Bölüm 7

88 7 8
                                    

Gerçekten de eğleniyorduk evde.Şükürler olsun keyfimizi bozacak olumsuz herhangi birşey yoktu.Hava aşırı sıcaktı.Ama hafiften yağmur yağıyordu.Yağmuru seviyorum,en azından ortalık serinliyor,insanlar yağmurdan kaçmak için alışveriş merkezlerine sığınıyor,sokaklar sessiz-bomboş.Ben de eskiden böyleydim,bir yağmur yağardı.Yanımda şemsiye de olmazdı.Alabildiğine koşardım kapalı mekan bulmak için.Ya büfelere sığınırdım ya da otobüs duraklarına...Ama artık en sevdiğim şey yağmurdan ibaret.Araba giderken camı açtığımda koluma düşen damlaların verdiği serinlik tarifsiz.Öyle ki klima da bile yok.Birde şu içime çöken huzur,uyku,mutluluk...Yağmurdan sonra güneş çıkmasıyla oluşan gökkuşağı da ayrı bir güzellik.Doğanın bize sunduğu bir mucize bu.Mavi yeşil sarı kırmızı...Gökkuşağının 50 tonu gibi.Sahi ben hep gökkuşağının bittiği yere gitmek istemişimdir,hayal işte.

Bu arada yemeğimizi yedik,babamın toplantısı vardı.Holdingimize ortak olmak için başka bir holding gelicekmiş felan filan.Ben odama çıktım.Odamda bulunan yerle bitişik balkona açılan camın önünde bulunan teleskobumla gökyüzünü keşfe çıktım.Çıplak gözle şehir ışıklarından pek bir şey gozukmeyen gökyüzünü görebilmek için bir dünya para verip babama ''hubble teleskobu''ndan farksız bu teleskobu aldırdım.Orada süs amaçlı duruyordu üç senedir.Meğersem ne güzel şeymiş bu nalet olası alet.İnternetten bakıp da incelediğim zaman Eylül ayında çok meteor kayması olduğunu öğrenmiştim.Hatta size bir anımı anlatayım.Bir keresinde bütün şehirde elektrik kesilmişti.Biz ise mum ışığında annemle perdeler açık havaya bakıyorduk.Birden bir kırmızı ışık kaydı önümüzden.İlk başta uçağa benzettiğim bu enteresan şey birden kaybolunca anladım ki yıldız kayması.Heralde bermuda şeytan üçgeninde kaybolup illuminatinin oyununa gelmiş olamaz.Bu da böyle bir anımdır.İki üç senelik teleskoba bakarken kimse rahatsız etmesin diye telefonumu sessize almıştım.O mesaj sesleri ara sıra kulağımda çınlıyordu.Rahatsız edilmekten de pek hoşlanmazdım,hoşlanmadığım çok şey vardır.Beni biraz uyku bastırdıktan sonra telefonumu sessiz moddan normal moda aldım.Alır almaz klik diye bir ses.Baktım ki okuldan mesaj gelmiş.

"Galatasaray Üniversitesi;Okulumuz kapsamında yapılacak bahar festivalleri 23 eylül cumartesi günü saat 19.00'da yapılacaktır,okulumuz öğrencileri ve yanında getirebileceği iki arkadaşı yada ailesinden üyeler katılabilir.5 gün sürecektir bilginize."

Allah Allah,mayıs olur haziran olur temmuzu da sayalım da eylül nedir ya dedim içimden.Bir de eylülün sonu.Sonbahar şenliği.Neyse dedim zaten liseden beri hayalimdir böyle şenliklere gitmek. Baktım hemen internet sitesinden,5 günün üç günü güzel ünlüler geliyor.

''Sam smith,İnna,Olly Murs''

İnna zaten artık türktü.Ülkemiz illerinin yaklaşık dörtte birinde konser verip,istanbulda çektiği klibiyle gönüllerimizi kazanmıştı.Birde gece taktığı güneş gözlüğüyle lisanslı turk vatandaşı olmuştu.

Welcome to India
Gerisini kimse bilmiyaaa

evet gerçekten bende bilmiyordum,bildiğim ingilizceye rağmen.Olsun bilsem de bilmesem de gelecekler bende gidicem.Önce şu annemin Antalyadaki işini bir halledeyim.Laptopu kapatıp,ardından kapıyı kapatıp,camı da sonuna kadar açtıktan sonra huzurlu bir şekilde uyudum.Gecenin kaçıydı tam hatırlamıyorum.Bir ses sanki bomba patlamış gibi.Bir şimşek çaktı bir yağmur yağdi sormayın.Sanki şehrimize pompalı tüfeklerle saldırıyorlardı.Odamın içinde ışık hakimdi.Birisi gelmis de ben uyurken ışığımı açmış dememek elde değildi.Bu şimşek bütün uykumu da alıp götürmüştü,uykum yağmur damlalarına hapsolmuştu.Zaten hava da aydınlanmaya başlamıştı,yağmur hala devam ediyordu.Ben bu sırada arkadaşımın bana önerdiği bir kore dizisi ''The Heirs'' izlemeye karar verdim.İlk söylediğinde The hairs yani saçlar diye dizi olur demiştim,ne alakaysa.Sabah oldu,güneş doğdu.Alarm çaldı.Çalacağını unutmuşum insan uyanınca farkında olmuyor.Alarm sesinden korkup zıpladım yerimden.Hemen yüzümü gözümü yıkayıp giyindim.Bugün de üstümde toprak rengi bir gömlek ve bej renginde bordo kemerli kumaş bir kapri olacaktı.Altına da bot gibi ama bot olmayan bir şey giyecektim.Gönül isterdi bahçıvan botu gibi gözüken plastik çizmelerimi giymek.

Ayağımdaki botlarla şap şap sesler çıkararak yürüdüm,sonunda evden dışarı atabnildim kendimi.Okula metroyla geldim.Yağmaya devam ediyordu yağmur.Okula geldiğimde etrafta tanıdık kimse yoktu.Ben hemen sınıfa girdim.Barış,Kumsal,Berk yine toplanmış bir şey konuşuyorlardı.Bende katıldım.Erasmus sınavları için zor sorular bakıyorlarmış.Çok da önemli değil sonuçta sınava da daha var.O zamana kadar eksiğim neyse açığımı kapatırım;telafi kurslarıyla.Geleceğim konusunda çok hayalim vardı.Dünyayı dolaşmak istiyordum.Farklı bölgeler farklı mevsimler yabancı insanlar ya da uzun yollar.Bir yerden başlamak lazım sonunda.Elimde imkan da varken şu erasmus sınavını da kaçırmamak lazımdı.

Lisede önce sayısal seçip sonra dil'e dönmek belkide hayatımın dönüm noktası olacaktır.Günümüzdeki eğitim sistemine anlam veremiyorum açıkçası.Dil okuyacaksam beni sadece ingilizce almancadan sorumlu tutsunlar.Ne gerek var böyle fiziğe matematığe.Bi yerde bomba olsa fonksiyonlarla yada pisagor bağıntısıyla mı etkisiz hale getiricez?Çok saçma.Toplama çıkarma bilsem bana yeter.

Ya Erasmus sınavını Barış kazanırsa da ben kazanamassam?O gurbet ele giderse ben ne yaparım?Hayatım zindan mı olacak?Acaba katılmasını mı engellesem?Yok ya çocuğun yoluna taş koyamam,günah.Ben bu derin dusuncelere dalmışım,kendime cevapsız sorular soruyorum.Bu düşüncelerden çıktığımda ise kendimi odamdaki banyonun içinde şarkı söylerken buldum.
''Hayat beni neden yoruyorsuuun madem çok günaah...''
Şarkı söylemeyi bırakıp geçtim aynanın karşısına.Kendine gel!Daha önce şarkılarını açıp da dinlemediğin bir adamın şarkılarını ezbere bilip bide şarkı söylüyorsun.Yazık sana! Uyku sersemiydim galiba o sıralar.Herşey anlamsız geliyordu.Gözümün önünden gecen koyunları sayıyordum bir yandan.Pijamalarımı giydim,yattım yatağa.

Bir ses var odanın içinde.Ortalık inliyor.Gece lambamı yakıp bakındım ortalığa ne olabilir acaba diye.Beni yattığım yerden kaldıran bu gıcık ses saat sesiymiş.Tık tık tık tık tık tık.Bir ordu ayaklanmışta bizim eve baskın mı yapacaktı yoksa tren rayı olmayan sitemizin içinden külüstür bir lokomotif mi geçiyordu belli değildi.Dolabı açıp,saati bir güzel yerleştirdim.Geriye ne ses kaldı ne ordu ne de tren.

Sabah kalkdigimda ise bu dusuncelerimden geriye hicbirsey kalmamisti.Sadece zihinim biraz yorgundu.Yarın Antalyaya gidicektim.İyi birşeydi benim için.Hem tatil hem iş ikisini birarada halletmis olurdum.Okula gittim ve nedense gidesim yoktu.Sanki kötü bir haber gelecekmiş gibi hissediyordum.Hislerimde yanılmışımdır insallah.Okula gittiğimde herşey normaldi.Arkadaşım Berk ve Barış.Barışa da arkadaşım diyorum.Benim bu derin düşüncelerimden hiç kimsenin haberi yoktu.Bir süre olmamalıydı.Önce kendime kabullendirmeliydim.Aslında amacım ileride kariyer yapmaktı.Neyse bugünü de atlattık.Eve geldim,dünden kalma teyzemin yaptığı kekten biraz atıştırıp bisiklet sürmeye çıktım.Kısa bir sporun ardından duşuma girdim.Yarın için valiz yada bavul gibi bir çanta hazırlamam gerekliydi.Gidişimiz acele olduğu için sabah saat 10.00 uçağı ile gidecektik.Eşyalarımı,güneş gözlüğümü,bikinimi,terliğimi hazırladım.Tamamdır.All is well.Erkenden yattım.Sabahta 7.30 da hazırdım.İstanbul trafiğinde bizim siteden çıkıp havaalanına gitmek için cok erkenden yola koyulmamız gerekiyordu.Sabah kaltım giyindim ,naturel bir makyaj da ekledim ilaveten yüzüme.Yola çıktık,yolları hep çok sevmişimdir.Hala daha seviyorum.Uçak yolculuğumuz başladı.Hemen sadece arada bir dilim ekmek,Çorba ve tavuk eti geldi.İyi de oldu.Havaalanına vardığımızda bizi orada annemin sergiden arkadaşları karşıladı.

Yolculuğunuz nasıldı felan filan gibi soruların ardından şükürler olsun ki kalacağımız otele doğru gittik.Ahım şahım kocaman bir otel.Ben burada kaybolurum,kalacağımız kattan aşağı ininceye kadar beş yaş yaşlanırım dedim içimden.İç sesim korkutuyordu beni.Bu gencecik yaşımdan sanki ölüp gitmiştim,göç etmistim.Düşüncelerimden bir yana sıyrılıp >o yan odam olsa gerek< ılık bir duş aldım.Çok iyi gelmişti.Yolculuklardan donuslerde dus almayı seviyordum.Üstüme şık bir şeyler giydim,bizi annemle birlikte her an toplantıya çağırabilirlerdi.Ne yazıkkı bol bol eşofmanlarımı özlüyordum.Saat 3 de giyindim 5.30 oldu hala çağıran yok.Annemde giyinmiş bekliyor.Sinirlerim alt üst oldu.Tam atar yapmış çıkıyorken kapıyı açar açmaz karşıma sergiden sorumlu personel geldi.
-Bende size bakmaya geliyordum,tesadüf oldu
+İyi bari nereye geçiceğiz.
Toplantı saat 8 de deyince kan tepeme sıçradı.Okulumdaki sarı kafayı bırakıp buraya gelmiştim,bizi oyalıyordu.Hayallerimi yıktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 01, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aşk Üniversitede GüzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin