PART 12

4.8K 42 4
                                    

 iyi okumalar :)

belki birkaç yorum... çok şey mi istiyorum... ühühühü....(ühühü diye ağlayan birkaç insandan biri olan yazar bozuntusu ağlayarak wattpadi terk eder.)

 -----------------------------

Ev üç katlı bir evdi .Giriş katında salon ve mutfak vardı sadece. Ian'ın dediğine göre Lord Trestan'ın arada bir kullandığı bir evdi. Büyük malikaneden sonra burası bana daha ev gibi gelmişti. En azından mutfak, salon ve diğer her oda birkaç adımla ulaşılabilir ve kullanılabilir durumdaydı. Evin sahile bakan tarafı boydan boya balkondu. Ya da genişliğine bakılırsa teras demek daha uygun olur. Tüm manzarayı içeri alması için balkon salondan cam katlanır bir kapı ile ayrılıyordu. Balkondaki büyük çiçekler arkadaki mavi deniz manzarasını bir çerçeve gibi süslüyordu. Salon kahverengi süet, geniş ve rahat koltuklarla döşenmişti. Ortada büyük kalın bir halı ve üzerinde geniş bir sehpa vardı. Duvarda gömülü, televizyon olduğunu tahmin ettiğim bir ekran vardı. Wes'in evinde ve Cyrus'un malikanesinde geçirdiğim onca sıkıcı saatten sonra bir televizyon görmek beni heyecenlandırmıştı. Mutfakta kaybolan Ian'a seslendim.

“Bu televizyon olabilir mi?”

Başını mutfaktan çıkarıp gülümsedi. “ Evet, olabilir Leydim.”

“Açabilir miyim?” sesimi duyurmak için biraz yüksek sesle konuşuyordum.

“Tabi ki Leydim. Eviniz gibi davranabilirsiniz.”

Televizyonu çalıştırdım ve kumandayı kanalları gezmek için elime aldım. Birkaç kanal atlamıştım ki televizyon sinyal yok uyarısı vermeye başladı. Ben ileri geri tuşlarına basıp daha fazla kanal aramaya çalışırken Ian'ın elinde bir tepsi ile yanı başımda beni beklediğini farkettim. Bana kahve yapmıştı. Kahveyi elime alırken televizyonu işaret edip “Odojen'de sadece birkaç televizyon kanalı var Leydim.” dedi.

“Hadi ya...Neyse o da şimdilik yeterli.” kahvemi dökmeden bir koltuğa attım kendimi. Evi gezecek vaktim olacaktı. Ama şimdi Odojen'deki hayatı televizyondan görmek istiyordum. Belki İzasa'yı da görebilirdim. Ya da annemi...

-o-

Kanalların birinde bir film vardı. Ama ne yazık ki -tahminimce kaçak getirilmiş-bir Hollywood filmi idi. Seyretmeme gerek yoktu. Diğer kanalda habere rastladım. Bir yerlerinde kraliçeden bahsetmeleri gerekirdi. Sabırla beklemeye koyuldum. Ian bir süre bana eşlik etti ama sonra diğer odalarda kaybolup gitti.

İlk seyrettiğim haber Firiz adasındaki su kanallarındaki sorunla ilgili bir haberdi ve bitene kadar sabırla beklemem gerekti. Tek iyi tarafı Firiz adasından ve insanlarından birkaç görüntüye yer verilmişti. Ardı sıra geçen insan görüntülerinden Odojendekilerin çoğunun açık tenli olduğunu çıkartabiliyordum. Tabi kutuplarda siyah bir insan beklediğimden değil ama bariz bir şekilde insanların tenleri birbirine benziyordu. Su kanalı sorunu için yetkililere seslenildikten sonra güneş enerjisinden daha fazla faydalanarak daha verimli bitkiler üretecek bir çalışmanın haberi yayınlandı. Bu da fazlası ile sıkıcıydı. Kahvemi bitirmiş arkama yaslanıyordum ki televizyonda Wesdat'ın ve Keira'nın resmini gördüm. Son dakika gelişmesi olarak veriliyordu. Her ikisinin de görevinden alındıklarına ve halkın emirlerine itibar etmemesine dair bir uyarı haberiydi bu. Gözlerimde yaşların dolduğunu hissettim. Bir süre resimleri ekranda öylece kaldı. Wes'in saçları daha kısa idi ve üzerinde askeri bir üniforma vardı. Keira da aynı formayı taşıyordu ve yüzünde her zamanki sevimli ifadesi ile gülümsüyordu. Başımı ellerimin arasına aldım. Öylece resimlerine bakakaldım. Ayrılalı kaç saat olmuştu bilmiyorum ama şimdiden ikisini de çok özlemiştim. Alıştığım varlıklarını yanımda hissetmemek büyük bir boşluk yaratıyordu içimde. Onların yanında olmalıydım. Ama onun yerine rüzgardaki bir yaprak tanesi gibi oradan oraya sürükleniyordum. Kendimi ne kadar çaresiz hissettiğimi farkettim. Bu kesinlikle ben değildim. Hayatım boyunca tek başına mücadele eden, ufacık sevgi kırıntıları ile idare eden ve hayatından yine de memnun olan bendim. Şimdi bu çaresizliğim nedendi? Wes ve Keira'ya kısa sürede olan bağlılığım mı beni zayıf kılmıştı? Belki de artık kaybetmekten korktuğum iki dosta sahiptim ve bu endişe beni zayıf kılıyordu. Hayır, güçlü olmalıydım. Bu macerayı kabul ettiysem edilgen değil etken olmalıydım.

ODOJENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin