozisyonuna geldim. Yanıma yatınca "Gerçekten şu suratımdaki morlukla iğrenç görünüyorum, dimi?" dedim ve gülümsedim. "Merak etme, sen her halinle güzelsin." dedi ve o da bana güldü. Yanına iyice sokuldum ve dudağını öpme numarası yapmaya başladım. En sonunda "Artık öpecek misin? Yoksa ben kendi yöntemlerimde mi hallediğim?" dedi ve kahkahayı bastım. Ben tam gülerken beni yakaladı ve öpmeye başladı. "Hayır, biraz daha oyun oynamak istiyordum." dedim fırsat bularak." Bence öpüşmek daha eğlenceli." dedi ve beni üzerine çekti. Tabiiki daha eğlenceliydi. Onunlayken her şey güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DIVERGENT~Uyumsuz
FantasyUyumsuz kitabı ve filmi fan gözüyle değiştirilerek bambaşka bir şekilde anlatılıyor. Kitabın en çarpan yeri ise Tris ve Four'un aşkı. Okumaya ne dersiniz?