Istanbul...

29 4 0
                                    

Yashayacagin yeri kendin seche bilirsin belki ama doguldugun ve buyuduyun yeri kendimizin sechme gibi bir luksu yok. En shansli oldugum konulardan biri Istanbulda dogub orda buyumem... Kuchukken bunun farkina varmiyordum. Buyudukce aslinda dunyanin merkezinde yashadigimi anladim. Bu shehire her kes gele bilir,hatta her kes yashaya bilir. Ama iki kitani bir biriyle baglayan, bir yani kocaman Asiyaya bir yani bagimsiz Europaya ait olan, Bogaz koprusuyle dunyaca meshur olan Istanbulda dogulmak ve buyumek bashli bashina bir ayricaliktir. Ben o ayricaligi universite yillarinda keshf etdim. Ben Istanbula olan ashkimin derinliyinin farkina aslina biraz da Romaya tashindiktan sonra vardim...

Lise yillarim babaannemi ozleyerek,italyancayi bitirerek ve tabi yeni kitaplar okuyarak gechti. Universite sinavina hazirlaniyordum bi de. Matematikle ilgili bir sheyler istiyordum. Edebiyyat ruhumdaydi,onunla ilgili birshey okumama gerek yoktu gerchekten. Ben zaten dersini almasam bile edebiyyati oyrenirdim. Matematikse oyle deyil. Ders,hoca,tahsil shart. Ve bu yuzden muhasebe alanini sechmeye karar verdim...
Istanbul universitesini kazandim. Benim ichin fark etmiyordu hangi universite olmasi. Sadece istanbulda olmasini istemiyordum. Artik tum yashitlarim gibi ailemle sorunlar yashiyor ayri eve chikmak istiyordum. Zaten Fatihde oturuyorduk, kazandigim universite evimize yakin... Ayri eve chikmak da ne, gech kalma shansim bile yoktu. Arabayla 10dakikalik yol sadece. Her kes kazandigim universitenin sevincini yasharken ben karalar baglamishdim. Oysa ne hayallerim vardi... Annem sezmishdi suratsiz suratsiz gezmelerimin sebebini. Babamin evde yaptigi en son kutlama yemegi akshami chagirdi odasina. Uzun uzun bana olan sevgilerini ve bana koydugu yasaklarin,sik sik sorulan sorularin tek sebebinin koruma amachli oldugunu anlatdi... Ilk defa annemle boyle duygusal konushma yapiyordum. Gerchi ben konushmuyordum, o ilk defe bana olan ashkini boyle duygusal bir shekilde anlatiyor bense gozleri yashli shekilde dinliyordum. Konushmanin sonunda 'biz seni seviyoruz, seni sevgimizle bogdugumuzun da farkindayim. Ayri eve tashinmak istiyorsan bunun ichin uzak yerlerde universite kazanmana gerek yoktu ki. Babanla ben konushtuk ve karar verdik: eyer bir hayalin varsa biz senin karshinda diyil yaninda oluruz. Yalniz yashamak istiyorsan bunu yapa bilirsin. Biz seni sadece ve sadece chok seviyoruz ve sevgimizin karshiliginda bizimle birge yashamani,biz ne diyorsak onu yapmani beklemiyoruz. Chunki sen bizim biricik kizimizsin. Kararin ne olursa olsun yanindayiz"
Aslinda normalde benim bu konushmanin duygusalligindan etkilenib "hayir anne. Sizi yalniz birakamam" demem gerekirdi. Ama yalniz yashamanin ve mustakil bir hayat kurmanin cazibesi o kadar muthishti ki, duygusalliga kapilmadan (ilk defa hem de) hemen anneme sarilib "gerchektenmi? Yani bashka eve chika bilirmiyim?" Diye chigliklar atdim. O gun shunu anlamishdim: ozgurluk tum duygulardan ote,ozgurluk en buyuk zenginlikti. Ozgurluk isteyi en buyuk ashklari bitire bilir,en buyuk duygulari yene bilirdi. Insan yalniz ozgurken yashadigini derk ediyor. Ben yeni eve tashindigim gune kadar sanirim ozgurluyu yashamamishtim. Yashadikca ichimde bir yerlere saklanan o asi kiz bash kaldiriyordu. Kendi kendimi taniyamiyordum. Kitap secherken bile kendime shashiyor, zevklerimin neden bu kadar deyishdiyini anlamaya chalishiyordum. Ben ozgurluyumle yani sira kendime kavushmushdum,kendimi bulmushdum. Ozgurluk ichimde sakli kalan beni keshf etmishdi. Ve ben... Bu yeni yeni keshf edilen "ben"i chok seviyordum...

Kitap,battaniye ve kahveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin