9. Bölüm~FourTris

1.9K 53 3
                                    

1-2 saat sonra Four'un yanından kalktım. Kimse anlamasın diye kalkmıştım. Onun odasından çıkıp hemen kendi odama doğru ilerledim. Christina hala uyuyordu. Kapıyı biraz sert çarpmış olmalıyım ki hemen uyandı. "Neredeydin sen? Gece geldin mi? Farketmedim." diye sordu. "Evet geldim, sen uyuyordun." diye cevap verdim. Ona dün yaşananlardan ona bahsetmedim. Zaman gelince yemekhaneye inip kahvaltı yaptık. Eğitim göreceğimiz yere doğru giderken bir ses duyduk ve Christina'yla o tarafa doğru yöneldik. Al. Al kendini öldürmüştü. İntahar etmişti. Bunu nasıl kendine yapabildi anlayamadım. Uzun süre onun cesedine bakakaldım. Eric o bölgeye geldi ve bize şu sözleri söyledi "İşte bizi bu yüzden seçtiniz. Korkak olmamayı öğrenmemek için. Siz de şu çömez gibi olursanız sonunuz belli." O anda onu da o çukurdan aşağı atmamak için kendimi zor tuttum. Al artık yoktu. Sırf Eric'in ona yaptıkları yüzünden ve kendini güçlü hissedememesindendi bütün bunlar. Gözümden bir yaş aktı. Sonuçta arkadaşımdı.
Kum torbasında vuruş çalışmaları yaparken Four yanıma geldi. "Sana bir şey göstermem lazım. Beni takip et." dedi ve bende sesimi çıkarmadan peşinden gittim. Onun bana ve herkese karşı sert durması hoşuma gidiyordu. Güçlü olduğunu her zaman anlayabiliyordum. Bir balkondan içeri girdik ve bana aşağıyı işaret etti."Bilgelik her hafta buraya geliyor ve serum taşıyor. Nasıl bir serum olduğunu bilmiyorum. Birkaç haftadır bunu çözmeye çalışıyorum. Tek öğrenebildiğim şey, uyumsuzlar hakkında olduğu. Tris, bunu öğreneceğim. Ama çok dikkatli olmalısın." dedi. O an ölümümün açıklandığını duymuş gibi irkildim. Tehlikeli gözlerle ona baktım. "Senin uyumsuz olup olmadığını test edecekler. Sadece senin değil, bütün çömezlerin. Büyük bir final testi uygulanacak. İnsanlar uyumsuz olduğunu simülasyonlardan belli eder. Sana belli nasıl edilmez onu göstereceğim." dedi. Ben hala ona bakıyordum. "Ya belli edersem? Beni öldürücekler." dedim. "Bunun olmasına izin vermeyeceğim demiştim. Böyle bir şey olmayacak, güven bana," dedi ve kolumdan tutup beni bir yere götürdü.
Four'un benim simülasyonumu yaptığı yerdi burası. Uyumsuz olduğumu anladığı yer. "Tekrar simülasyona gireceğiz." dedi. "Gireceğiz? Sen de mi benim simülasyonuma gireceksin?" diye sordum. "Hayır. Sen benim simülasyonuma gireceksin. Korku simülasyonuma." diye karşılık verdi. Anlamamıştım. Şaşkın gözlerle ona baktım. Elindeki şırıngayı ilk önce bana batırdı. Boyunumu yumuşak bir şekilde tuttu. Sonra aynı şırıngayı kendine de batırdı. Sarı koltuğa ilk o oturdu. Bacaklarının arasından benim oturmam için yer açtı. Bende oturdum ve ona baktım. Sert bakıyordu. Her zamanki bakışı. Elinde bir tel vardı. Bir ucunu kendi kafasına,bir ucunu benim kafama taktı. Sonra ikimizinde gözü kapandı.
----------------------------------------------Yüksekteydik. Aramızda uzun binalar vardı. Kalın bir halatın üzerinde duruyorduk. "Yükseklik korkusu, tahmin etmiştim. Birlikte dönmedolaba tırmanırken farektmiştim. "Aşağıya atlayabiliriz. Nasıl olsa gerçek değil." dedim. "Hayır, onu uyumsuzlar yapar. Bir tek gerçek olmadığını onlar bilir. Biz sol taraftaki kuleye gireceğiz." dedi. Onu takip ettim. İkimizde girdikten sorma bir anda bir kutunun içinde bulduk kendimizi. "Klostrofobi. Sıkışmamak için çözümler bul." dedi. Yerdeki çivi parcalarını hemen sıkıştırmaya başladım. "İyi gidiyorsun. Şimdi yanıma yaklaş ve sıkışmanın tadını çıkar." dedi. Her zamanki sertliği ve bakışlarıyla. "Four, kalbin çok hızlı atıyor." dedim. Kutu kapakları bizi sıkıştırmaya devam ediyordu. "Benim korkularımdayız. Korkmam normal." dedi. Kutu kapakları sıkıştırmayı durdurdu ve bir anda kutudan dışarı çıktık. İlerideki sandalyede bir cesurluk kızı oturuyordu. "Bu silahla onu öldürmem gerekiyor. Bu korkuyu geçebilmek için." dedi. Onu izlemeye başladım. Eline silahı aldı, gözünü kapattı ve tetiği çekti. İnsanları öldürmekten korkuyordu. Aynı benim gibi. "En sonuncu korkun en kötüsüdür." dedi ve bir anda fedakarlık evine geçtik. Fedakarlık liderimiz Marcus karşımıza çıktı. "Onun bir oğlu vardı, 2 yıl önce onu terketmişti." dedim. Taşlar yavaş yavaş yerleşiyordu. Marcus Four'a bakarak "Tobias, bu senin iyiliğin için." dedi. Elinde bir kemer belirdi. Four derin derin nefes almaya başladı. Tam ona vuracakken Marcus'un önüne geçtim ve elini arkasına geçirip karnına tekme attım. Marcus yere düşmedi. Four beni geri çekti ve o da babasına yumruk attı.
---------------------------------------------- Aynı anda uyandık. Four nefes nefese kalmıştı. Arkamı döndüm ve ona baktım. Burnundan nefes alıp ağzından nefes veriyordu. Bir süre boyunca dudaklarını seyrettim. Üst dudağı ince, alt dudağı kalındı. Bu yüzden daha iyi öpebiliyordu. Başıma takılı olan teli aldı sonra kendisininkini çıkardı. Elimi elinin üzerine koydum. Bana hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi. Babasından korkuyordu. Marcus'dan. Babası onu kemerle dövüyormuş. Demekki o cesurluğu seçmeden önce Fedakarlıktaydı. Onun hakkındakileri yavaş yavaş öğreniyordum. Onun ise benim hakkımda bildiği tek şey, uyumsuz olduğumdu.
Beni götürdüğü balkondaydı. Uzaktan 30 saniye boyunca onu seyrettim ve sonra yanına gittim. "Four? Dört korkun var. İsminle demekki buradan bağlantılı." dedim. "Evet, ismimi Amar koymuştu. Ben çömezken. Uyumsuz olduğu için öldürdüler onu. Korkularımı yenmeye çalışıyorum." dedi bana bakarak. "Bişey sorabilir miyim?" dedim gözlerinin içine bakarak. "Tabii." dedi. "Dövmen ne merak ediyorum." dedim ve bana baktıktan sonra ileri baktı. Burası yüksekteydi. Ama o hiç aldırış etmiyordu. "Görmek ister misin?" diye sordu tebessümüyle. Evet anlamında başımı salladım ve bende tebessüm ettim. O tebessüm etmese bile gözlerinin içiyle gülüyordu. Hemen sert tavrını takındı ve bana arkasını döndü. Tişörtünü çıkardı. Sırtına baktım. Köklü bir ağaç gibi bir dövmesi vardı. Ortasında ise 5 topluluğun simgesi. Çok farklıydı. Sanki birşey ifade ediyormuş gibi. Elimi sırtında gezdirmeye başladım. "Neden hepsi var?" diye sordum. "Sadece bir topluluğa ait olamıyorum. Olamam da . Cesur olmak istiyorum, fedakar olmak istiyorum, zeki olmak ve dürüst ve nazik olmak istiyorum." dedi ve bana döndü. Bu sefer masum bir ifadeyle gözlerini inceliyordum. İyice yakınlaştık. "Tabii nazik olmakta hala zorlanıyorum." dedi ve güldü. Tebessüm ettim. Ben ona gülerken kafasını sağa çevirdi ve beni öptü. Ellerimi çıplak vücudunda gezdirmeye başladım. Ne kadar elimi vücudunda gezdirirsem o kadar şiddetli öpüşüyorduk. Elini askılı tişörtümün altından içeri soktu. Belimi tuttu. Kendime daha fazla çektim. Boynunu tuttum ve kendime yapıştırdım. Artık korkmuyordum. Onunla olmaktan korkmuyordum. Benden 2 yaş büyük olsa bile umrumda değildi. Ben fedakarlıktan çıkmıştım çünkü özgür olmak istiyordum. Four'la tanıştığımda özgür olduğumu anladım. Çünkü artık o vardı ve ben onunlaydım. O zaman anladım ki, o benim ilk ve tek aşkımdı.

DIVERGENT~UyumsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin