4. Bölüm - Lacivertin Laneti

43 6 1
                                    

Bölüm Şarkısı: Vanessa Carlton - Ordinary Day

Yine huzuru bulduğum manzarayla karşı karşıyayım. Aç martıların çığlıkları, dalgaların kayalıklara çarptığında çıkardığı  o sese adeta ustalıkla karışıyor. Uzaktaki iskelenin üzerine oturmuş elinde tuttuğu oltasıyla denizden bu sabahki nasibini bekleyen balıkçı amca da büyülenmiş gibi bu sonsuz mavilik karşısında. Büyük bir sabırla geçen dakikaların sonunda balık vuruyor oltasına. Orta büyüklükte üç mercan balığı sallanıyor şimdi oltanın ucunda. Balıkçı adamın arkasında küçük bir kız çocuğu beliriveriyor. Küçük kızın sevinç çığlıklarını duyuyorum. Eğiliyor ve babasının yanağına kocaman bir öpücük bırakıyor. Sanırım bu tutulan balıklara karşı babasına olan mükafatı.

Anılarım canlanıyor gözümün önünde. Küçükken babamla sık sık balığa giderdim ben de. Babama yakınırdım hep 'kaç dakikadır bir balık tutamadın baba.'diye. Yakınırdım ama oltanın ucunda sallanan balıkları görünce de basardım feryadı. Kıyamazdım o balıklara. Çoğu zaman da babam beni ağlama krizlerinden kurtarabilmek için tuttuğu balıkları denize tekrar bırakırdı.

Gözlerimden yanaklarıma doğru sürülen yaşları hissettiğimde Neva restoranın kapısında belirdi. Hemen sildim gözyaşlarımı. Arkadaşımla denize karşı mükemmel bir kahvaltı yapacaktım ve bu güzel dakikalarda gözyaşının yeri yoktu.

"Günaydın damla sakızım." Anlaşılan Neva'nın keyfi yerindeydi. Çünkü genellikle keyfi gıcır olduğu zamanlarda bana böyle hitap eder. Karşımdaki sandalyeye oturdu. Ben de ona aynı içtenlikle karşılık verdim.

"Günaydın can içim." Gerçekten de canımın içiydi Neva. Kalbimin taa en derinlerindeydi onun yeri.

"Kuğu valla nerden çıktı bu dışarı da kahvaltı işi bilmiyorum ama iyi ki geldik. Baksana şu manzaraya." İşte benim arkadaşım, kime çekmiş canım.

"Siparişleri verelim de sonra anlatırım nereden çıktığını. Çok acıktım ben."

Sipariş ettiğimiz yiyecekler geldikten sonra uzun uzun sohbet ettik Neva'yla. Bana Cadı Kazanı'na alışıp alışmadığımı sorunca ben de uyuz ortağım Yankı'dan bahsettim biraz Neva'ya.

"Şu Yankı denen çocuk nasıl? Yakışıklı mı bari." Klasik Neva sorusu.

"Yaa hani mezuniyette düştüğümde beni yerden kaldıran çocuk yok mu işte o" sözlerimin ardından Neva'nın gözlerinde bariz bir irileşme oldu. Besbelli hiç böyle bir yanıt beklemiyordu.

"Hadi canım sende. Kuğu o çocuk bir içim su kızım. Eee ne zaman tanıştırıyorsun beni yakışıklı ortağınla."

Neva'nın sorusu tam da çalışmadığım yerdendi. Yankı'nın Cadı Kazanı'nın diğer ortağının ben olduğumu öğrendikten sonra tam bir haftadır Kafe'ye hiç uğramadığını düşünürsek tanışma işi yaştı. Ama belki yarın eğer Yankı beyler kendi kafesinin açılışına katılmamazlık yapmazlarsa Neva'yı Yankı'yla tanıştırabilirdim.

Kahvaltıyı takip eden dakikalar boyunca konu konuyu açtı, kahkahalarımız birbirine karıştı. Bu arada Neva'yı da yarın ki açılışa davet ettim ve tabi ki hiç düşünmeden kabul etti. Nerede yakışıklı bir çocuk, orada dibine düşen bir Neva.

****

Ertesi gün erkenden kalktım. Kalkmama yardımcı olan şeyse telefonuma gelen mesajdı. Numarayı tanımıyordum fakat mesajı okuduktan sonra kim olduğunu anlamak için olağanüstü çaba sarf etmeye gerek kalmıyordu.

"Ortağın olarak söylüyorum lacivert giyin. Bir bildiğim var."

İlk olarak Yankı benim numaramı nereden buldu. İkincisi bu güne kadar hangi insan ortağının giyeceği kıyafete karışmış.

SU KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin