0.2

120 15 13
                                    

2.Bölüm-Güven

''Abla? Ne zaman çıkacağız?''

Salonda oturmuş ablamı bekliyordum. Birlikte abla kardeş olarak gezecektik. Ablamla aramızda sadece 3 yaş vardı. Başkaları bizi birbirimize çok benzetse de ben pek benzetemiyordum. Tek benzeyen şey saçlarımızdı ki benim saçlarım onunkinden daha çok turuncuydu. Onun saçları biraz da kumral gibiydi.

''Geldim Hazal geldim. Biraz beklesen ölür müsün?''

Ablamın dediklerini umursamadım. Burada bekleyen kişi bendim ve benim söylenmeye hakkım vardı.

''Ee nereye gideceğiz abla?''

''Şemsiyeli Sokak'a.. En son 5 sene önce Emirhan'la gitmek için okuldan kaçmıştın hatırlıyor musun?''

Kafamı hayır anlamında salladım.

''Abla gitmeyelim lütfen?''

Ablam beni umursamadan kapıdan çıktı. Arabanın kilidini açtı ve şoför koltuğuna geçti. Ben de zorla arabaya bindim. Oraya gitmek istemiyordum. En son 5 sene önce Emirhan'la gittiğim sokağın bana acı çektirmekten başka hiçbir işe yarayacağını sanmıyordum. Antalya'nın her yerinde bir anım olmak zorunda mıydı?

Araba durduğunda önce ablam ardından ben indim. Hiç değişmemişti. Yine aynı şemsiyeler aynı dizayn ve aynı dekor vardı. Buralar niye değişmiyordu ki? Pembeli şemsiyeyi görünce gözlerim buğulandı. Aklıma gelen anılarla bir damla göz yaşı akıtmaya hazırdım.

-Flashback-

''Emir'im sence pembeli şemsiyeye şu bankın üzerine çıkıp zıplasam yetişir miyim?''

Emirhan Emir'im demem ile aniden bana dönmüştü.

''Emirhan'ım demen daha iyi olurdu ama buna da razıyım.'' Biraz duraksadı ve devam etti. ''Denemeye ne dersin? Hadi bankın üzerine çıkalım.'' Dediklerini gülerek onayladım. Hızla banka ilerledik. İlk çıkan ben olmuştum. Bankın üzerinde zıplarken etraftan geçenler garip garip bize bakıyorlardı. Ayağımın kayması ile yere düştüm. Tabii beni tutmaya çalışan Emirhan'ı da arkamdan çekmiştim. Yerde gülerken yere düşmenin acısını hissetmiyordum bile...

-Flashback Son-

Ablamı çekiştirip pembeli şemsiyenin altında bulunan bankı işaret ettim.

''Abla şu bankı görüyor musun? O banktan Emirhan'la birlikte yere düşmüştük.'' Hissiz bir gülmenin ardından devam ettim.'' Amacımız ise pembe şemsiyeye değmekti.'' Gözlerimi silip klasik maskem olan gülümseme maskemi taktım.

''Neyse abla boş ver gel gidelim.'' Ablam kafasını salladı. Anlattıklarımdan sonra sessizleşmişti. Neden buraya gelmek istemediğimi yeni fark etmişti sanırım. Ama şuan yapacak bir şey yoktu. Arabaya doğru yürürken telefonumun çalmasıyla elimi arka cebime götürdüm. Arabaya bindiö ve arayana bakmadan telefonumu açtım.

''Alo Hazal?''

Tuna'nın sesiydi.

''Efendim.''

Olabildiğince soğuk davranmaya çalışıyordum. Onlar Emirhan'ımı unutmak için gruba Utku'yu almışlardı. Üzerinden koskoca 5 sene geçmiş olsa da kimse Emirhan'ı unutmaya çalışmamalıydı.

''Hazal bak gerçekten yanlış anladın bizi. Utku aslında çok iyi birisi sadece seni hiç tanımıyor ondan dolayı biraz soğuk...''

''Biraz mı? Sadece biraz mı soğuk? Hadi kızlar Emirhan'ı unutmaya çalıştı.Ya sen Tuna? Ya sen en yakın arkadaşına böyle mi değer veriyorsun?''

Sözlerimin ardından Tuna'nın sinirli nefes alıp verme sesleri geliyordu. Sanırım telefon hoparlördeydi çünkü tek gelen ses Tuna'nın sesi değildi.

''Tuna ver bakayım bir telefonu.''

Tuna'nın sesinin yerini yabancı ve soğuk ses alınca daha çok sinirlendim.

'' Bana bak küçük kız; Kimsenin yerini almaya çalıştığım yok.. Ve biliyorsun ki istesem de Emirhan'ın yerini alamam. Tuna ile üniversitede tanıştık. Onunla samimi olduk ve kendi arkadaş çevresiyle tanıştırdı. Böyle devam ederken birlikte takılmaya başladık. Şimdi boşa mızırdanmayı kes ve hala dinlemek istiyorsan 10 dakika içerisinde dün ayrıldığın yerde bulun.''

Telefon suratıma kapanınca şaşkın şaşkın telefona baktım. Ablam bana sorarcasına bakınca mırıldandım.

''Eski buluşma yerimize...''

Ablam kafasını salladı.5 dakikanın ardından gelmiştik. Ablam bana bakınca ben de ona baktım.

''Hazal canım ben bekleyeyim mi?''

Kafamı salladım.

'' Beklemene gerek yok. Saat sekizden önce evde olurum.''

O kafasını salladı. Ben yavaşça arabadan indim ve ablamın gidişini seyrettim. Bizimkinleri görünce onların yanına gittim.

'' Ne vardı?''

Sedef ve Selin bana sıkıca sarıldı.

''Gerçekten amacımız Emirhan'ı unutmak değildi. Sadece Tuna ile Utku yakın arkadaşlar. Aynı biz üçümüz gibi.''

İki kuzenin sarılışına karşılık verdim.Tuna'nın konuşmasıyla ona döndüm.

'' Senin Emirhan'a ne kadar değer verdiğini biliyoruz. Sence Emirhan'ı unutmak gibi bir şey yapıp seni kaybetmeye göze alır mıyız? Son nefesini verirken bile senin adını sayıklayan arkadaşımı neden unutmaya çalışayım ben?''

Tuna'ya da sarıldım.

''Ben sanmıştım ki...''

Hiç konuşmayan Utku araya girmişti.

'' Senin ne sandığını anladık boşa konuşmana gerek yok!''

Sert sözleri beni sinir ederken Sedef ortamı neşelendirmeye çalışıyordu.

'' Ee İstanbul'da havalar nasıl?''

Gülümsedim.

''Hiç bir yer Antalya'nın yerini tutmuyor.''

Bu sefer Selin araya girmişti.

'' Ya yanlış anlama ama niye aniden İstanbul'a gittin''

Dediğinde bence yanlış anlaşılcak bir şey yoktu. Ama başka birisi olsa çok yanlış yerlere de çekebilirdi bu sözü.

'' O yoktu. Onu özlüyordum. Onu unutmak istemiyordum. İnsanın sevdiği kişinin gözlerinin önünde günden güne erimesi gerçekten berbat bir şeydi. 3 sene boyunca çıktığı insanın 3. senede ilerlemiş bir kanserinin olduğunu öğrenmek , daha önce atlattığını sanıp sonradan tekrar yakalanması ve bunu bile bile sevmek çok zordu. Ve o ölünce de burada anılarım canlanıyordu. Biliyor musun hala gittiğimiz yerlerde her yerde anılar canlanıyor. Aklım eskilere gidiyor ve canım yanıyor. Ben korkaktım. Kaçmayı tercih etmiştim. Ama kaçınca bile canım yanıyordu. ''

Sözlerimin ardından Utku uzun uzun bana baktı.

'' Hazal.. Pek iyi tanışmamış olabiliriz ama ben sana yardımcı olabilirim.''

Dediklerinin ardından şaşırmış bir ifadeyle ona baktım.

''Nasıl?''

Gözlerinin parlamasıyla heyecanlı olduğu belli olabiliyordu.

'' Sadece bana güven yeter.''

Çünkü Yoksun YanımdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin