YAĞMUR
Otele gittiğim de hemen kendimi yatağa attım. Okul formasıyla yatabileceğimi düşündüm. Kırışacak olsa da kullanılmamış 3 takım daha vardı. Türkiye'de ilk okul günüm harika geçmişti. En azından yeni okulum, eski okulum kadar umursamaz değildi. Burada işler farklı yürüyordu. İngiltere'de okul da herhangi bir sorun olduğunda Zayn gelirken, burada babam gelmişti. Bu benim açımdan çok farklı bir durumdu. Ne yaparsam yapayım iyi ya da kötü arkamda birilerinin olduğunu hissetmek gibi. Babam çok da iyi bir şeylerime rastlamıyordu ama. Orasıda gerçekten şanstı. Ben kurtuluş amacı olarak Dr. Kemal'i seçmiştim. Eğer uyum problemimi görürse babamı ikna edebilirdi. Ama o ne yaptı ''Yağmur çık dışarı'' dedi. Dr. Kemal'i kızdırmıştım ama sınıfın asi çocuğu daha çok kızmıştı. Aslında boğazını sıkıp abartmak istememiştim ama bileğimi öyle bir sıktı ki iz çıktı. Tamam itiraf etmeliyim. Aslında bileğimi sıkması umrumda değildi umrumda olan onun o mavi gözlerine bakmaktı. O gözler sanki ilham kaynağı olabilirmiş gibiydi. Benim Haluk Toprak'ın kızı olduğumu öğrendiğinde ki yüz ifadesi her şeye değerdi. Şaşırmış mıydı? Evet. Çünkü ailem kimseye aklı gidik bir kızımız var dememişti.
Ahmet Atabey'le pek iyi tanışamamıştık ama illa ki bir gün normal bir şekilde tanışırdık. Atabeylerden kimseyle doğru düzgün tanışmamıştık ki. Ama görünen oydu ki birisiyle çok yakında kısa zaman sonra tanışacaktık. Telefonum çalmaya başladığında çift kişilik, ekstra rahat yatağımdan kalkıp telefonu açtım;
-Yağmur Toprak? dedi karşıdan gelen ses. Sesi ne kadar tanımak istemesemde tanıyordum işte.
-Sen kimsin? dedim
-ARIN ARCA.
-Seni hatırlıyor muyum? dedim.
-Başını duvara vurursan belki. dedi.
-Tabi ki hatırlıyorum Arca. Ne var? dediğimde,
-Türkiye'ye ne zaman döndün? dedi
-Arca her adımımı sayıyorsun. Nasıl haberin olmaz?
-Almanya'dan döneli 2 gün oldu.
-Anlaşma yapıldı mı peki? dedim.
-Tabi ki yaptım fakat bu telefonda konuşulacak bir şey değil. dediğinde
-Ev tamamlanmamış. İşi en çabuk zamanda tamamlamamız lazım. Öbür evlerin çizimleri hazır. dedim
-Tamamdır. dedi
-Arca sen beni neden aradın?
-Baran Atabey seni sordu? dediğinde odamın penceresine doğru yürüyordum ve ani şokla durdum.
-Kim bu Atabey? Seni arayacak kadar nasıl bir yakınlığınız var?
-Baran benim çocukluk arkadaşım.
-Ben neden bilmiyorum? dedim. Arın'ın tanıdığı çoğu kişiyi tanırdım aslında.
-Her şeyi bilmene gerek olmadığı için. dedi.
-Tamam. O bana ulaşmadan tüm bilgileri email adresime at.
-Olmuş bil. diyerek telefonu kapattı. Odamın penceresini açtım ve boğazın eşsiz manzarası karşısında gözlerimi kapattım. Atabey'i düşündüm. Denizden daha mavi olan o gözleri düşündüm. Erkeksi kokusunu düşündüm. Sonra da şaşırdığında kalkan o kaşı düşünerek gülümsemeye başladım. Sonra da ben hangi erkeği düşünerek gülümsediğimi hatırladım. Hiç bir erkek. Yani Zayn'i düşünürken gülümserdim ama güzel anılarımız vardı bizim. Bu çocukla hiç bir anım bile yok. Pardon var. Hatta temas bile var. Sabah yaşananlar kolay atlatılacak şeyler değil sonuçta.. Mac im den (bilgisayarımdan) gelen sesle bu ne hız Arın diye söylenip bilgisayarı açtım. Bir sürü dergi kapağı fotoğrafı. Gazete sayfaları gördüm .Yuuuh bu çocuk bu kadar ünlümü yahu. Öncelikle bilgileri vardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SEN
General FictionBen Yağmur'a baktığımda yaşamak için neden buldum. O ne kadar inanmasada kalbinin bensiz atmasına izin vermeyeceğim. Çünkü sonuna kadar onunla atacak tek kalp bende. -BARAN ATABEY