PART 2

5.5K 42 2
                                    

Jack'i uğurladıktan ve arabası elçilik arazisinden çıktıktan sonra Richard'la da vedalaştık. Wesdat iki adım önümde arabasına doğru yürürken kendimi arkasında hızlı adımlar ile yetişmeye çalışırken buldum. Koşturduğumun farkına varınca durdum. Omzumdaki çantamı düzelttim ve bu defa daha yavaş yürüyerek onu takip ettim. Benim durduğumu farketmiş olacak ki döndü arkasına baktı. Sonra hafiften gülümseyip yürümeye devam etti. Park alanının sonuna geldiğinde anahtar ile uzaktan kapıyı açtı ve sürücü kapısının önünde binmeden benim yanına ulaşmamı bekledi. Ancak o zaman nasıl hoş bir kıyafet zevkine sahip olduğunu gördüm. Eylül aylarının son günlerinde olduğumuz için uzun kollu açık mavi keten bir gömlek ve camel renk chino bir pantalon giymişti. Ayakkabıları da kıyafeti ile uyumluydu ve spor bir görünüm veriyordu. Wes'e araç olarak siyah bir VW-Passat vermişlerdi. Jack'in yeşil Hyundai' ndan her koşulda daha iyi diye düşündüm. Arabanın ön yolcu kapısına ulaştığımda her ikimiz de aynı anda koltuklarımıza oturduk.

Wesdat koltuğunu geriye ittirip, dikiz aynasını kendine göre ayarladıktan sonra güneşliğin arka cebindeki belgeleri kontrol etti. Emniyet kemerini takarken "Kusura bakma, seni bekletiyorum ama, arabayı görüşmeden önce kontrol etme imkanım olmadı."

"Sorun değil" diye cevap verdim. Bir yandan ben de unuttuğum emniyet kemerini çekip takmaya çalışıyordum. Geri vitese alarak arabayı park yerinden çıkardı, elçilik arazisini ve güvenliği geride bırakarak otobana çıktık.

Bir süre sessizlikten sonra "Radyo açabilir miyim?" dedim.

"Tabi. Bu senin de araban sayılır. İstediğin gibi davranabilirsin... Arabayı izinsiz almak dışında. " Bir yandan arkadan gelen arabaları kontrol ediyordu. Biraz gergin gibi görünüyordu.

"Yo, benim ehliyetim yok. Araba kullanmak bana göre değil, fazla geriliyorum... Aslında sen de biraz gergin gibisin... Sebep?" Diğer taraftan radyoda düzgün birşeyler bulmaya çalışıyordum.

"Ben yaklaşık 3 senedir araç kullanmıyorum. Ama gerginliğimin sebebi bu kadar aradan sonra ilk defa araç kullanmaktan ziyade , bunu yaparken tek başına olmamam. Bilmem anlatabildim mi? " bakışlarını yoldan bana döndürdü, çok kısa bir süre göz göze geldik, sonra hemen yola ve aynalara bakmaya devam etti.

"Anlıyorum" dedim. Bir yandan ben de yolu kontrol ediyordum. Yeni tanıdığım, uzun süredir araba kullanmayan birine canımı emanet etmiştim ve az önce bu durumdan rahatsız olduğunu kendisi de belirtmişti. Kendine güvensiz acemi bir şöfor. Daha masum bir intihar yolu var mıydı acaba. Ha bir de bu kişinin benim gardiyanım yani muhafızım olması durumu var. Bu durumda bulunduğum durumun acıklıdan çok komik olduğu da düşünülebilir.

"Wesdat... Wes diyebilir miyim sana? Hmm. Ben... gerçekten şu an hiç güvende olduğumu düşünmüyorum."

"Tabi diyebilirsin. Ve şu an pek öyle görünmese de iyi araba kullanırım." sanki komik bişey söylemişim gibi gülümsüyordu. Birden arabanın hızını artırdı ve daha kontrollü bir şekilde öndeki arabaları sollayıp en sağ şerite keskin ama temiz bir geçiş yaptı sonrasında da otobandan çıkmamız gereken çıkışa döndü. Arabanın hızını şehir merkezine girdiğimiz için azaltmıştı. Ben şaşırmış halde onu izlerken "Doktorluk eğitimimin iki yılını burada okudum. O sırada araba kullanma imkanım olmuştu. Bilmiyorum bilgin var mı ama Odojen'de motorlu taşıt yoktur. Dolayısı ile kullanma imkanın da yoktur."

Richard bana Odojen ile ilgili hiçbirşey anlatmamıştı ki nereden bilebilirdim. Aslında Richard da Odojen'de doğmamış ancak gençliğinde ve elçilikte çalışmaya başladıktan sonra gidip gelmeye başlamıştı. Benim için olduğu gibi onun için de evi burasıydı. Ama şimdi orada doğmuş, hayatının büyük kısmı orada geçmiş birini tanıyınca köklerimin olduğu yer daha gerçek bir kimliğe bürünüyor ve daha ilginç gelmeye başlıyordu.

"Burada mı okudun, nasıl? Odojen ve oradaki okulları tanımıyorlar ki? Yani önceki okulları okuduğunu nasıl ispatlamış olabilirsin ki?" Artık evimin yakınlarına gelmiştik , caddeden evimin sokağına dönüş yolunu gösterdim "Buradan sağa döneceğiz. Yol üstünde soldaki dördüncü bina"

Arabayı sokağıma döndürdüğünde soruma cevap verdi. "Sahte belge ile...Sınavlarda başarılı olunca kimse şüphelenip belgeleri incelemiyor. "

"İnceleseler bile..."

Evimin önündeki park yerine arabayı park etmiş ve motorunu durdurmuştu. Vücudu ile bana döndü ve cümlemi tamamladı.

"İnceleseler bile bişey bulamazlar. Odojen'den olan ve belli noktalarda bulunan bürokratlar kontrolü sağlıyorlar." Arabadan çıkmadım ve konuyu onunla ilk görüşmemizde sorduğum soruya getirdim.

"O zaman aslında askeri doktor olmayıp bizi öyle olduğuna inandırıyor da olabilirsin."

"Doğru mantık , evet olabilirim. Ama ne okuduğumun önemi var mı senin için?"

"Hayır, ama dürüst olmanın var."

Aslında maksatım kişiliğini sorgulamak değildi. Neden yapabileceği o kadar iş varken bakıcılık gibi bir iş seçtiğiydi. Konuşmanın geldiği nokta onu da rahatsız etmiş olacak ki başka bir söz etmeden ya da açıklamaya gerek duymadan "Geç oldu" dedi. Öne doğru eğilerek camdan gökyüzünü kontrol ettim. Hava kararmıştı , açık penceremden hafif bir esinti geliyordu. Arabadan inmediğimi görünce "Kapını açmamı beklemiyorsun herhalde Emma " dedi. Bu sözü hakedecek bir izlenim verdiğimi düşünmüyordum ama kendimi toparladım. Yanlış anlaşılmış olarak bu arabadan ayrılmak istemiyordum. Tekrar ona döndüm. Gözgöze geldik.

"Hayır öyle bişey beklemiyorum. Sadece bu şeyi düzeltmeden çıkmak istemiyorum. Bak Wes...amacım seni yargılamak değildi. Sadece neden bu işi yapmak istediğini anlamaya çalışıyordum. Ya da ...belki de ben bu gardiyanlık olayından çok sıkıldığım için ve Richard'ı ikna edemediğim için bir şekilde seni vazgeçirerek amacıma ulaşmaya çalışıyordumdur. Bilmiyorum..." Sonraki sözlerim aklımdan çıkmayan o parlak fikri bir de Wes üzerinde denemekti. "Bir anlaşma yapalım mı seninle. Sen şimdi ailenden uzaktasın ve anlaşılan o ki, para kazanman gerekiyor. Şimdi diyorum ki ben sana her akşam günlük ne yaptıysam mesaj atayım- ki öyle çok hareketli bir hayatım yoktur. Sen de Richard'a haftalık raporlarını bu mesajlara göre atarsın. Haftada bir iki defa görüşürüz. Sen de bu arada başka bir işte çalışırsın. Ne dersin? " Gülümsedi ve torpidodan bir not defteri ile kalem çıkardı. Telefon numarasını yazıp bana uzattı. " Cep telefon numaram, beni her istediğin saatte arayabilirsin. "

Uzattığı kağıdı aldım. " Seninki bende var, Jack verdi." dedi. Uzattığı kağıdı çantama atarken "O zaman ne diyorsun anlaştık mı?" dedim.

"Jack'in senin için söylediklerini abarttığını sanmıştım. Görünen o ki yanılmışım." Pek ikna olmuş gibi durmuyordu. Yani benim gözümde parlayan o - süper fikir- heyacanından onda eser yoktu.

"İkna edemedim, değil mi?" dedim.

"Evet, edemedin. Bu iş... benim kişisel tercihim ve özel sebeplerim var." yüz ifadesi birden fazlaca ciddileşmişti.

Özel sebepler devreye girince daha birşey soramazdım .Bu konuyu bir daha açmayacaktım. "Peki, iyi geceler"

"İyi geceler Emma"

Arabadan çıktım ve daireme doğru yürüdüm. Wes vazgeçmediğine göre arkadaşlarıma onu kim olarak tanıtacaktım. Jack'i amcam sanıyorlardı. Wes de kuzenim olabilirdi. Jack'in tatile gittiğini ve kuzenimin yakınlarda iş bulduğunu ve daha sık görüşmeye başladığımızı söyleyebilirdim. Dürüstlükten bahsediyordum ama etrafımdaki kimseye karşı dürüst değildim. Bu yalanlar beni çok üzüyordu. Daireme girdim ışıkları yakıp Wes'in arabası gitmiş mi diye kontrol etmek için pencereyi açtım. Park alanından henüz çıkıyordu. Benim dairemin ışıklarını açmamı beklemiş olmalıydı. Peki dairemin hangisi olduğunu nereden biliyordu ki ? Jack...Jack tabi.

ODOJENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin