Gün geçtikçe MinGyu ve WonWoo'nun arkadaşlıkları daha da güçleniyordu. Başlarda WonWoo onunla dolanmayı reddetse de MinGyu'nun üstün ikna kabiliyeti sayesinde inadı kırılmıştı. Bir öğle arasında daha birlikte yemek yiyip sohbet ederken yanlarında kızlı erkekli küçük bir grup yaklaşmıştı.
"Hey, şu WonWoo'ya da bakın, yeni gelen çocukla oldukça ilgili. Yoksa o senin yeni sevgilin mi?" WonWoo'dan en az beş santim kısa olan çocuk konuştuğunda WonWoo gözlerini kapatarak kendini tutmaya çalışmıştı.
"Ah hiç sanmıyorum JunSoo. Şu MinGyu denen çocuk normal gibi görünüyor. Zaten bu yakışıklılıkla düz olmaması imkansız. Kim bilir etrafında kaç kız dolanıyordur." Kız histerik bir kahkaha attığında MinGyu "Ne saçmalıyorsun sen?" dercesine kıza bakıyordu.
"Ah, çocuklar, şu an sırf tercihleri yüzünden dalga geçtiğiniz kişi benim bu okuldaki en yakın arkadaşım ve üzgünüm, onu size alay konusu edemem. Bu yüzden burada kavga çıkarmadan önce buradan defolun." MinGyu kendinin bile şaşırdığı bir sakinlikle konuşurken WonWoo'nun gözleri "Sakın bunu yapma." dercesine yalvarıyordu.
"Peki o zaman. Hadi şuraya oturalım ve sessizlikle yemeğimizi yiyelim o zaman. Sizin için bir sakıncası var mı çocuklar?" diğerinden biraz daha uzun olan diğer üç arkadaşıyla birlikte ellerindeki tepsileri masaya bırakıp WonWoo ve MinGyu'nun olduğu masaya oturdular. Ortam oldukça sessiz ve gergindi. Sessizliği bu sefer WonWoo bozmuştu. Kendisi bile bunu beklemiyordu.
"Burası kötü kokmaya başladı. Hadi gidelim buradan MinGyu." Diğerlerine iğneleyici sözler söyledikten sonra MinGyu'yla birlikte yemekhaneden çıkıp bahçeye geçmişlerdi. Kendilerine belirledikleri sessiz ve sakin olan yere geçip oturdular. Bir süre sessiz kalıp etrafı izlediler ama MinGyu yine dayanamayıp sessizliği bozmuştu.
"Hadi kendi geçmişlerimizden bahsedelim. Tanışalı üç hafta oldu ama hala birbirimizi tam tanımıyoruz." Ve meraklı MinGyu iş başında.
"Konuşacak daha farklı konular varken neden geçmiş?"
"Çünkü geçmişte yaşadığımız kötü anılarımızı paylaşmalıyız. Aslında bir gereklilik değil bu ama ben senin geçmişini bilmek istiyorum."
"Pekala, o zaman ilk sen başla."
"Tamam o zaman. Ben kendimdeki değişiklikleri fark ettiğimde 16 yaşındaydım. Bu konuyu ilk önce aileme açtım. Beni anlayışla karşılayacaklarını düşünmüştüm ama yanılmışım. Babam beni evlatlıktan reddederken annem tek kelime bile etmemişti." Gözlerine dolan yaşları tekrar içeri itip yuktundu ve devam etti. "Evden ayrıldıktan sonra en yakın arkadaşıma gittim. Ağlamaktan harap olmuş halimi görünce her şeyi anlatmamı istedi. Ben de anlatmıştım. Daha sonra o da beni evden kovdu. Neymiş, gece uyurken ona bir şeyler yapabilirmişim, yapmayacağımın garantisi yokmuş. Bir de ertesi gün gidip bunu bütün okula yaymıştı. Her gün aşağılanıyordum. Okulumu değiştirmek için müdürle konuştum, o da elinden gelen her şeyi yapmıştı ama o sene okulumu değiştirememiştim. Ayrıca kalacak yer bulma konusunda da bayağı sıkıntı çekmiştim o zamanlar. Bir yandan okul bir yandan kalacak yerimin olmaması. Neyse ki kısa süre sonra kiralık küçük bir yer buldum. Şu an hala orada oturuyorum. Ev sahibim bana karşı iyi davranıyor, umarım bir gün evinden atmaz." Kahkaha attığında WonWoo sadece gülümseyebilmişti.
"Peki sen ilk kime söyledin? Ailene söylediğinde ne tepki verdiler?"
WonWoo aile kelimesini duyunca boğazında bir yumru hissetmişti. Bu konuda her zaman hassastı. Zaten okulda aşağılanmasının bir diğer sebebi de ailesiz olmasıydı. Onu koruyacak kimsesi olmadığı için okuldakiler ona rahatlıkla eziyet edebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Save Me [Meanie]
Fanfiction"Bir gün bu bataklıktan kurtulup gün ışığını görebilecek miyim?" "Sana gün ışığını göstermek için her şeyi yapacağım."