Multi'de Ateş Vural var.
Söylediğim yerde Gökhan Türkmen'in 'Sar beni başkasına yasakla' şarkısını açın. ♥
O beni süzerken, kalbimin verdiği işlevle bende gözlerimi Ateş'in üzerinde gezdirmeye başladım.
Simsiyah takım elbisesiyle 'Ben buradayım' diye bağırıyordu resmen.
Üzerindeki siyah renk ise bulunduğu en güzel vücutta olmanın verdiği mutlulukla tüm cevherini göstermiş ve Ateş'i haddinden fazla yakışıklı yapmıştı. İnsanların kalp sağlığı için iyi değildi bu. Hem de hiç.'O kadar safsın ki Deniz Kızı içime işliyorsun'
Ruhumu çekmişti bu cümle.
İşlemek. Ateş'in içine işlemek. Ne kadar çok duyguyu aynı anda hissetirmişti bana. Oysa aynı şey bende de olmuştu. Hatta daha fazlası.
İçime işlenmeyi bırak.
İçim Olmuştu Ateş.
Tepki veremiyordum. Şimdiye kadar hep yerinden çıkacakmış gibi atan kalbim tüm işlevini kaybetmişti. Tekliyordu. Evet nerdeyse hiç atmıyormuş gibi tekliyordu.
"Anlamadım?" dedim titreyen sesimle.
"Gidelim." dedi arabanın kapısına doğru ilerlerken.
"Gitmeyelim konuşalım Ateş."
"Konuş." dedi cebinden çıkardığı sigarasını ağzına doğru götürürken. Yine susacaktı. Ve belki içime yoktan bile olsa serpiştirdiği 'umudu' söke söke alacaktı. İçime işlemek onun için ne ifade ediyordu. O benim aklıma, kalbime, bedenime, sözlerime, nefesime, kanıma, santimi santimine işlemişken. O'nda işlemek ne anlama geliyordu?
"Beraber konuşacağız" dedim ona doğru küçük adımlar atarken. Her ne kadar her adımda kendimi kaybetsem de Ateş'teki yerimi bulmam, görmem lazımdı. Eğer bir yerim yoksa Kalbimi daha fazla yoramazdım.
Onu gördüğüm ilk andan beri sadece onun için çalışıyordu kalbim, aklım, bedenim, iç sesim. Yorulmuştum. Kendi kalbimde kurup oynamaktan. Tek taraflı olmasını kaldırabilir miyim bilmiyordum ama bana karşı içinde ufacık bir kıpırdamada bile varsa dünyadaki cennetim olurdu Ateş. Gerçi Ateş dünyada ki cennetti. Zaten eğer varsa içinde bişey dünyadaki cennete sahip olurdum. Ve ona sahip olmak için elimden geleni yapardım.
"Benim konuşacak bir şeyim yok konuşalım dedin konuş." dedi buz gibi sesiyle.
Havanın soğukluğu bedenimi, Ateş'in soğukluğu içimi titretiyordu.
"Arabaya geç hava fazla soğuk." dediğinde ona koşup sarılmamaları için ayaklarıma ve kollarına yalvarıyordum resmen.
Dediğini yapıp kapıyı açarak yerime yerleştim. Arabanın sıcaklığı vücuduma yayılırken kafamda kalbimden geçenleri düzene koymaya çalışıyordum o da yerine yerleşince arabayı hızla sürmeye başladı.
Hız yapmayı fazlasıyla seviyordu. Daha önce arabasına bindiğimde de farketmiştim bunu.
"Kemerini tak" dedi hâlâ gözü yoldayken bana bakmadan ne yaptığımı ne yapmadığımı görebiliyordu. Fakat o beni uyanırken kendisinde kemer yoktu ve deyim yerindeyse uçuyordu. Her ne kadar bu hız beni korkutsa da ona birşey olmasından daha çok korkuyordum.
"Sen de tak" dedim iğneleyici bir ses tonuyla.
"Bu seni bağlamaz. Tak kemerini" dedi dişlerinden konuşarak. Gittikçe daha da hızlanıyordu.
"Sen takmazsan ben de takmam." dedim ve ellerimi göğsümde birleştirdim.
"Peki." dedi ve gaza sonuna kadar bastı korkudan ölmek üzereydim ama ucunda ölüm bile olsa bu sefer Ateş'e yenilmemeliydim. Onun için onun da iyiliği için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Aşkım
RomanceBir Ateş düşünün. En iyi siz tanıyorsunuz, sizi yakacağını da en iyi siz biliyorsunuz. Ama geri dönmeyi asla düşünmüyorsunuz. "İnsan yanacağını bile bile kendini Ateş'e atar mı? Ben attım işte."