Acı

137 22 13
                                    

Ybbbbbb !!!! Destek çıkan herkese teşekkür ediyorum. Yıkarıdaki yeni şarkının tanıtım videosu gibi bir şey. Mutlaka izlemişsinizdir ama tekrar bir izleyip ağlayın sıkssksö. Neyse çok uzattım. Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin. İyi okumalar...

---------

Elimde tuttuğum kitabı biraz daha sıkı kavradım. Olduğundan uzak görünen ben yine kaplamıştı etrafı. Elimden tutup götürüyordu yalnızlık. Bedenimi tutmuştu yine birkaç özlem kırıntısı. Nefessiz geçirdiğim sayılı anlardan birini yaşıyordum galiba. Doğum günleri... Nefret ediyordum. Her insana özel bir günün olması beni sinir ediyordu. Ya da bu benim düşüncemdi çünkü beni doğuran kadın yanımda değildi. Yatakta sağa dönüp kitabı yere fırlattım.

Telefonum gereksiz yere çaldığında sinirle yatağımda doğruldum. "Ne var?"

"Doğum günün kutlu olsun kızım." Her doğum günümde duyduğum birkaç yalandan ibaret sözdü bunlar. Hiçbir şey söylemiyordum çünkü babamın konuşmak istemediğinin farkındaydım.

"Teşekkür ederim."dedim. Kendimi zorlayarak söylediğim kelimeler beni çoktan terk etmeye başlamıştı. Anlamsızca bir sağa bir sola sallanıyordum. Kapıda beliren Jessi'ye kısa bir bakış attım. "Kapatmam lazım."dedi benden önce davranarak. Bir şey demesemde onayladığımı belirten birkaç mırıldanma sunmuştum ona. Sessizce telefonu kapatıp yatağın üstüne gelişi güzel attım. "Baba kız konuşması mı?"dedi gülümseyerek. Kafamı sallayıp yorganı üstümden attım. Ayaklarımı yataktan sallandırıp ayağa kalktım. "Hiçbir sene kutlamadığını biliyoruz ama belki bu..."

"Böyle bir şey olmayacak."dedim banyoya yönelirken. "BTS'in de bundan haberi olmayacak." Odaya yeni giren Jae kafasını eğdi. Bu onun dilinde 'Anladım ağzımı sıkı tutacağım.' Demekti. Dün partiden sonra Jungkook akşam dediği gibi bize gelmişti. Her zamanki gibi konuşup uyumuştuk. Erken ayrıldığını biliyordum az da olsa hatırlıyordum gittiğini. Dişlerimi fırçalayıp saçlarımı taradım. Odama döndüğümde kızlar çoktan gitmişti. Çalan telefonuma kısa bir bakış atıp elime aldım. "Efendim."

"Günaydın." Jungkook'un sesi kalbimin hızlanmasını sağlarken derin bir nefes aldım. "Güzel bir şeyler giy bugün seni dışarı çıkaracağım."dedi ve telefonu yüzüme kapadı. Telefonu yatağın üstüne fırlatıp dolabımın karşısına dikildim. "Bugün doğum günüm olabilir ama Jungkook için gülümsemeliyim. Evet gülümsemeliyim." Yanaklarımı ellerimle sıkıştırdıktan sonra beyaz bir elbiseyi aldım. Dizlerimin bir karış üstünde biten elbise gayet şık ve spordu. Elbiseyi hemen üstüme geçirdikten sonra üstüne de kot ceketimi giydim. Makyajımı yaptıktan sonra küçük toz pembe bir çanta aldım. İçini gereksiz şeylerle doldurup hızlıca odamdan çıktım.

"Nereye böyle koşarak."dedi Jessi. Önümde durmuş yolumu kesmişti. "Jungkook beni dışarı çıkarıyor." Gülümseyip önümden çekildi. Kızlara el sallayıp koşturarak evden çıktım. Evin önündeki spor arabaya hızlı adımlarla ilerledim ve ön koltuğa attım kendimi. "Güzel olmuşsun." Gülümseyip yanakalarımdaki hafif kızarıklığı saçlarımla örttüm. "Nereye gidiyoruz."

"Sürpriz."dedi arabayı çalıştırırken. Kafamı sallayıp emniyet kemerimi taktım. "Birden niye beni dışarı çıkarmak istedin."dedim tek kaşımı kaldırarak. Doğum günüm olduğunu bizim kızlardan öğrenmiş olabilirdi sonuçta. "Canım istedi."dedi omuz silkerek. Kafamı sallayıp ellerimle oynamaya devam ettim. "Suga ile ayrılmışsınız."dedi. Daha çok soru sorar bir biçimdeydi. Ayrıca bunu ona büyük ihtimal üyeler söylemişti. Kafamı sallayıp onu onayladım. 'Her şey senin için aptal.' Demek istesemde kendimi tutup ve başımı tekrar eğdim. Kısa bir süre sonra araba durduğunda bakışlarımı camdan dışarı çevirdim. Bir ormanın içinden geçen yolda durmuştuk. Sessiz sakindi ve oldukça şüpheliydi. Tek kaşımı kaldırarak arabadan indim. "Gel hadi." Jungkook elini uzatıp beklemeye başladı. Elini tutup beni ilerletmesine izin verdim. Bir süre yürüdükten sonra görüş alınımıza yuvarlak bir masa girdi. Sırıtıp elini daha sıkı kavradım. Masaya doğru ilerledik. Benim için sandalyeyi çektiğinde teşekkür edip oturdum.

Önümdeki kutu ramene bakıp kahkaha attım. "Bizim çocuklar pek iyi yemek yapamıyorlarda."Dedi eliyle ensesini ovuşturarak. Kafamı sallayıp çubuklarımı elime aldım. Sabahtan beri bir şey yemediğim için rameni hızlıca bitirdim. Jungkook'un da benden farklı olduğu söylenemezdi. Kutu rameni itip geriye yaslandım. "Ben sana bir şey sormak istiyordum." Kafamı sallayıp sorusunu bekleme başladım. "Suga ile gerçekten çıktınız mı?" Sorduğu soru ile afallasamda hemen kendime geldim. "Hayır." Doğruyu söylemek konusunda pek bir sakınca görmüyordum. "Neden böyle bir şey söylediniz."

"Bir şey sorma Jungkook ama Suga senin için çok çabalıyor yani bütün BTS üyeleri senin için çabalıyor."Dedim ayağa kalkarken. "Etrafa bakalım." Kafasını sallayıp gülümseyerek ayağa kalktı. El ele tutuştuğumuzda çoktan etrafı unutmuştum. Sıradan ama güzel bir ormandı. Birden durdu Jungkook. Belimden yakalayıp kendine çevirdi beni. "Biliyor musun? Bugün içimden geldiği gibi davranacağım."dedi ve yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. Utançla kafamı eğip her zamanki gibi yüzümü saçlarımla gizlemeye çalıştım. "Utanınca çok tatlı oluyorsun." Tatlı olan ben miyim sen hiç aynaya bakmadın mı çocuk! Demedim tabiki. "Teşekkür ederim." Evet çok naziğim söylemenize gerek yok. "Suga ile hiç çıkmadınız yani."

"Aslında hepsi senin içindi."dedim birden. Ağzımdan çıkan kelimeleri engellemek artık çok geçti. O tanıdık gülüş ve boş gözler bana döndüğünde nefesim kesildi. "Biliyordum."dedi mırıldanarak. "Biliyordum!"dedi tekrar bu sefer bağırmıştı. "Bizi ayırmaya çalıştınız ama ben Alice'e aşığım." Yüzüme doğru bağırdığında gözlerim beni dinlemeyerek dolmuştu. "Ben onu seviyorum ve bunun için yapabileceğiniz bir şey yok ne senin ne de hyungun anladın mı!?" Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüp boynum ulaştı. "Her gece yan..."

"Yalandı."dedi sözümü keserek. Gözlerinden hiçbir duygu okunmuyordu. O gülüşü hala yüzünde dururken arakasını döndü ve ilerlemeye başladı. Gözden kaybolduğunda tuzlu su yanaklarımı tamamiyle ıslatmıştı. "Ne yapıyorum ben."dedim kendi kendime. Hızlıca saçlarımı geriye attım. Ve koşmaya başladım. Bir dakika öncesine kadar mutluca oturduğumuz masaya baktım ve koşmaya devam ettim. Jungkook arabasına binmek üzereydi hızlıca kolundan tutup geri çektim ve kapıyı kapadım. Bir adım gerileyip derin bie nefes aldım. Ne yapacağımı anlamak için tek kaşını kaldırmış öylece bana bakıyordu.

Dizlerimin üstüne çöktüm. Önüme düşen saçlarımın arasından yüzüne baktığımda şaşkın bakışları hemen üstümdeydi. "Onu sevme."dedim kısaca. "Beni de sevme ama onu da sevme. O kız senin aşkını haketmiyor Jungkook. O kız için arkadaşlarını karşına alma." Derin bir nefes alıp konuşmaya devam ettim.

"Sa-sana yalvarıyorum."

"Ondan ayrıldığımda içimdeki acı artacak. Bunun bir çözümü var mı!!"dedi bağırarak.

"Ben...ben bütün acılarını çekmeye razıyım. Ne yapacaksan bana yap." Kızgın bakışlarını daha fazla görmek istemediğim için kafamı eğdim. "Hayatını cehenneme çeviricem Hee. Hazır ol." Hızlıca arabaya binip gözden kayboldu. Ayağa kalkıp ormana bir göz gezdirdim.

Her şeyi mahvettin Hee. Hepsi senin suçun ve bu acıyı çekmeye mahkumsun. Hazır ol.

IMPRESSIVE -Askıda-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin