Bu bölüm garip bir bölüm oldu. Ancak umarım beğenirsiniz :))
Doruk'tan;
Avukatla buluşmak üzere evden ayrıldım.
Derin bu sefer belki de evin dışına çıkar korkusuyla kapıyı kilitledim. Hafızası olmasa bile şirket buraya çok yakındı, görmesi hafızasının gelmesine neden olabilirdi.
Avukatla her zaman buluştuğumuz küçük, samimi kafede buluşacaktık yine. Burada dikkat çekmiyorduk.
Betül ve Derin'i de bu kafede görmüştüm. Kağıdı sormuştum. Bende değil demişti. Bunca aramadan sonra da bulunamadığına göre doğru söylemiş olmalıydı.
Avukat her zamanki yerimize oturmuş yüzü bana dönük bekliyordu. Karşısına oturur oturmaz çantasından birkaç kağıt parçası çıkarıp masaya koydu. Ellerime alıp teker teker inceledim.
Birinde, Derin'in hisselerinin geçici süreliğine Betül'e verilmesini sağlayan bir kağıt vardı. Babamın mektubuna benziyordu. Ancak daha resmiydi.
Diğerlerindeyse Betül'ün yaptığı tüm işlerin raporlanmış hâli vardı. Gelirler, giderler, borçlar, projeler...
"Betül'ü kullanarak şirketi geri almamı sağlayabilir misin? Hisselerin tamamı onda şuan. Belki bana vermesi için bir şeyler yapabiliriz."
"Hisseler, geçici bir süreliğine Betül Hanım'da. Bu da bizi kısıtlayan bi faktör. Ancak bir ihtimal, Betül Hanım'a hisselerinin tamamını size devrettiğini anlatan bir kağıt imzalatırsak ve bunu birkaç belgeyle tescillersek, o zaman şuan şirketin sahibi konumunda olduğu için işe yarayabilir."
"Sen hemen çalışmalara başla o zaman."
Masadan kalkıp çıkışa yöneldim. Bu fikri sevmiştim. Şirketin başına geçemeyeceğimi düşünürken bir ışık parlamıştı önümde. Yeni bir kapı açılmıştı mutluluğuma. Artık Derin olmadan da alabilirdim hisselerini.
Evden içeri girdiğimde yine önce Derin'in odasına yöneldim ve Derin yine odasında yoktu. Yine mutfaktadır diye oraya gittim, orada da yoktu. Paniklemeye başlamıştım. Salona, kendi odama... Her yere baktım. Tekrar Derin'in odasına girdiğimde garip bir ses duydum. Koşarak odanın içindeki banyoya girdim. Derin; klozete eğilmiş, saçını tek omzunda toplamış kusuyordu. Hemen yanına gidip omzularından tuttum.
"Neyin var?"
Bana ölüyormuşçasına acı çeken bir ifadeyle baktı. Bir şey söylemesine fırsat vermeden yine öğürdü. Birkaç adım sol tarafta bulunan çekmeceden bir toka aldım. Derin'in elini saçından ayırarak saçını yukarıdan becerebildiğim kadarıyla topladım. Sonra yan taraftaki musluktan elimi ıslatıp Derin'in yüzüne ve ensesine sürdüm. Belki iyi gelirdi.
"Ben sana bir su getiriyim." Koşarak Derin'in odasına geçtim. Komidine bıraktığım sürahiden bardağına su doldurup geri döndüm. Suyu orada hazır bulundurmam bir işe yaramıştı. Bardağı onun eline vermedim, kendim içirdim. Bir süre öğürmesi kesildi. Sanırım daha iyiydi.
"Hasta falan mısın?" Yüzüme baktı. Bu söylediğim çok anlaşılmaz bir şeymiş gibi bakıyordu. Sonra yüzü yumuşadı.
"İki haftadır arada oluyor böyle. Aldığım ilaçlardan olsa gerek."
"Hastaneye gitmemizi ister misin?" Onun için endişeleniyordum. Onu korumak benim için ikinci bir amaç hâline gelmişti.
"Gerek yok." Musluğa doğru ilerleyip ellerini ve yüzünü yıkadı. Havluyu alıp kuruladı. Elleri hâlâ titriyordu. Ben onu izlerken yanımdan geçip yatağına uzandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Aşkı
Novela JuvenilAşk mı? İntikam mı? ..."Biliyorum, bu hayatta çok kötü şeyler yaptım. Bu yaptıklarım affedilemezdi. Yaptığım ilk andan beri hep pişmanlık duydum. Seni tanımaya başladıktan sonraysa zamanı geriye almak istemediğim tek bir gün bile olmadı. Sen, bana...