Kriz

176 28 1
                                    

Onları dinlemek için kapıya yaklaştım. O sırada Yağız beni görmüş olmalı ki " Rüya!" diye bağırıp Anıl'ı itti ve içeri daldı. Kafasını hayal kırıklığına uğramış gibi sağa sola sallıyodu."Sana inanmamalıydım! Ben kimim ki ? Aşık olmak benim neyime!? Seni asla affetmiycem " dedi gözlerim dolmaya başlarken. Bana cevap vermeye zaman bırakmadan öfke saçarak Anıl'ı itti ve kapıya sert bi şekilde tekme attı ve gitti...

Gözyaşlarım yavaş yavaş hıçkırıklara dönüşüyodu.
Yere çökerken Anıl beni yere çakılmaktan kurtararak kollarının arasına alarak sarıldı. Nefes alamıyordum.
Sanırım kriz geçiriyordum.
Göğüs kafesimdeki hava gittikçe azalıyo,gözlerimdeki yaşları durduramıyodum.
İşte ben böyle saçma ve gereksizdim. Sadece acıydı benim hayatım. Acı çekmek ve acı vermekten başka hiçbir işe yaramayan gerizekalının tekiyim!
Kırık cam parçaları tenime saplanır gibi hissettim.  Ama benim için acı kaçınılmazdı.
"Rüya nefes almalısın! Sakin ol!"  Gözlerim kararmaya başlıyodu. Çok halsiz hissediyodum. "K-kr-kriz" diyebildim sadece. Beynim uyuşmuş gibiydi. Hiçbir şey düşünemiyorum. O anda tenimin çıplak zemine değdiğini hissettim. "Rüya bırakma beni! Beni duyuyomusun! Rüya !?"

*********
Yağız'dan
Rüya'nın altıma aldığım diğer kızlar gibi olucağını düşünmemiştim. Sanırım aşk gözümü kör etmişti. Onun o piç çıplakken nasıl o evde olduğunu anlayamıyorum. Belkide yediremiyorum.
Ben her istediğimi elde ederdim. Aldatılmak...
Ondan nefret ediyorum.
Ama en çok da o pezevenk Anıl'dan.

İçimde bir boşluk var. Ama o boşluğu da sadece onunla doldurabilirim, biliyorum.
Bundan sonra onu sinir etmek için elimden geleni yapıcam. Bu yaptığını ona ve o 'arkadaşına' ödeticem. Onu unutmam imkansız olabilir.
Hatta her zaman ona sevgiyle bakıcağımı biliyordum. Ne yaşanırsa yaşansın. Ama ona bunu göstermemeliydim. Hatta onu unutabilceğimi kendime kanıtlıycam. Hemen şimdi başka bi kızla birlikte olursam,belki onu unutmama ve kafa dağıtmama yardımcı olur.
Hayır! Tabiki sarhoş değilim.
Dırınn... dırınn...
Mesaj gelmişti. Rüyadandı.
İçimden bir şeyler koptu sanki.

~bağırıp çağırdığın için özür dilemeyi erteleyip hemen hastaneye gelsen iyi olucak.Şu an SAYENDE  hastanede canımdan bi parça kopuyo! Rüya kriz geçirdi aptal ~

Şaşkınlıktan dilim tutuldu.
Dünya başıma yıkıldı.
Düşünmeden arabama atlayıp hasteneye sürdüm.
Bu civarda tek hastane vardı zaten.

O ufaklık bana hesap vermeden hiçbir yere gidemez.

•••••••••••••••••••

Hastaneye vardım. Girişteki resepsiyondan odasını buldum ve üst kattaki koridora doğru ilerledim.
Kalbim yerinden çıkıcak gibi atıyordu. Ya beni bırakırsa?
Ya o güzel gülüşünü bir daha göremezsem? Herşey benim yüzümdendi. Belkide onu dinlemeliydim bağırıp çağırmadan önce.

Odasına ilerledim. O cam pencereden onu o yatakta,
o halde gördüm ya. İçim acıdı be.

Odaya girdiğimde Anıl gözleri kıpkırmızı ve öfkeyle ellerini birbirine kilitlemiş bana dik dik bakıyodu. "İyimi!?" dedim o an ne yapıcağımı bilemeyerek. Yatağına yaklaştım. Anıl yanına oturmama izin vermeden beni itti. Hemen sonra bileğini kavradım." Onun daha fazla zarar görmesine izin vermem."dedi. "Krizi olduğunu bildiğin halde onu dinlemedin! Şimdi senin yüzünden yıllardır öpmeye bile kıyamadığım kız burda yatıyo! Sen adi pisliğin tekisin!" dedi ve beni omuzlarımdan ittirip odadan koşarak ayrıldı. Tahminlerim doğruymuş. Rüyayı seviyo işte! Ama bunu onunla sonra tartışabilirim.

Sağ tarafıma döndüğümde o hastane kıyafetinin içinde  ölü bi peri güzelliğinde yatıyodu ufaklığım. Yanına yaklaştım ve saçlarını kokladım. Hastane kokusu sinmişti her yerine. Bahsettiği kriz ne tür bi kriz bilmiyorum. Ama her neyse uyanınca bunu bana söylemediği için ona hesap sorucaktım. Uzandım yanına.Normalde bi ölüm tehlikesindeki bakışlarım, şimdi sanki onu son kez görücekmiş gibi.Elini tuttum, kalbine doğru eğilip öptüm tam kalbini. Sonra şah damarını. " Ben öptüm be ufaklık. Geçmezse o yaranın ayıbı" dedim ve hiç sevmediğim ve ona hiç yakışmayan o hastane kokusunu, saçlarından son kez soludum.

~~~~~~~~~~~~~~
Rüya'dan
Sanki göğüs kafesim kırılıcak gibi bi daraldı göğsüm. Ne gözlerimi açabiliyodum, ne de vücudumun herhangi bi yerini kıpırdatabiliyodum.
Yine kriz...

Kendime gelmeye çalışırken bi sıcaklık hissettim elimde, sonra göğsümde, ve de sonra boynumda. Bilinçsiz olarak araladım gözlerimi."Ben öptüm be ufaklık. Geçmezse o yaranın ayıbı "dedi bana.
Yağız burda! Geri kapattım gözlerimi. Yağız burnunu çekerken tekrar fark edilmiycek kadar araladım gözlerimi. Bir damla yaş süzüldü gözlerinden. Yağız, acımasız ve bi o kadar da karanlık çocuk olarak bilinen Yağız, şu anda benim için ağlıyordu. Elimi yanağına koyup 'ağlama lan,
senin için iyileşicem' demeyi çok isterdim. Ama yapamadım.Vücudumu pek hareket ettiremiyorum. Sadece fısıldayarak "ağlama aptal" dedim. Parmaklarımı hareket ettirmeye çalışıyordum. Kafasını hızla bana çevirirken bakışlarında bi rahatlama sezdim." Offf sonunda ufaklık. Beni delirtmeyemi çalışıyosun?"
Dedi ve alnıma bi öpücük kondurdu. "Yağız sen yanlış anladın" dedim sesim çatlak çıkarken ve gözlerim dolarken utanarak. Biraz umursamaz bi havaya takınıp "bunu sonra konuşabiliriz" dedi. Herhangi bi tavır sergilemedim. Bana bağırıp çağırmadan önce dinlemesi gerekirdi. Krizimi bilmiyo olabilir. Ama hiç bi insan bence böyle bi tavırı hak etmezdi bence.

Ortama sessizlik bürümüşken içeriyi ve tüm hastaneyi çınlatan bi çığlık duydum.

Tabiki de o benim patatesim'di. "Patatesim!!! " diye bağırdı ve üstüme atladı gavurun tohumu sjsjsjsj. İşte bu hayatta benimde tutunacak bi dalım vardı. Ben onun saçlarını okşarken o da bana sarılıp ağlıyodu. "Rüyayı kim üzdü lan! Kim üzdü seni pattesim?" dedi bana. Yağız utanarak başını çevirdiğinde
" senmi lan!?" dedi Pınar Yağız'a doğru yönelirken.
Ona tam tokat atıcakken
"Dur yapma!" dedim gözümden akan şapşal yaşa engel olamıyarak. "Ona söylememiştim!" dedim konuşmaya çalışırken. Pınar derin bi nefes üfleyerek elini indirirken yine başım döndü.
Bilincimi kaybetmemek için koluma geçirdim tırnaklarımı. Acı beni kendimde tutan tek şeydi krize girmemem için.

Yağız ayaklanıp yanıma uçar adımlar atarak geldi. "Yapamazsın" dedi Pınar Yağız'a. "Neden? Bunu neden yapıyo kendine!?" dedi telaşla. "Elimden gelse ben durdurmazmıyım onu? Ama yapamıyorum işte. Yapamam!" dedi Pınar.

Hemen bu havadan çıkmalıyız. Yoksa iyi şeyler olmayabilir. "Hey şu stresli havadan çıkarmısınız? Geriliyorum" dedim. Pınar yanıma yaklaşıp elimi tuttu ve "ben bi hava alıp gelirim tamammı? İki dakikaya burdayım." dedi. Anlayışla kafamı sallarken tırnaklarımın işgal ettiği derimin haline acıyıp, çektim tırnaklarımı. Pınar odadan çıkınca Yağız yanıma yaklaştı, gözlerini kapatıp kendini sakinleştirircesine başını kaldırdı ve " Özür dilerim ufaklık." dedi. Özür dilemesi iyiydi. Bu Yağız Yalçın'sa çok çok iyiydi.
"Sana söylemeliydim" dedim gözlerine odaklanırken. "Evet, söylemeliydin. Evet Rüya! Bizi bu duruma getirmeden söylemeliydin.
Ama şu an bunu konuşmak saçma olur. Hatta sen söylemeden ben şunu da söyliyim,benimde sana bağırmamam gerekirdi.
Evet kabul hatalıyım. Ama emin ol sen olsan sende  benim gibi davranırdın ufaklık." dedi sakince. Haklıydı. Belkide uzatmaya luzüm yoktu.Günlerdir kendimde sorduğum soruya,belki şu an tam da burda bi cevap bulabilirdim.

"Yağız? Biz şimdi neyiz?"

Önemli
Arkadaşlar okunmamız artıyo, herkeze teşekkür ederim. Bazı okurlarım beni dikkate alıp vote yapmaya başladılar.
Hepinizi çok seviyorum :*

Yağmur (Düzenlenicek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin