Bölüm 1

85 0 0
                                    

Yeryüzünde dökülen ilk kan, ilk cinayet ve ilk ruh kaybı Hz. Âdem (a.s) zamanında gerçekleşmişti. Hz. Âdem (a.s) ve eşi Hz. Havva, cennetten sonra bir aile hayatı yaşamaya başlamıştı. Belki cennette olduğu gibi hayatları rahat bir şekilde geçmiyordu, ama çocuklarıyla birlikte günlerini çalışarak ve ibadet yaparak geçiriyorlardı. tarımla uğraşıyorlar, ektiklerini biçiyorlar ve hayvancılıkla ilgileniyorlardı. bazı hayvanları evcilleştirerek onlardan her türlü faydalanma imkanı arıyorlardı. bir rivayete göre Hz. Havva, ikizler hâlinde kırk çocuk doğurmuştu. Bu ikizlerden biri oğlan, diğeri kız oluyordu. Allahu Teâlâ Âdem (a.s)'a, insan soyunun devam etmesi için bu ikizlerden her birinin kız ikizini, diğer ikizin erkeği ile evlendirmesini vahyetmiş. Bu hükme uyularak, Hz. Âdem (a.s)'ın büyük oğlu Kâbil ile daha küçük oğlu Hâbil, birbirinin kız ikiziyle evleneceklermiş. Fakat Kâbil'in ikizi olan kız Aklima, Hâbil'in ikizinden daha güzelmiş. Bu sebeple Kâbil, bu değişmeye razı olmak istememiş, Aklima ile kendisi evlenmek istemiş. kabil babası Hz. Âdem (a.s) ın yalvarmalarına aldırış etmiyormuş. cevval olan Şeytan bu olaya tanık olduğunda çok sevinmiş. cennetten kovulmasından sorumlu tuttuğu insanoğlundan intikam almak için fırsat yakaladığını anlamış. iki kardeşin arasına fitneyi sokmuş. sonunda Hz. Âdem (a.s), Aklimâ için habil ve kabilin Allah'a birer kurban takdim etmelerini, hangisinin kurbanı kabul görürse Aklimâ nın o kişiyle evlenmesini teklif etmiş.İki kardeş bu teklifi kabul etmişler. Kâbil ziraatçı, Hâbil ise bir çobanmış. Kâbil'in takdim etmek üzere seçmiş olduğu kurban, başaklardan oluşan cılız, kuru, sönük ve değersiz bir demetmiş. Hâbil ise sürüsünün arasından en çok beğendiği bir gözde hayvanını yüce Yaratıcıya kurban etmiş. Hâbil'in kurbanı, gökten inen tarifsiz beyaz bir ateş parçası tarafından çevrelenmiş ve yakılarak kabul görüldüğü ifade edilmiş. habil, beyazı,saflığı ve teslimiyeti temsil etmiş, kabil ise siyahı,kıskançlığı ve isyankarlığı. şeytanın oyununa gelen kabil, kardeşini ıssız bir yere götürmüş ve öldürmüş.sonrasında yaptığından pişmanlık duymuş ama artık çok geçmiş.kulağına, doğru yaptığını fısıldayan şeytanı kovmuş, tövbe etmiş kabil. bu durumunun çaresizliği yüce Allah'ın gagasında ölü bir karga taşıyan , başka bir karga göndermesiyle son bulmuş.Karga ayaklarıyla açtığı bir çukura ölü kargayı gömmüş ve üstünü toprakla örtmüş.Kabil de aynısını yapmış. Kabil'in görmüş olduğu ölü karga, aslında habilin öldürülüşünü gören kargadır.masum ve cennetmekan kişilerin öldürüldüğünde, bu olaya şahit olan karga da kendisini öldürür.karganın gözleri cinayet sonrasında kör olur ve kendisini zemine bırakmaktan başka yapacağı bir şey kalmaz...

istanbulun en önemli sur kapılarından biri olan Altın kapının hemen dibinde iki tinerci çocuk, poşete sıktıkları yapıştırıcının kokusunu ciğerlerine çekiyordu.ilerideki surların üzerindeki yarım ay, zifiri karanlığın hüküm sürmesine engel oluyordu.-lan sülo karnım acıktı benim dedi içlerinde en zayıf olanı.yüzü gözü kir, pas ve çamur doluydu.üzerindeki kot pantolon kendisine bir kaç beden büyük geldiğinden, bel kısmını iple bağlamıştı.çocuğun üzerindeki açık mavi gömlekte büyüktü.bu gün dolaştıkları sokaktaki bir evin önünden geçerken, balkondaki çamaşır iplerinden çalmıştı bu kıyafetleri çocuk.-bu saatte ancak çöplerden bir şey bulursan karnını doyurursun dedi diğeri.daha on üçlerinde olan bu çocuklar, evden kaçıp sokaklarda hayatı arayan yeni yetmelerdendi.-olsun hadi kalk bakalım diye ısrar etti cılız çocuk.-off ya memo, bazen seni bırakıp kaçasım geliyor ha dedi sülo. yerinden zorlukla kalktı.aç karnına içine çektiği sentetik koku, daha bir döndürdü başını.burnundan çıkan ifrazatı elinin tersiyle sildi.omuzlarını bedeninden öne doğru uzattı, başını geriye doğru çekti.onunda yüzü pislik içindeydi.her sokağın bir tozu üzerinde, her çöp konteynerinin de bir pisliği ellerindeydi.

altın kapının tamamı marmara adası mermeri ile yapılmıştı.iki kulesi ve üç geçişli olmasından dolayı bu kapı surların en önemli kapısıydı. önemli olmasının diğer nedeni, bu kapı diğer kapılara göre heybetli ve şaşalı olmasıdır. kapının üzerinde yapılan kabartma ve heykellerin bazı bölümleri altın yaldızlarla bezelidir. anıtsal olan bu kapıdan bizansın imparatorları ve komutanları kazandıkları savaş sonrasında geçer, halkın onlara tezahürat yapmalarına fırsat verirdi.şimdilerde kapının girişi yedikule mezarlığı içinde kalıyordu.

iki çocuk mezarlıktan geçip, çöp konteynerinin olduğu tarafa yürümeye başladılar.önlerini bir karaltı kesti.yüzünde bir maske vardı karaltının.iki çocukta eğrelti otları gibi iki büklüm oldu korkularından.-selam çocuklar dedi karaltı, sesinden bir erkek olduğu anlaşılıyordu.yüzüne vendetta maskesi takmış kişinin elleri, paltosunun içindeydi.-ne istiyorsun diye çıkıştı sülo.-sende kimsin dedi memo.-size istediklerinizi verebilirim, para, yemek, giysi hatta güç dedi adam.iki çocuk sessiz kaldı şaşırmışlardı.-ne için vereceksin dedi sülo.-küçük bir sınav sonrasında dedi adam, sesinden eğleniyormuş gibi ifade vardı.çocuklar daha bir şaşırdı gecenin bu vakti mezarlıktaki bu olaya.-ne sınavıymış be dedi memo. cebinden bir bıçak ve biraz kağıt para çıkardı adam- içinizden biri diğerini öldürürse benim adamım olacak, ve ona istediklerini vereceğim dedi.iki çocuğun gözleri hem paradaydı hem de bıçaktaydı. adam diğer elini de çıkardı, elinde bir silah vardı.-ikinizden kim yapacak bu işi?cılıza uzattı bıçağı-al dedi sen daha küçüksün, senle başlayalım. memo ellerini arkasına götürdü istemediğini belli etti.adam öteki çocuğa döndü-ya sen dedi? yapabilir misin?çocuk vendetta maskeye baktı, sonra bıçağa ve paralara.-sen daha cesur gibisin galiba dedi adam, çocuğu cesaretlendirerek. sülo bıçağı kaptığı gibi memonun karnına sapladı.-sana bazen çekilmiyorsun demiştim dedi bıçağı ikinci ve üçüncü saplayışta. adama elini uzattı sülo.-yok dedi bıçak sende kalsın ve bu paraları al.artık biz bir ekibiz senle tamam mı dedi çocuğa.-hı hı hıııladı çocuk, burnundaki akıntı yere damladı.seninle beş gün sonra yüz metre ilerideki yedi kule kapısında bulaşacağız dedi.-tamam dedi çocuk elindeki paralara bakarak.-bir daha ki gelişimde sana daha çok para ve ilaç getireceğim dedi. bonzai ye ne dersin?çocuğun gözleri ganimet bulmuş korsanlar gibi büyüdü.tamam dedi beş gün sonra orada dedi kapının olduğu yeri göstererek.-şimdi uzaklaş buradan ve ortalıktan kaybol dedi adam mümkün olduğunca güvenli bir yerde saklan ve kimseye anlatma.çocuk altın kapının içinden geçip, karanlığın içinde koşarak kayboldu.adam etrafına dikkatlice baktı.maskesini indirdi.cebinden çıkardığı kağıdı, ölü çocuğun pantolonun cebine soktu. sülo gibi o da karanlığın bilinmeyen yönüne doğru ilerledi.

sabah yedikule mezarlığındaki küçük ölü bedene bakıyordu pelin komiser. istanbul il emniyet müdürlüğünde görevli komiserlerden biriydi.çocuk cinayetleri birimi sorumlusuydu.ölü bedenin üzerine eğildi, yanağına elini koydu.ceset soğumuştu ve karnından akan kan toprak tarafından emilmişti.toprağın üzerinde ince tabaka gibi kalmış kırmızılık, gelinciklerin bozumu gibi göründü gözüne pelinin.-on iki mi on üç mü dedi yardımcısına.-o civarda gibi dedi sevcan hanım.pelin etrafına baktı, mezar taşlarının çoğu ileri geri kaymış gibiydi tıp ki bu ölen çocuğun dişleri gibi düşündü. -buradakilerle arasında tek fark var dedi sevcana. siyah gözlerini amirinin yüzüne dikti sevcan.kan yanaklarına hücum ederken-diğerlerinin yorganı varken, bu zavallının sadece ..dedi yutkundu zorlukla..sadece kendi kanını içen yatağı var dedi.gökyüzüne baktı pelin.mavi ışıl ışıl gözlerinin içini, gökyüzündeki toplanan gri bulutlardaki nem kapladı.yeni boyattığı sarı saçlarını salladı, içindeki huzursuzluğu atmak için.ama başarılı olamadı.adli tıp kurumundan görevli araç geldi.yaklaşık yarım saat süren inceleme ve not alma sonrasında çocuğun üzeri arandı.adli tabip çıkan kağıdı açtı ve gözleri dolunay gibi oldu.pelin hanıma baktı.pelin kafasını uzattı dizleri okudu elini ağzınla kapadı.

KARGA GÖZLERİNDEKİ CİNAYETLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin