Onu bu kadar kolay affetmem normal miydi ? Onun dedikleri kulaklarım da yankılanırken bunu yapamazdım. '' Benim için, bizim için bunu yap " kendimi toplayıp hızlı bir şekilde trene atladım. Atlayışım başarılıydı. Justin de Caitlin ile vedalaşıp trene doğru atladı. Hızla toparlanıp kapıyı açtı. Kapıyı açmıştı ki oranın güvenlik görevlisi bize doğru gelmeye başladı.
" Hey siz ikiniz buraya böylece giremezsiniz! " Görevli bizim yanımıza gelince durdu. Tam ağzını açacaktı ki Justinin yumruğu ile yere serildi. Justin elimi tutup koşmaya başladı. Beni resmen sürüklüyordu. Arkamızdan gelen görevli ise beni daha çok paniğe sokuyordu. Vagon bitince mecburen öbür vagona geçmemiz gerekiyordu. Fakat bu biraz tehlikeliydi. Tehlike mi ? Az önce hızla ilerleyen bir trene atladın salak! diye beni uyaran iç sesime ikinci kez katılıyordum. hızla diğer vagona geçtik. Biz hızlı koştukça görevli de hızlı koşmaya başlıyordu. Kim bile bilirdi ki karşılaşacağımız kişi ile bu kadar hızlı koşmaya son vereceğimize. İkimizin aklında olan soru aynıydı. Onun burada ne işi vardı ? Tabi ki de kaçarken karşılaşmak istediğimiz son kişi Selena olurdu herhal de. Bizi apar topar bir odaya soktu. Az önce bu kız bize yardım mı etmişti ? Yoksa ben hala rüya mı görüyordum ?'' Senin burada ne işin var sell ? '' diye sordu şakın bir ses ile. Selena gözlerini devirip konuşmaya başladı.
'' Sence şuan benim burada olmam önemli mi ? '' dedi. Evet önemliydi. Acaba bizi mi takip ediyordu ?
'' Hem siz beni boşverip neden kaçtığınızı söyler misiniz ? '' diye konumaya devam etti.
'' Sell biliyorsun ki büyükannem ve büyükbabam burada yaşıyor. Biz de onları ziyarete geldik. '' dedi acıklayıcı Bay Bieber.
'' Burada mı ? '' diye devam etti. Bu kız çok meraklıymış.
'' Evet Sell şimdide görevliden kaçıyoruz. Gizlice girelim derken yakalandık. '' Ona polisler ile olan sorunumuzu anlatmamıştı. En azından onu Selenadan saklayabilmişti. oda da bulduğum bir yere oturdum. Oda malzeme odası gibi bir yerdi. Çanta bende olduğu için ikisinin lafını kesmeden okuma kitabımı çıkarttım. Tabi burası karanlık olduğu için taşınılabilir okuma lambamıda çıkarttım. Lambayı acınca ikisininde gözleri bana döndü. İkisini de aldırmadan kitabımı okumaya başladım. Kitap okumayı çok severim. Ama şuan kitap bile okuyamıyordum. Gözlerim sürekli onlara kayıyordu. Selena bir şey söyleyip yanımızdan ayrıldı. Şimdi kitabıma konsantire olabilirim. Sahte Öpücük adlı kitabımı okurken hem mutlu olup hem de üzülüyordum. Garip ama gerçek kitap okurken ağlayan bir tipim. Karşımda oturup beni izleyen Justini daha yeni fark ettim. Yüzü garipti ve şaşkındı. Bana doğru yaklaştığını hareket sesleri ile anladım. Bana iyice yaklaşınca çenemden tutup ona bakmamı sağladı. Baş parmağı ile göz yaşımı sildi.
'' Sen nasıl birisin ya ? Kitap okurken hem gülüp hem ağlıyorsun. " dedi. Bu dediği kelimeler karşısında tebessüm ettim. Kapının açılma sesi ile korkmaya başladım. Hızlı hareket edip Justine sarıldım. Nefes alış verişlerim hızlandığı için korktuğumu anlamamak aptallıktı. Justin beni sessizce sakinleştirmeye çalıştı. Gelenin Selena olduğunu görünce az da olsa rahatlamıştım. Ama hala diken üstündeydim. Bizi birbirimize sarılarak gördüğünde şaşkın bir şekilde bakmaya başladı. Sonunda kendine gelip gülümsedi. Anlamadığım tek şey ise onca olan şeyden sonra ne için bize yardım ediyordu ? Son anda elinde gördüğüm tepsi ile irkildim. Acaba beni zehirlemek mi istiyordu ? O yemekten yemeyeceğim. Sonuçta insanlar aç bir şekilde uzun süre yaşayabiliyor.
" Size yiyecek bir şeyler getirdim. Acıkmış olmalısınız " dedi gülümsemeye çalışırken.
" Teşekkür ederiz sell , ama anlamadığım şey ne için bize yardım ediyorsun ? Senin çıkarın olmadığı sürece kimseye yardım etmezsin sen ? " dedi ciddiyetini bozmadan. Kendinden emindi. Onu iyi tanıdığı kesin. Acaba beni de böyle iyi tanıyacak mı ? Kafamda deli sorular ile Selena cevap verdi.
" Onlar eskidendi bir kerem tamam mı ? Ben artık değiştim. " dedi otoriter bir ses tonu ile.
" Görücez bakalım. " dedi sesinin soğuk ve buz gibi olduğunu ben bile hissetmiştim. Selena bize yemekleri bırakıp gitti. Aslında hala korkuyordum.
" Sence bizi zehirler mi ? " diye sordum. Sesim o kadar ürkek çıkmıştı ki ben bile kendi sesimi tanıyamamıştım.
" Bu kadar ileriye gitmez. Emin ol onu benim kadar iyi tanımıyorsun. Onun her zaman adi bir planı vardır. " dedi. Şuana kadar hiç bu kada uzun konuşmamıştı. Sadece başımı sallayıp yemeğe tekrar baktım. Ama kararım aynıydı. En iyisi uyumak uyuyunca herşeyi unutuyorum. Açlığımı da unuturum. Kendimi uykunun koluna bırakırken Justin de bana sarıldı. İkimiz de yemek yemeyip benimle uyuyordu. Sabah uyanmama sebeb olan iğrenç miğde bulantısı ile uyandım. Hızla beni örümcek gibi saran kişiyi uyandırdım. Yerimden kalkıp koşmaya başladım. Lavaboyu tabelaların yardımı ile buldum. Ilk boş bulduğum tuvalete girip kusmaya başladım. Kapının açılma sesi ile birinin geldiğini anladım. Ama miğde bulantım yüzünden beynimin bu geleni umursamayacağından adım gibi eminim. Ben miğdemdekileri çıkartırken tek tek kapılar açıldı. Sıra benim olduğum tuvalete gelince ise hiç beklemediğim ses konuşmaya başladı.
" Bebeğim iyi misin ? " Justin'in sesi ile miğdemdekileri çıkarmaya bir son verdim.
" Justin burası kızlar tuvaleti! " sözüm biter bitmez kapının kilitlenme sesini duydum.
" O yüzden kapıyı kilitledim ya. Şimdi kapıyı aç lütfen " sesin de hem yalvarır bir ton vardı. Hem de emir verici bir ton. Aynı anda bunu yapmasına bayılıyorum. Garipti, bir anda bulantı yok olmuştu. Kapıyı ne kadar da açmak istesemde açamadım. Açamazdım da beni bu halde görmesini istemiyordum. Benden iğrenebilir, beni sevmeye bilir, kim bilir belki benden nefret bile edebilir. Aslında çok tuhaf uzun zamandır kusma, miğde bulantısı ve baş dönmesi yaşamıyordum. Kapının tekrar tıklanması ile irkildim.