"Sevgili Günlük,
Aslında gayet güzel başlayan bir gün geçirdim. Yeni bir arkadaşa da sahip oldum bugün. Yazgı...Yankı'nın kız kardeşi,her şeyi. Bugün onun gözlerinde tarifi imkansız bir duyguyla karşılaştım. Çaresizliğin kollarına tutsak olmuş,sevgi dağlarının eteklerinde can bulmuş anne özlemiyle.Bir nevi benim gözlerimin yansıması diyebiliriz ama en azından ben annemin nerede olduğunu biliyorum. Öteki yandan her şeyin geçebileceğine inanıyorum çünkü umut ışığımı kaybetmedim ben ve gerekirse Yazgı ve Yankı'nın karanlık yollarında umut ışıkları olmaya hazırım..."Günlüğümü kapattım ve kitaplığımın en üstünde duran kutunun içerisine koydum. Tekrar sandalyeme oturduğumda gözlerim masanın üzerindeki fotoğrafımda takılı kaldı. Beş yaşındaydım,babam beni salıncakta sallıyordu ve yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Sandalyeden tekrar kalktım,Bora'nın Fransa'dan döndüğü günün akşamında baktığımız fotoğraf albümünü aldım. Tekrar tekrar çevirdim sayfaları. Bir kez daha o gercek yüzüme tokat misali çarptı; iki yaşımdan öncesine ait tek fotoğrafım bile yoktu.
Tesadüflere inanmazdım. İçinde bulunduğum şuanın bana bir mesajı olmalıydı,ellerimde tuttuğum albümün bana söylemek istediği bir şeyler olmalıydı. Bu konuyu daha fazla uzatmamaya karar verdim. Şimdi Teyze'me bu konuyu açmanın zamanı değildi çünkü vakit gece yarısını geçmişti. Uyumalıydım ama çok iyi bildiğim bir şey vardı. Başımı o yastığa koyduğum anda düşüncelerim uzunca bir süre yatılı misafirliğe geleceklerdi.
Çaresizce yatağıma uzandım. Ağzımdan istemsizce dökülen kelimeler bir fısıltıdan ibaretti,"İyi geceler,kalbimin demir parmaklıklarına elleri dolanan küçük kız. Her şeye rağmen tatlı rüyalar."
****
Gözlerimi açmama sebep olan şey üzerime atlayan Şila oldu. Ardından yanaklarımda ıslaklıklar hissetmeye başladım. Doğruldum ve evimizin küçük kızına günaydın öpücüklerinin en içten gelenini verdim. Önümde kuyruğunu bir sağa bir sola sallayan Şila ve arkada onu usulca takip eden ben merdivenlerden aşağıya indik. Mutfağa ulaştığımızda kahvaltı yapan aile üyeleriyle karşılaşmamız tabi ki de sürpriz olmadı. Bende sandalyelerden birine oturdum ve kahvaltı yapmaya başladım.
Bora masadan kalkıp kapıya doğru yönelirken bir yandanda bana, onu beş dakikadan
fazla bekletirsem Cadı Kazanı'na bensiz gideceğini söylemekle meşguldü. Fırsat bu fırsattı. Salonda kitap okumaya çalışan teyzemin karşısına dikildim."Teyze,sende benim bebeklik fotoğraflarımdan var mı hiç?" Kafasını okuduğu kitaptan yavaşça kaldırarak bana bakan teyzeme gülümsedim. "Iım...yok sanırım. Neden sordun?"
"Hiç sadece merak ettim." Teyzeme aklımda oluşan şüpheleri söylemem için daha çok erkendi. Onun benden bir şey saklamayacağına adım kadar emindim. Ve tam da şuan kendime bir soru sordum. Annemin ve babamın benden ayrılırken yanlarında götürdükleri bir sır mı vardı? Cebimdeki telefon titreyince kendime geldim. İki yeni mesaj vardı.
Gönderen:Bora
Beş dakika dolalı on dakika oldu güzellik. Ben kaçtım.İster istemez gülümsedim.Bora daima benim arkamı toplayan insandı,abimdi. Hayatımda en değer verdiğim varlıktı benim için. Onun omzu benim her türlü acımın şifasıydı. Cevap yazma gereği duymadan diğer mesajı açtım.
Gönderen:Yazgı
Abime ulaşamıyorum Kuğu. Nerede olduğunu biliyor musun?Doğruyu söylemek gerekirse Yazgı'dan böyle bir mesaj beklemiyordum. Yankı'yı neden bana soruyordu ki? Her ne kadar mesaj da olsa sanki bir endişe saklıydı harflerde. Bora'yı aradım ve Yankı'nın Cadı Kazanı'nda olup olmadığını sordum. Henüz gelmediğini söyledi. Bende iyice meraklanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SU KUŞU
Teen Fiction... İlkokuldayken öğretmen "Bir hayvana dönüşme şansınız olsaydı hangi hayvan olmak isterdiniz?"diye sormuştu,bende balık olurdum demiştim. O zamanlar balık olmayı istiyor oluşumun nedeni sürekli yüzüyor olmalarıydı. Tebessüm ettim ister istemez. Ay...