Bölüm - 17 "Çikolata"

241 8 1
                                    

Doruk'tan;

Anahtarla çıkmadan önce her ihtimale karşı kilitlediğim kapıyı açıp içeri girdim. Derin'in hâlâ uyuyup uyumadığını kontrol etmrk için direkt o odaya yöneldim. Uyandırmamak için yavaşça kulbu çevirdim ve itekledim. Derin yatağında yoktu. İçerideki banyoda olabileceğini düşünüp o kapının önüne gittim. Birkaç tıktıklama... Ses yok. "Açıyorum." dedikten sonra hâlâ ses gelmeyince açtım. İçerisi boştu.

Hızla odadan çıkıp salona girdim sonra bir mırıldanma duydum. Bir müzik sesi... Sesi takip ederek mutfağın kapısının önünde durdum. "Nerde bu çikolata?" Tüm dolapları aranış olmalıydı. Gelen kapak kapanma seslerine bakılırsa hâlâ da aramaya devam ediyordu.

Kapıyı açıp içeri girdim. Bunu fark etmemiş olacak ki alt raflara bakmaya devam etti. Kapının yanındaki dolabın üst kapağını sessiz açıp içinden çikolata paketini aldım.

"Bunu mu arıyordun?" Yüzüme bir gülümseme ekledim.

Derin, korkmuş olacak ki anlık bi çığlık atıp arkasını döndü.

"Evet!" Ağrılarının el verdiği ölçüde bir hızla yanıma geldi. Elini çikolataya uzattığında onu başka bir yönde tutmaya başladım. Oraya uzandığında da başka bir yönde.

"Sen benimle oyun mu oynuyorsun?"

Yüzünde gerçekten sinirli bir ifade vardı. Bu ifade, ona çok yakışıyordu. Hafif yukarı kalkmış ve çatılmış kaşlar, dümdüz duran dudaklar, alevler fışkıran bir göz. Beni öldürmeye gelirken de böyle bakıyordu. Bu ifadesini sevmemeliydim. Onu sevmemeliydim. Ama bu elimde olan bir şey değildi. Ölümüm onun elinden olacaksa,  sanırım ona da razıyım.

Çikolatayı vermek yerine ona sımsıkı sarıldım. Onun elleri önce yanlarında ne yapacağını bilemezcesine durdu. Sonra sırtımda birleşti. Gözlerimi kapatıp bu anın tadını çıkardım. Bir daha böyle bir duyguyu hissedemeyebilirdim. Şansım yaver gider ve hissedersem de yine Derin'e sarılarak olurdu.

Ondan ayrılmadan önce çikolatayı arkasındaki şapkasının içine koydum. Sonra ayrıldık.

Gözlerine baktım. Ela gözlerine. Yeşile kaçan kehribar renge. Büyümüş göz bebeklerine... Sevdiğinden mi yoksa nefret ettiğinden mi büyüdüğünü anlamadığım o göz bebeklerine. Geçmişi hatırlamadığı için ilkidir umarım.

Ellerimi yanaklarına koyup okşadım. Ellerimin altındaki o yumuşacık yanaklar pembeye dönmeye başladı. Bakışlarını yere indirip başını geriyr çekti. Sonra yanımdan geçip ilerlemeye başladı.

"Çikolata şapkanda." Durdu. Bana doğru dönmeden elini arkasına doğru uzattı. Ama şapkaya ulaşamadı. Eğilip bükülerek tekrar denedi. Kahkahalarka gülmeye başladığımda deminki sinirli ifadesiyle bana baktı. Kahkahamı gülümsemeye dönüştürerek yanına ilerledim. Hâlâ cebelleşiyordu üstündeki kıyafetle.

Omzundan tutarak düzgün durmasını sağladım. Sonra ellerimi çekmeden kafamı omzuna koydum.

"Çikolatayı gerçekten istiyor musun?"

Başını belli belirsiz salladı.

Elimi şapkasına sokup çikolatayı aldım. Birkaç adım geri gidip salonla aramdaki mesafeye baktım. Ulaşılabilirdi.

"Gel de al o zaman." Salona doğru koşmaya başladım. Tabii o da peşimden. Çok çocuksu şeyler yaptığımın farkındayım. Ama onun yanındayken içimdeki o kimsesiz çocuk, yeniden doğuyordu. O zamanlar yaşayamadıklarını şimdi yaşayabilirmiş gibi. Derin o "kimsesiz" sıfatını kaldırıyormuş gibiydi. Kendimi onun yanında hiç olmadığım kadar iyi hissediyordum. İlk kez mutluydum. Aramızda kan davası gibi bir şey vardı belki. Ama şuan tüm bunlar önemsizdi. Anı yaşamak en önemlisiydi benim için.

İntikam AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin