13. Bölüm - Kalbe Kazınan

7 2 0
                                    

5 Eylül sabahında,benim yolumun sahilindeydim. Her zaman oturduğum iskelenin ucunda oturuyordum yine. Beni tam da buraya çeken bir şeyler vardı. Hırçın dalgalar kayalıkları döverken çıkardıkları melodik sesle bana eşlik ederken,kitap okuyordum. Kitaplar benim için,hayattan kaçıştı. Bu nedenle her fırsatta gözlerimi herhangi bir kitabın sayfalarında gezdirirdim.

Gözlerim aynı satırda gelip giderken,düşüncelerimin bağımsız bir yolculuğa çıktığını farkedince kitabı kapattım. Akciğerlerimin denizin büyüleyici kokusuyla havalanmasına izin verirken,fısıldadım sonsuz maviliğe karşı.

"Parfümünü sevdim."

Huzur buydu. Her şey para,aşk ya da şan,şöhret değildi. İnsan huzuru bulduğu yerde mutluydu. Ben de burada;acıların büyüttüğü genç,kız arkadaşımın yanında...Cebimdeki telefonum titrediğinde, gelen mesajı açtım hemen.

Gönderen:Bora
Neredesin sen bacaksız. Yankı yok,sen yoksun. Arada bir ses verin.

Demek Yankı da kafeye gitmemişti. Belki de benim gibi bugün,'yalancı gülücükler' sergilemek istemediği için insanlardan saklanmayı seçmişti. Saklanmak çözüm değildi tabii ama çaresizliğin kapıda olduğunu bilince insan,mantık devredışı kalıyordu. Acaba Yazgı,Yankı'ya onu aradığımı söylemiş miydi? Aklımı istila eden soruların üstüne kırmızı bir çizgi çekerken Bora'ya nerede olduğuma dair bir bilgilendirme mesajı gönderdikten sonra Yankı'ya da mesaj atmaya karar verdim. Bence artık yüz yüze konuşmalıydık,benim mekanımda. İşte zenginlik de buydu. Tavanı olmayan bir mekanım vardı;aydınlatmasını Ay'ın ve yıldızların sağladığı.

Gönderilen:Yankı
Geçenlerde senin yerini tespit etmeme yardımcı olan arkadaşımla tanışmak ister misin?

Mesajı gönderdikten sonra yüzümde ufacık bir tebessüm hissettim. Büyük bir ihtimalle tersleyecekti beni ama olsundu. Her şeye rağmen kolyemin içine saklanmış biraz umudum vardı hâlâ. Yaklaşık on dakika sonra mesaj geldiğinde açmadan önce gözlerimi sımsıkı kapadım ve umuda fısıldadım bu defa da.

"Yanımdasın,biliyorum."

Gönderen:Yankı
Hiç havamda değilim Kuğu,başka zaman.

Olumlu bir cevap alamamıştım ama en azından terslenmemiştim de. Farkındaydım. Dün gece bana o kadar samimi bir itirafta bulunmuştu ki-ve bunu tam olarak kendinde değilken yapmıştı- şimdi benimle karşılaşmaya hazır değildi. Bir yandan da ne halde olduğunu bildiğim halde onu gayet normal bir gündeymişçesine bir arkadaşımla tanıştırmak isteyince,bozulmuş olabilirdi. Ne yapayım,elimde değil. Böylesine önemli durumların içerisindeyken bile pek fazla ciddi olamıyorum. Aslında şuan ki amacım Yankı'yı da denizimle arkadaş yapmak. Herkesin acılarını paylaşabileceği arkadaşlara ihtiyacı vardır. Neva dışında acılarıma ortak olan başka arkadaşım yok. Daha doğrusu Neva'dan,Yazgı'dan,Bora'dan ve Yankı'dan başka hiç arkadaşım yok.

Kendimle konuşurken ve yine kendime Yankı'nın da arkadaşım olduğunu söylerken Yankı'nın da beni arkadaşı olarak görüp görmediğini merak ediyordum. Düşüncelerimle koca bir salonda,binlerce kişinin içinde âdeta vals yapıyormuş gibi hissederken kulaklarım da yaklaşan adımların sesiyle doldu. Yine o günki yaşlı teyzedir düşüncesiyle arkamı dönmedim ve gelip yanıma oturmasını bekledim.

Gözlerim mavinin tonlarıyla banyo yaparken bacaklarıma değen bacaklar sayesinde yanımdaki boşluğun dolduğunu anladım. Yaşlı teyzenin yine o süslü laflarından bir demeti önüme sunmasını beklerken gözlerim bacaklarıma değen bacaklardaki siyah kot pantolonla buluştu. İyi de yaşlı teyzeler siyah Jean giymezdi ki?

Bakışlarımı pantolondan çekerek yanımdaki varlığın kime ait olduğunu görmek için aniden gözlerimi suratına çıkardığımda, çok büyük bir şaşkınlık yaşadım. Yankı,şuan tam da yanıma oturmuş denizi seyrediyordu. Suratını yandan görebildiğim kadarıyla huzurlu gibiydi. Artık girdiğim şoku sonlandırmam gerektiğini düşünerek söze başladım ve o gece Yankı'yı bulduğumda bana sorduğu soruyu bu defa ben ona sordum.

SU KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin