PART 16

4.4K 28 3
                                    

ŞEHİR MERKEZİNDEKİ KAFE

Noa Emma'ya adada yakın zamanda yaşanmış çatışmalardan bahsetmişti. Hararetli anlatımlarında arada ağzından kaçan küfürler yüzünden Emma'dan yüzü kızararak özür diliyordu. Sarfettiği birkaç kaba kelimeyi dikkate almazsa Emma Noa'dan gayet hoşlanmıştı. Bu çatışmaların içinde çetelerde kaybolmuş bir genç izlenimi veriyordu . Ama arada ailesi ve arkadaşları ile ilgili sarfettiği sözlerden iyi bir evlat ve insan olduğunu anlamıştı. Onu dinledikçe Odojen'in kısa zamanda huzur bulmasını ne kadar istediğini farketti.

Emma ne kadar uyarmaya çalışmış olsa da Noa umursamaz bir şekilde birkaç defa Kraliçe karşıtları hakkında pek pozitif olmayan düşüncelerini yüksek sesle dile getirmişti. İki kişi onların bulunduğu masaya ters bakışlar atarak kafeyi terketmişti. Emma bunu kendine işaret olarak görüp hesabı istedi ve Noa'yı da kendisi ile birlikte çıkmaya ikna etti. Kafenin önündeki caddeye çıktılar. Emma bir an hangi yöne gideceğine karar veremedi. Sonra Ian'ı daha fazla merak ettirmemek için eve doğru yürümeye karar verdi. Noa evine bırakmayı teklif ettiğinde biraz durakladı. Adresini belli etmenin doğru olup olmayacağını düşündü ama sonuçta orası kendi evi bile değildi. Başı ile onaylayıp sahil kenarındaki evin istikametinde yola koyuldular.

"Noa..." Emma yavaşça başını ona doğru döndürdü. Kendisi bu kadar sorgulansa muhakkak bu noktadan sonra karşısındakini terslerdi. Ama Noa'dan böyle bir tepki beklemiyordu. Böyle bir tepki için fazlası ile sıcak kanlıydı.

"Birşey daha soracaksın değil mi?" elleri ceplerinde dudaklarında ufak bir gülümseme ile Noa cevap verdi.

"Evet... Sıkıldıysan sonra da sorabilirim."

"Bu tekrar görüşmemizi gerektirecekse sonra sormanı tercih ederim." bu cevap karşısında Emma gözlerini devirerek karşılık verdi.

Noa kafasını arkaya atarak kısa bir kahkaha attı .

"Tamam, sor..."

"Sir Gerom..." sözlerini bitiremeden üçüncü bir ses cevap verdi.

" Beni aklından çıkaramıyorsun değil mi, Emma?" Her ikisi de başlarını döndüğünde karşılarında Sir Gerom'u ve adamlarını buldular.

Noa korumacı tavrı ile Emma'yı arkasına çekmek istedi ama Emma izin vermedi. Kararlı bakışlarla Gerom'a döndü.

"Buyrun Sir Gerom. Teşrifinizi neye borçluyuz?"

"Habersiz evden çıkmanıza desek..." Gerom yine o küçümser ve ukala bakışlarına devam ediyordu.

"Ian beni bulmanız için sizi aramış olamaz..." Emma Gerom'un orada bulunmasını tesadüfe bağlıyordu. Evden habersiz çıkması sadece başarılı bir tahmin de olabilirdi.

"Evet, Ian aramadı. Cyrus aradı. Sizi malikaneye götürmemi istedi benden."

Cyrus'un adını duyunca Emma kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Son görüşmelerinde Cyrus'u öpmüş sonra konuşmadan odasına çekilmişti. Cyrus da o zamandan beri tekrar eve uğramamış kendisi ile görüşmemişti. İçten içe onu görmek istiyordu. Ama diğer yandan onu hiç aramaması aynı şeyleri hissetmediğinin bir göstergesi değil miydi? Az önce Cyrus'u tekrar görme ihtimali ile vücudunu saran heyecan dalgası yerini midesine saplanan küçük bir hançere bırakmıştı. Ümitlenmek istemiyordu. Hele bugün Noa'nın anlattıklarından sonra onun için hiç ümit olmadığı ortadaydı. Cyrus kraliçe karşıtı idi ve Emma'da onun nefret ettiği kadının kızı.

Gerom Emma'nın yüzünden gözlerinden aniden beliren ve kaybolan ifadeleri görebiliyordu. Yüzüne ifadelerini bu kadar yansıtan bir insan suçlu veya günahkar olamazdı. Karşısındaki masum güzelliği takdir etmeye başlamıştı. Diğer yandan Cyrus'un adını söyledikten sonraki heyecanı ve bir saniye sonraki üzüntüsü Emma'nın ona karşı birşeyler hissettiğinin kanıtı idi. Gerom yakında daha zor günler yaşayacaklarını düşünerek derin bir nefes alarak bu defa daha uzlaşmacı ve ılımlı bir ses tonu ile Emma'ya yaklaştı.

"Artık gidebilir miyiz?"

Noa sahibine saldırılmış bir bekçi köpeği gibi Gerom'un önüne atladı.

Emma'ya başını dönmeden "Emma evine gitmek istedi. Ben de siz yolumuzu kesmeden önce ona eşlik ediyordum. İzin verirseniz yolumuza devam edeceğiz." kibar cümleler kuruyordu ama yüzü her an saldırmaya hazır bir ifadeye sahipti.

Gerom karşısındaki gencin aptal cesaretini az da olsa takdir etmişti ama iki hırlama ile verilen görevinden vazgeçecek değildi. Noa'nın arkasında kalan Emma'ya başını eğerek bir bakış attı.

"Emma?"

Emma Noa'nın her an kavgayı başlatabileceğinden endişe ederek koluna dokundu. Arkasından yavaş adımlarla çıkarak Geroma doğru yaklaşırken parmaklarının ucundan sakinleşmesine fayda olacağını düşündüğü bir enerji gönderdi. Enerjinin Noa'ya dokunması ile gerginliğinin kaybolduğunu farketti. Gerom'a ne yaptığını belli ettirmeden elini çekti.

"Önemli değil Noa. Ben de Lord Trestan'ı ziyaret etmek istiyordum zaten. Sonra tekrar görüşürüz olur mu?

Noa az önceki kızgın ifadesinden eser olmayan bir şekilde hatta ufak bir gülümseme ile "Peki. Beni kafenin tezgahtarından sorabilirsin." dedi.

Emma Gerom'un gösterdiği araca binerken kendisini seyreden Noa'ya elini sallayarak veda etti.

Gerom diğer iki adamı ile araca bindiğinde cebindeki telefon ile Cyrus'u aradı. Yolda olduklarını 15dkya malikanenin kapısında olacaklarını söyleyerek kapattı.

Emma yol boyunca gergin ve heyecanlıydı. Camdan Ian ile malikaneden ayrıldıklarında geçtikleri yolu tekrar seyrederken Cyrus'un onu çağırma nedeninin Wes ve Keira ile ilgili güzel bir haber olabileceğini düşünerek kendini mutlu etmeye çalıştı.

Gerom yol boyu sessizliğini korumuştu. Malikaneye yaklaşıldığında Cyrus'un Emma yanında nasıl bir tavır sergileyeceğine bahsini yatırmıştı bile.

Malikane bahçesine girildiğinde Emma elinde olmadan hayran kaldığı bahçeye tekrar bir göz gezdirdi. Manzara bir tablodan farksızdı. Odojen'de diğer adaların hatta Wes'in hayran olduğu İzasa'nın nasıl bir yer olduğunu merak ediyordu. Cyrus'tan güzel haberler alırsa belki de yakın zamanda görme imkanı olabilecekti.

Araba merdivenler önünde durduğunda kapının önünde Cyrus'un beklediğini gördü. Gerom kendi kapısından çıkmıştı. Emma da çıkmak için kendi kapısını zorladı ama bu şeyin kapısının nasıl açıldığını henüz anlayamamıştı. Yüzünde muzip bir ifade ile kapıyı dışarıdan açan Gerom oldu. Araçtan inmesine yardım etmek için elini uzattı. Emma yardımını almak için elini uzattığında Cyrus ile gözgöze geldi. İfadesiz hatta sert sayılabilecek bir ifade ile kendisine bakıyordu. Hala olanlar için kendisini mi suçluyordu.

Gerom böyle birşey beklemiyordu. Böyle bir hissin varolduğunun bile farkında değildi. Emma'nın eline dokunduğu noktadan tatlı bir ferahlık bütün vücuduna yayılıyordu. Aldığı enerji saftı, temizdi, ama aynı zamanda kuvvetli ve çekiciydi. Daha önce hiç kimseden böyle bir elektrik almamıştı. Tanrı bilir ya diğer bedenlerin elektriği onu etkilemezdi bile. Ama bu bildiği herşeyden farklıydı. Elinde olmadan hafifçe tuttuğu elini elleri ile kavradı. Biri dışında şaşkın bakışların ona çevrildiğinin farkında bile değildi. Adamları merdivenin yanında Gerom'un yüzünde hiç görmedikleri hayranlık ifadesinin anlamını çıkarmaya çalışıyorlardı. Diğer yandan Cyrus içinden küfrederek merdivenleri inmiş yanı başlarında bitmişti bile. Diğerlerinin anlamadığı şeyin o farkındaydı. Emma'ya dokunmanın nasıl birşey olduğunu tecrübe etmişti. Ve başka birinin özellikle ağabeyinin aynı şeyleri hissetmiş olması midesinin altüst olmasına yetmişti.

Biraz yüksek bir sesle " GEROM...Emma'yı getirdiğin için teşekkürler. Bundan sonrasını ben hallederim."

ODOJENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin