Okul çıkışında SoonYoung WonWoo'nun evine gitmişti. Uzun zamandır göremediği sevgilisiyle biraz daha fazla vakit geçirmek için her şeyi yapardı. Ama bu seferki planı onunla her zamanki huzurlu, romantik anlar geçirmek değil, sabahtan beri aklına takılan soruların cevabını bulmaktı. Cevabını almaktan çok korkuyordu ama WonWoo'nun mutluluğu her şeye değerdi. Onun güldüğünü görmek için her şeyi yapabilirdi. Onun sevgisi de bu kadar büyüktü işte. Başta ona teklif eden o olmasa da, başta bu ilişki ona tuhaf gelse de çok çabuk bağlanıp sevmişti WonWoo'yu.
- Flashback -
WonWoo uzun zamandır SoonYoung'dan hoşlanıyordu. Kendisinin eşcinsel olduğunu güç de olsa kabul etmişti. SoonYoung'a açılmak istiyordu fakat terslenmekten ve küçük düşürülmekten korkuyordu. Tüm cesaretini toplayıp SoonYoung'un önüne çıkmıştı. Bu sahneyi ayna karşısında defalarca kez canlandırmıştı.
"Um.. Şey.. Ah.. SoonYoung, seninle bir şey konuşmak istiyorum."
Önündeki kitabından kafasını kaldırmadan "Tabii ki" diye cevaplandırmıştı SoonYoung. Bu davranışı WonWoo'yu incitse de belli etmemişti.
"Şey... SoonYoung.. Ben.. Ben.. Sana bir şey söylemek istiyorum. Lütfen beni garip karşılama ve eğer kabul etmezsen bunu uygun bir dille söyle. Lütfen beni kırma."
"Ne diyeceksen çabuk söyle WonWoo. Kitabın en heyecanlı yerindeyim şu an."
"Ş-şey.. SoonYoung.. B-ben g-galiba s-senden hoşlanıyorum."
Söyledikten sonra SoonYoung'un cevabını gözleri sıkıca kapalı bir şekilde bekledi. Ama SoonYoung donmuştu. Ne diyeceğini bilemiyordu.
"B-bak WonWoo ben eşcinsel değilim. Üzgünüm ama ben yapamam. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamadım ve etraftaki insanlar tarafından parmakla gösterilip aşağılanmak istemiyorum. Ben normal bir hayat istiyorum. Beni anlıyorsun değil mi WonWoo?"
"O-oh.. Peki o zaman."
Dolmuş bir çift göz ile oradan ayrılmıştı WonWoo. Sırf reddedildi diye bir kız gibi oturup ağlamak ona göre değildi. Bu yüzden gözlerine dolan damlalar düşmesin diye kendini sıkıyordu. SoonYoung ise hala olanları tam kavrayamamış, binaya doğru hızla yürüyen WonWoo'nun arkasından bakakalmıştı. O çocuğu seviyordu. İyi bir çocuktu ama onunla ilişki yaşayacak kadar sevdiğini düşünmüyordu. Ama neden şimdi onu o şekilde gördüğü için vicdan azabı çekiyordu?
- Flashback end -
"Önemli bir şey söyleyeceğini söylemiştin SoonYoung. Seni dinliyorum."
Bir soğuk ton daha. Birden ne olmuştu onu çok seven sevgilisine?
"Ben sana bir şey sormak istiyorum WonWoo."
"Seni dinliyorum Soon."
"Neden birden bana karşı soğuk davranır oldun?"
Birden bu soruyu sormasına kendi de şaşırmıştı SoonYoung. WonWoo ise aniden gelen bu soruyla gözlerini büyütüp donmuştu. Ne diyeceğini bilemiyordu. Sebebini kendi de bilmiyordu. Bir şeyler artık onu SoonYoung'dan itiyordu. Belki de artık ondan sıkılmıştı. Sonuçta o çocuksu biriydi ve bir sürü toz pembe hayali vardı. Başta SoonYoung'u sevdiren şey de onun çocuksuluğu ve saflığıydı ama artık bu durum sıkmıştı. Sürekli kendini çocuk bakıyor gibi hissediyordu. Onunla hiç doğru dürüst tartışamıyorlardı. SoonYoung hemen ağlıyor, WonWoo da her şeyi içine atıp onu alttan alıyordu. Belki de artık yorulmuştu bundan. Her şeyi içine atmak istemiyordu artık. İçindeki bu yük ona ağır gelmeye başlamıştı, artık taşıyamıyordu. Ya hep ya hiç demek istiyordu ama onu tekrar önünde ağlarken görmek istemiyordu. Buna kalbi dayanmıyordu çünkü. Kafasında bir konuşma düzenledi. En az kırıcı olanından...
"Bak SoonYoung, sana her şeyi anlatmamı istiyor musun? Seni kırmak istemiyorum, seni tekrar ağlatmak istemiyorum ama eğer her şeyi anlatırsam çok üzüleceğini ve çok fazla ağlayacağını düşünüyorum. O yüzden ben hiçbir şey anlatmadan bunu burada bitirelim mi? Benden hayatın boyunca nefret edebilirsin. Ben sadece neler olduğunu anlatıp seni daha fazla üzmek istemiyorum. Senin ağlamanı görmek istemiyorum."
Bu sözlerle SoonYoung'un gözleri çoktan dolmuştu bile.
"Hayır WonWoo. Sebebini öğrenmeden benden ayrılmana izin vermiyorum. Sebebini öğrenmeyi geç, benden ayrılmana izin vermiyorum. Benden ayrılamazsın. Başta beni sevdiğini söyleyen sendin. Ben senin için her şeyimden vazgeçtim. Beni kendine aşık ettin şimdi de öylece bırakacak mısın? Buna izin veremem."
Sonlara doğru sesinin titremesine engel olamamıştı SoonYoung. WonWoo onun sesinin titrediği duyunca gözlerini sıkıca kapatıp içinden bildiği en ağır küfürleri kendi için sıralıyordu. Gözlerini açmak istemiyordu. Çünkü eğer açarsa SoonYoung'un dolu gözlerini -belki de çoktan ıslanmış olan yanaklarını- görecekti. Eğer onları görürse cesareti giderdi ve onunla ilişkisine devam edip ikisini de sonsuza dek mutsuzluğa itebilirdi.
"Bak SoonYoung. Sana her şeyi açıklayacağım. Başta senin çocuksuluğuna, saflığına aşık olmuştum. Ama şimdi bunu kaldıramıyorum. Seninle doğru dürüst oturup uzlaşamıyoruz bile. Sen duygusal olduğun için hemen gözlerin doluyor ve bende bu manzaraya dayanamadığım için her şeyi içime atıyorum ve... ah... Yoruldum. Anlıyor musun? Her şeyi içime atmaktan yoruldum. Senden değişmeni de isteyemem, biliyorum. Bence bu ilişki burada bitsin. Sana daha fazla zarar vermek istemiyorum. Yanında asık suratımla dolanıp moralini bozmak istemiyorum. Senin hep gülmeni istiyorum, biliyorum sen, ben gülünce gülüyorsun ama ben artık gülemiyorum. Artık her şey ağır gelmeye başladı. Senin her şeyini paylaşabileceğin bir ailen var. Sorunlarını onlara anlatıp yükünü hafifletebilirsin ama benim kimsem yok Soon. Görüyorsun, evim bomboş. 'Hadi, yemek hazır, soğutmadan gelip yiyin.' ya da 'Hadi bugünü baba-oğul günü yapalım.' diyenim yok. Ben kimseye içimi dökemiyorum. Bu... Bu tahmin edemeyeceğin kadar ağır bir şey. Duvarlarla, boşlukla konuşuyorum, gülüyorum, ağlıyorum. Akıl sağlığımı kaybetmek üzereyim Soon. Çok yorgunum. Sana da daha fazla zarar vermeden bunu burada bitirelim."
SoonYoung duyduklarıyla donup kalmıştı. Her ne kadar WonWoo'nun söyledikleri kalbini parçalasa da WonWoo haklıydı. Ona konuşmak için hiç fırsat vermemişti. Şimdi bile yerinde sessizce göz yaşları döküyordu.
"Haklısın WonWoo. Her şey için üzgünüm. B-ben hiçbir şeyin farkında değildim. Sana yüklediğim bu ağır yükün farkında değildim. Bencil olduğum için özür dilerim. Bence de birbirimizi daha fazla üzmeden bitirelim. B-ben gidiyorum. Kendine iyi bak. Benden daha iyisini bulursun umarım. Hoşçakal."
WonWoo bir an söylediklerinin yanlış olduğunu düşündü. SoonYoung'un bu tepkisi onun içini parçalamıştı. Tam kapıdan çıkacakken SoonYoung'u sertçe kendine çekip ona sarılabildiği kadar sıkı sarıldı. SoonYoung da ona son kez sıkıca sarılmıştı. Göz yaşları WonWoo'nun kıyafetini ıslatıyordu ama bu sefer umrunda değildi. Nasıl olsa son sarılmalarıydı ve bunun tadını çıkarmak istiyordu.
Ama artık gitmesi gerektiğini fark edince ellerini WonWoo'nun belinden çekip kıpırdandı. WonWoo da onun etrafındaki ellerini genişletip biraz geri çekildi. Onu öpmek istiyordu ama ilk öpücüğünü almak istemiyordu. İlk öpücüğünü birlikte daha mutlu olduğu birisine vermesini tercih etmişti. Evet, 6 aydır sevgililerdi ama daha bir kez bile öpüşmemişlerdi. İkisi de bunun için fazla utangaçtı çünkü.SoonYoung zor da olsa kapıdan çıktığında sesli bir şekilde ağlamaya başladı. Kalbi çok ağrıyordu. Ona inanmıştı, güvenmişti. Birlikte yurt dışında evlilik hayalleri kurarken ne ara bu hallere gelmişlerdi. Onunla aynı okula devam edemezdi. Eve gidince ilk işi okuldan kaydını aldırmak için ailesiyle konuşmak olacaktı. Ama şimdi acısını yaşamak istiyordu. İlk aşk acısını...
∆
Sanırım kötü bir bölüm oldu ._. Bunun için gerçekten üzgünüm ._.
Umarım ileride daha iyi bölümler yazarım ._.
∆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Save Me [Meanie]
Fanfiction"Bir gün bu bataklıktan kurtulup gün ışığını görebilecek miyim?" "Sana gün ışığını göstermek için her şeyi yapacağım."