Bölüm 4

2.6K 257 12
                                    

Sigarayla karışık ten kokusundan, parfüm yapılacak kadar güzel kokan bu adamı, nefeslerimde hissetmek, bilerek uçurumdan kafa üstü atlamak gibi birşeydi heralde,
"Bak güzelim, kelime oyunlarıyla bana laf sokmaya çalışma. Seni aşarım, kaldıramazsın!"
Dedi, sert, kaba, korkutucu, egoist o eşsiz ses tonuyla. Bir insan birine bu kadar yakınken nasıl bu kadar soğuk olabiliyordu. Ben heyecendan ölmek üzereyken o sanki hergün birini sıkıştırıyormuş gibi bir havaya sahipti. ( belki de sıkıstırıyordur hatta daha fazlasını bile yapıyordur.) Resmen delirdiğimi hissediyordum, Onu başka biriyle hissetmek çok boktan bi duyguydu. Saçmalıyordum, banane ki bundan belki bir sevgilisi vardi ve yakınında o yüzden başka bir kız istemiyordu, zaten bu tiple sevgilisi olmaması çok saçma olurdu. Sabahtan beri Söylediği her sözü ezberlemiştim elimde olmadan. Ona bu kadar yakınken nefes bile alamıyordum fakat ona bir cevap verip kendimi daha fazla ezdirmemem gerekiyordu. Onu birden ittim. Onun da benden korkması lazımdı.
" Kimsin oğlum sen? Senden korkacağımı falan mı düşünüyorsun? Asıl sen uğraşma benimle. Kaldıramayan sen olursun."
Dedim. Korkacagını düşündüğüm o aptal beynimle kurduğum cümleler onu kahkaha krizine sokmuştu. Gülüşü, yanaklarını kaplayan gamzeleri, gülerken kısılan gözleri.. etkilenmemek için gerizekalı olmak gerekirdi. Bu kadar katı birini güldürmek, onun benim için gülmesi ćok hoşuma gitmişti fakat, şuan gerizekalı birinden farkım yoktu onun gözünde. Kendimi bana bu kadar salak hissettiren bu çocugu öldürmek istiyordum. Tabi kendimi de. Ne hissetiģimi bile anlayamıyordum. O ise hala kahkaha atıyordu, Ateş'i gülerken saatlerce izleyebileceğimi düsünürken. Beynimin verdiģi en gerizekalıca refleksi uyguladım. Ayaģına bir tekme attım ve arkama bakmadan kaçtım. Daha önce hayatımda hiç bu kadar küçülmemis ve bu kadar rezil olmamıştım. Ondan bu kadar nefret ederken, sabah okula gidip onu bir kez daha görmek için neden can attığımı da kestiremiyordum. Babamdan sonra ilkkez bir erkeğe bu kadar yakın olmuştum.

Eve varınca annem sofrayı hazırlamıştı. Güzle bir yemek eşliģinde annemle birlikte günümü değerlendirdik yeni arkadaşlarımı anlattım. (Kendinden başkasını önemsemeyen, züppe, ukala, egoist o serseri dışında.) Odama geçip yarın ki dersler için notlarımı, çalışmalarımı bitirdikten sonra, yatağıma uzandım ama bir türlü uyuyamıyordum. Aklımdan çıkmıyordu işte. Gülüşü, bakışı duruşu, hatta susuşu bile.. ezberlediģim ses tonu ve kalbimi dolduran o sòzleri. 'Güzelim' kelimesini o kadar güzel telafuz etmişti ki içim içime sığmıyordu. Hayatımda ilkkez birini bir kez daha görmek için heyecanlanıyordum daha doğrusu ölüyordum. Kalkıp saçlarımî maşaladım, tırnaklarımı cilaladım. Birine güzel görünmek için hazırlanıyordum resmen, bugüne kadar bu tarz şeyleri yapan insanları küçümseyen, birinin sizi beğenecekse her halinizle beğenmesi gerektiğini düşünen ben..

Sabah uyandıģımda yerimde duramıyordum. Hemen saćlarımın üstünden maşayla tekrar geçerek çok hafif bir makyaj yaptım. Dolabımdan pek sevmediģim fakat üstümde gercekten güzel duran gözlerimle aynı renkteki koyu mavi kabanımı, ve kabanınla aynı renkteki halamın yurtdışından gönderdiģi özel yapım ayakkabımı giydim. Ve kahvaltı yapmadan evden çıktım. Diikat çekiyordum. Zaten bunu da yoldaki herkesin bana bakmasından anlıyordum. Okula vardığımda kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Okula girdiģimde de herkes bana bakıyordu. Zaten Ateş'e meydan okumam tüm okulda duyulmuştu. Ve bu da bana ' yavru kurt ' lakabını taktırmıştı. Hatta İclerinde " yavru kurda bakın siz, ceylan çıktı" diye kötü espriler yapanlar bile vardı. Aslında beni begenmeleri hoşuma gitmişti. Belki Ateş' beğenir umudunu daha çok kazanmıştım. Koşar adım sınıfa çıktım. Kapıda yine Cem karşîladı beni.
" Oo leydim günaydın!"
Diyerek elimi alıp şu televizyonda gördügümüz son derece kibar ve kadinları önemseyen beyefendiler gibi elimi nazikçe dudagına getirip masum bir öpücük bıraktı. Bu egomu biraz daha kuvvetlendirmisti. Sınıfa girdigimde herkes bana bakıyordu.
"Bu güzelliģini neye borçluyuz?" "Çok güzelsin"
"Günaydın güzellik"
gibi bir sürü bağrışma vardı. Tabi bende iyice sımarmış mal gibi sırıtıyordum. Birden yüzüm düstü. Hayal kırıklığına uğramıştım o sınıfta yoktu. Belki gelir umuduyla sırama gećtim ve gözlerim kapıda onu beklemeye basladim.
"Boşuna bekleme o gelmez bugün"
dedi Melis. Neye uğradığımı şaşırdım ve geçiştirmeye ćalışarak
" kimseyi beklemiyorum ki, kimi bekleyeceğim ki zaten banane Ateş'ten"
dedim ve ölmek istedim. Resmen onu bekledigimi itiraf etmiştim. O da gülümseyerek
" Korkma Deniz benden sır çıkmaz."
Diye ikna etmeye çalışıyordu beni
"Niye gelmez peki?" Diye utana sıkıla sormuştum. " Ateş Salı günleri genelde gelmez okula."
"Niye peki geçerli bir sebebi varmı bildiğin?
"Hayır yok zaten. Kimse bilmez Eren' den başka. O da söylemez. Zaten beraber gelmezler"
Dedi. Hayal kırıklığı moral falan bırakmamıstı. Tüm gün dersler biran önce bitse de eve gitsem diye dua ettim sıram da pinekleyerek. Sonunda o zil çaldı ve okuldan çıktık Melis'i öptükten sonra o servisine bende eve doğru yürümeye başladım. Sessiz bir sokaktan gećerken tanımadığım iki kişi gelip koluma girdi. Ćıglık atmaya başladım " bırakın beni, imdaaattt! Kimse yokmuuu " diye biri eliyle ağzımı kapattı. " Amma bağırdın be fıstık. Az kaldı bekle" diyerek iğrenç iģrenc gülmeye başladılar. Ağzımı kapatanın elini tüm gücümle ısırdıktan sonra tekrar bağırmaya başladım. "Imdaat? Yardim edin!" Diye beni getirdikleri bu sokakta sarhoşlardan başka kimse olmazdı. Zaten gündüz oldugu için dükkanlarda kapalıydı kimse de yoktu. " eee sıktın be artık." Diye kafama cebindeki ićki şisesiyle vurdu biri. Acıdan yere düsmüstüm baygın gibiydim. "Önce ben, sen etrafı kolla" diye iğrenç sesler duyuyordum. Ağlıyordum ama bağıracak çırpınacak halim yoktu. Paltomu açtıģını ve bacaklarıma dokunduğunu hissetim ölmek istiyordum. Gòzlerimin önünde Ateş'in hayali belirdi. Zaten hep dizilerde falan görüyordum insanlar ölmek üzereyken görürlerdi böyle şeyleri. Ölmeden duyulabilecek en güzel melodiyi yani sesini duydum. "Siktirin gidin lan piç kuruları." Diye. Kavga etmeye başladılar. Önce biraz zorlansa da ikisi de temiz bir dayaktan sonra koşarak uzaklaştılar. Ateş yanıma yaklastı, aćtıkları kabanımı iliklemeye başladı. Konuşamıyordum. Acı çekiyordum. Beni kucağına aldı. Kafamı omzuna yasladı. Ve o eşsiz sesiyle tekrar konuşmaya başladı.

Karanlık AşkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin