Bölüm-4 "Mezuniyet"

559 38 18
                                    

Bölüm şarkısı Demi Lovato - Stone Cold :) Bölüm sonunda dinlemenizi öneririm.

Her insan için farklı yollar çizen, bazılarına mutluluk bazılarına umutsuzluk kapılarını açan gün sonunda gelmişti. Mezuniyet.

Babam sözünü tutmuş ve ben uyanmadan eve gelmişti. Hatta yanağıma kondurduğu öpücükle uyandırmıştı beni.Birlikte Gülsüm teyzenin hazırladığı kahvaltıyı yaptıktan sonra babam salona geçti, bense odama. Birazdan Betül gelecekti. Biz elbiselerimizi giyerken kuaför de gelmiş olurdu. Babam işimiz erken bitsin diye kuaför tutmuş; randevu almakla uğraşmamızı istememişti.

Elbisemi dolabımdan çıkarıp yatağımın üstüne koydum. Belki bu elbisenin çok benzerini bir mağazada bulabilirdim. Ama yinede çizmek istemiştim. Mağazadakinden ufak tefek farklılıkları bile olsa bu onu özgün kılardı. Benim tasarımım yapardı bu elbiseyi.

"Kapıyı açmama yardım eder misin? Ellerim dolu da."

Elbiseye bakmayı bırakıp kapıya doğru gittim. Kapıyı açtığımda bir kolunda elbisesi, diğerindeyse iki tane poşet olduğunu gördüm. Zaten çok çantası olmayan Betül, yanına alacağı şeyleri yine poşete koymuş olmalıydı. İçeri girdiğinde poşetleri bir kenara bırakıp elinde elbisesiyle yanıma geldi. Bende elbisemi yatağın üstünden aldım.

Elbisemizi giyerken babam kapıdan seslenip kuaförün geldiğini haber verdi. Giyinir giyinmez aşağı indik. Salonun yanındaki kullanılmayan oda, bir kuaför salonuna dönüşmüştü. Odanın ortasına bir sandalye ve sandalyelerin her iki yanına da masa konulmuştu. Masalardan birinin üzerinde ancak bir kuaför salonunda görebileceğiniz kadar çok makyaj malzemesi vardı. Ve hiçbiri henüz kullanılmamıştı. Diğer masadaysa saça şekil vermek için gerekli olan şeyler vardı. Maşa, düzleştirici, tel tokalar...

"Derin Hanım, babanız her şeyin yeni olmasını istediğinden tüm makyaj malzemelerini o temin etti. Ondan hiç şüpheniz olmasın. Oturun, hemen başlayalım."

Beni babam kadar düşünen başka birini daha tanımıyordum. Benim için her zaman en iyisini istiyordu. Babalar hep böyle yapardı zaten. Herkesin babası kendine göre özeldi.

Betül'ün yanından geçip sandalyeye oturdum. Önce makyajım, sonra saçım yapıldı. Saçımı arkaya doğru dalgalı yaptırıp açık bıraktım. Benden sonra sandalyeye Betül oturdu. Benim koyu makyajımın tersine doğal bir makyaj tercih etmişti. Saçını da at kuyruğu yaptırmıştı.

Odadan çıktığımızda babam merdivenlerden iniyordu.

"Prensesler, ne kadar güzel olmuşsunuz." diyerek yanımıza gelip ikimize de sarıldı. Bir süre öyle kaldıktan sonra başını omuzlarımızdan geri çekti. En az bizim kadar mutlu görünüyordu.

Ceketinin iç cebinden kırmızı bir kutu çıkardı. Bana doğru uzatarak kapağını açtı. Ucunda büyük bir kalbin olduğu gümüş bir kolyeydi bu. Kalbin içi doluymuş gibi şişkin duruyordu.

"Arkanı dön de takayım."

Arkamı dönüp kolyenin boğazımdan sallanmasını bekledim. Takabilmesi için de saçlarımı bozulmamasına dikkat ederek yukarı kaldırdım. Kolye takılınca saçlarımı bozmadan bırakıp ellerimi kolyeye götürdüm. Gerçekten güzel bir kolyeydi.

"Bu kolyeyi asla yanından ayırmamanı istiyorum. Ne olursa olsun kaybetme." Tabiki kaybedemezdim. Daha önce aldığı kolyeler için böyle bir şey söylememişti ama her birini hâlâ saklıyordum. Ve babamın aldığı hediyeler benim için çok değerliydi. Kendisinin de olduğu gibi...

~~~

Serkan abi bizi üniversite kampüsünde mezuniyetin yapılacağı yerde indirip arabayı otoparka bırakmak üzere gitti. O gidince kapının önünde dikilmeye başladık. Bir önümüzde duran kapıya bir Betül'e bir de babama baktım. Yıllar ne kadar da hızlı ilerliyordu. Betül'le tanışmamız daha dün gibi aklımdaydı. Şimdiyse yollarımız ayrılacaktı. Yine görüşmeye devam edecektik. Ama ben şirketin başına geçecektim; Betül ise iş arayacaktı. Bizim şirkette çalışmasını teklif etmiştim ama bunun torpil olacağını ve bu durumun onu rahatsız edeceğini söyleyip kabul etmemişti. Böyle davranmasını çoğu zaman anlayabiliyordum. Ama bazen gerçekten fazla abartıyordu.

İntikam AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin