Gecenin ilerleyen saatlerinde aklımdaki her şeyi unutmuştum. Uzun yıllar sonra kendimi o kadar rahat hissediyordum ki... Bir günlüğüne gerçek ben olmuştum sanki.. Sanki bir külkedisi masalı gibi geliyordu şuan her şey. Sürem dolduğu zaman arabam tıpkı eskisi gibi bal kabağına dönüşecekti. Yarın sabah gözlerimi açtığım zaman eskisi gibi yarım kalmış Hazal olacaktım. Düşünmemeye çalışıyordum.Aklıma geldikçe elime bir bardak daha kokteyli alıyordum. Etrafıma bakındım.Gözlerimle Utku'yu aradım.Beraber gelmemize ve benim kimseyi tanımamama rağmen onu kaybetmiştim. Telefonunu 2 defa aramama rağmen de açmamıştı. Saat ilerlediği için eve gitmem gerekiyordu. Ecem'i görmemle yanına ilerledim.Yanında uzun boylu beyaz tenli,kahverengi saç ve saçlarıyla uyumlu, gözlere sahip,bordo tişörtlü bir çocuk vardı. Çocukla kısa bir süre bakıştık beni tanımadığı için ifadesiz bakıyordu.Ecem'e bakıp gülümsedim.
''Utku'yu gördün mü?''
Ecem de bana sıcak bir şekilde gülümsedi ve eliyle arka taraflardaki erkek topluluğunu gösterdi.
''En son onların yanındaydı''
Gülümseyip teşekkür etmemin ardından topluluğa doğru çekingen adımlarla yürüdüm.İlerdikçe Utku'yu görmemle içim rahatladı.Yanına geldiğimde bana gülümsemişti.Ben de ona gülümsedim. Galiba bugün 5 yıl sonunda en çok gülümsemek zorunda kaldığım gündü. Arkadaşları birbirlerine imalı imalı bakarken takmadım.Utku'ya bakarak uykusu gelmiş küçük çocuklar gibi mızırdandım.
''Ne zaman eve gideceğiz?''
Utku hemen ayaklanmıştı.
''Sıkıldın mı?''
Kafamda ne diyeceğimi düşünürken aklımdan geçenleri söyleme kararı verdim.
''Yani, biraz''
''Tamam o zaman gidelim.''
Kendi arkadaşlarına baktı. Eliyle selamlaşma hareketi yapıp kısa bir vedalaşma sonunda partiden çıkabilmiştik. Başımda hafif bir sızı ile birlikte arabaya bindim.
''Ee nasıldı eğlenebildin mi Hazal?''
Kafamı yarı olumlu,yarı olumsuz salladım.
''Uzun zaman sonra ilk defa böylesine unutabildim. Eğer ortama yabancı olmasaydım daha çok eğlenebilirdim galiba. Tabi bir de psikoloğumun beni hiç tanımadığım bir ortamda yalnız bırakması var.''
Utku garip bir şekilde baktı.Yüz ifadesini çözememiştim.
''Hastam olarak değil de arkadaşım olarak getirmiştim seni...Neyse,kusura bakma uzun zaman sonra eski arkadaşlarımla karşılaşınca sohbete dalmışım.''
Sessiz kaldım.Bir şey dememe gerek yoktu. Utku'nun konuşması ile beraber tekrar ona döndüm.
'' En son ne zaman salıncağa bindin?''
''Bilmem... 5 yıl önce falandır galiba.''
Utku gülümsedi.
'' O zaman yarın kent parkına gidiyoruz. Ben seni saat 2 gibi alırım.''
Kafamı salladım.Evime geldiğimi fark edince arabadan indim. İndikten sonra Utkunun seslenmesi ile ona döndüm.
''Hazal! ''
Duraksamıştı.
''Kötü olduğun zaman beni araman veya mesaj atman yeterli.Unutma sen benim yalnızca eski haline döndürmeye çalıştığım hastam değilsin; sen benim arkadaşımsın Hazal.''
Kafamı salladım.İçimden konuşmak veya gülümsemek gelmiyordu.Zoraki bir şekilde teşekkür edip evimin ziline bastım.Utku ise çoktan gitmişti.Kapıyı açan annem endişeli bir şekilde bana bakıyordu.İçeriye girdim.Babam klasik köşesinde oturuyor, ablam da ikili koltuklardan birisine oturmuş televizyon izliyordu. Benim içeriye girmemle ikisi de bana dönmüşlerdi.Ablama daha önceden nerede olacağımı mesajla bildirdiğimden selamlaşma faslından sonra sessiz sessiz televizyon izlemeye devam edilmişti. Uykum gelince odama çıktım ve kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.
Sabah uyandığımda yatağımda oyalandım. Telefonumu elime alıp 5 yıldır yapmaya cesaret edemediğim şeyi yaptın. Facebooka girip Emirhan'ın adını arattım. İlk çıkan profile tıkladım. Onundu. Duvarında yazan ölümüyle ilgili mesajlar ve profil resmindeki ikimiz duraksamamı sağlamıştı. Fotoğraflar kısmına girdim. Çıkan fotoğraflardan çoğu ikimize aitti. Sırasıyla fotoğraflarımıza baktım. Tıkladığım çamurlu fotoğrafta Emirhan sırılsıklam ıslak, bense çamur içerisinde kalmıştım. Gözlerim dolmuştu. Aklıma gelen eski anılarımla beraber gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı bile.
-Flashback-
"Hazal bu kadar çocuklaşmanın anlamı yok be güzelim. Yeter bana su attığın."
Emirhan'ın dediklerini umursamadan elimdeki son şişenin içerisindeki suyu da ona doğru attım. Doğru isabet ettirmiştim. Şakayla karışık sinirle bana baktı.
"Şimdi görürsün kızım sen"
Atağa geçmesi ile birlikte koşmaya başlamıştım. Tabi o da peşimden geliyordu. Okul çıkışı sürekli yürüdüğümüz sokakta beni kovalıyordu. Ayağımın takılması ile beraber kenarda sulanan çimlere doğru düştüm. Her yerim çamur olurken Emirhan bana gülüyordu.
"Ya gülme!"
Uyarıma rağmen hala gülüyordu. Suratımı asıp fıskiyelerin ortasında oturdum.
"Tamam kızma güzelim. Bak ben sana sırılsıklam aşığım. Biraz da sen sırılsıklam aşık ol"
Gülümsetmişti bu dediği şey
-Flashback son-
Başka bir fotoğrafa geçme cesareti bulamayarak telefonumu bıraktım. Kahvaltı yapmak için mutfağa gittim. Yine kimse yoktu evde. Sıkılmamak için çok da iyi anlaşmasam da doğru düzgün tek kız arkadaşlarım olan Selin ve Sedef'i eve çağırdım. Kahvaltı için masayı hazırladım ve kızların gelmesini bekledim. Onların gelmesi ile birlikte kahvaltımızı yapmaya başlamıştık. Tamamen gereksiz olan bir sohbetin ardından vakit baya geçmişti. Kapının çalması ile Sedef önce davranıp kapıyı açtı. Kapı kapanma sesinin ardından gelen kim diye baktığımda Utku'yu görmemle aklıma dünki konuşmamız geldi. Ben tamamen unutmuştum. Selin ve Sedef'e ne açıklama yapacağımı düşünürken Utku bakışlarından nasıl durumda olduğumu anlamıştı.
"Hazal siz Utku ile bu kadar yakın mıydınız?"
Sedef'ten beklenen soru gelmişti. Utku durumu kurtarmak amaçlı konuştu.
" Terapi için gelmiştim. Ama galiba Hazal unutmuş."
Suçluluk ve utançla başımı öne eğdim.''Kusura bakma sabah kızları kahvaltıya çağırınca aklımdan çıkmış.''
Kafasını önemli değil anlamında salladı.Selin ve Sedef de ayaklanınca onları kapıya kadar geçirdim. Biliyordum ki Utku'nun dediklerine pek inanmamışlardı ve hemen Tuna'ya yetiştireceklerdi. Utku ile yalnız kalınca hazırlanmam gerektiğini hatırladım.
''Utku sen istersen içeriye geç,otur. Ben hemen hazırlanıp geliyorum.''
Kafasını salladı.Odama geçip hazırlanmamın ardından aynamın karşına oturdum.Kendi kendime mırıldandım.
''Ben ne yapıyorum ya? Hiç tanımadığım birisine neden güveniyorum? Neden onu evime alıyorum? Ya o göründüğü gibi değilse? Hem neden onunla dışarıya çıkıyorum ki? Gruba Emirhan'ın yerine alınmış birisi değil miydi o... Şimdi de Emirhan'ın yerine geçmeye mi çalışıyor yoksa...''
Kafamı iki yana salladım. Şimdi bunları düşünmemin sırası değildi.Aşağıya indim. Gözlerimle arabasını ararken Utku açıklama yapmıştı.
''Yürürüz diye düşünmüştüm o yüzden otobüsle geldim buraya.''
Kafamı salladım. Yan yana kent parkına doğru yürümeye başlamıştık. Rahatsız edici sessizliği bozan yine Utku olmuştu.
"En son onunlayken salıncağa binmiştin değil mi?"
Kafamı salladım.
"Tahmin edeyim sen ısrar etmiştin parka gitmek için."
Duraksayıp kafamı ona çevirdim.
"Sen nereden biliyorsun bunları?"
Hemen cevap vermişti.
"Bilmiyorum, sadece tahmin ettim."
Parka gelmemizin ardından kocaman salıncaklardan birisine geçtim. Aklıma anılar geliyordu yine.
-Flashback-
"Ya ben salıncağa binmek istiyorum!"
Emirhan suratıma bakmıştı sadece. Ben de ona bakınca bana yine dayanamamıştı.
"Tamam hadi geç salıncağa"
Heyecanla salıncağa ilerledim. Küçüklükten bu yana en büyük aşkım salıncaktı. Emirhan'ı saymazsak tabi..Salıncağa oturduğum o da yanımdaki salıncağa oturdu.''Ya beni sallamayacak mısın?''
Mızırdanmamın ardından gülümsedi.
''Hayır, yarış yapacağız kim daha hızlı sallanırsa o kazanacak. Kaybeden kazananın bir istediğini yapar.''
Gülümsedim.Sürekli salıncaklarda sallanan birisi olarak kazanmak basit işti bana göre.
''Kabul.''
Aynı anda başladığımız yarışı tabiki de ben kazanamamıştım. Ona bakarken bana gülümsedi.
''Senden istediğim şey ne olursa olsun beni bırakmaman.''
Dedikleri ile kalakalmıştım. Neden onu durduk yere bırakacaktım ki?
''Tabiki de bırakmam seni. Ama sen de bana söz ver , bırakmayacaksın beni?''
Gülümsemesi yüzünde dondu.
''Söz veremem ama her köşede bir anımız olsun portakalım. Ben seni bıraksam bile anılarımız seni bırakmasın.''
-Flashback son-
Dediği gibi beni bırakmıştı. Ama anılarımız beni bırakmıyordu. Keşke beni anılarımız bıraksaydı da Emirhan bırakmasaydı..
''Yine ne düşünüyorsun da gözlerin doldu mandalina?''
Utku'nun sesi ile daldığım düşünce aleminden çıktım.
''Mandalina??''
Soru niteliğindeki kelimenin ardından gülümsedi.
''Herkes sana portakal diyor ve portakal ve mandalina da turuncu renk. Herkes gibi olmayı pek sevmem ve portakalı da pek sevmem.O yüzden mandalina demeyi tercih ediyorum.''
Sinirlenmiştim.Portakalı sevmemesine, mandalina demesine değil de kendisini özel birisi zannetmesine sinirlenmiştim. Benim için o herkes gibiydi.Bir şey demedim. Susmak daha kolayıma geliyordu.Salıncakta bir süre daha boş boş oturdum Utku'nun ayaklanması ile ona baktım.
''Oturmaya mı geldik? Hadi kalk azıcık da parkta oynayalım!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Yoksun Yanımda
General FictionTerk etmek.. 9 harf iki kelimeden oluşan bir sözcük dizisi mi sadece? Her insan terk edilmez mi zaten? 17 yaşındayken en sevdiği kişi tarafından terk edilen Hazal sorunlarıyla yüzleşmek yerine kaçarsa ve 5 sene sonra geri dönerse her şey eskisi gib...