BARAN
-Ne istiyorsun Atabey? dedi. İlk defa içim garip bir hisle doldu. Seni isteyebilme hakkını istiyorum. Başkasına ait olmanı istemiyorum diyemedim.
Belirsizlik insanı çıkmaza sokar. Şuan Yağmur'un gözlerinde gördüğüm belirsizlikti ve ben çoktan çıkmaz sokağa girmiştim. Daha bugün tanıştığım pardon saat gece yarısını geçtiğine göre bir gün önce tanıdığım bir kıza saçma sapan duygular besleyemezdim. Yağmur ise ben yokmuşum gibi denize bakmaya devam ediyordu. Yanına yaklaştığımda ayağa kalktı ve yüz yüze geldik. Sanki olmaması gerektiğinden daha yakın gibi. Rüzgar estikçe uzun saçları savruluyordu. O saçlar savruldukça İngiltere'de beni etkileyen koku bu defa beni ele geçiriyordu. Gözlerimi kapattım ve kokunun beni biraz daha etkisi altına almasına izin verdim. Kokusu aynen ismi gibiydi. Ferahlık veriyordu. Yağmur yağdıktan sonra toprak daha keskin kokar ya bu koku tam olarak böyleydi ama ben yağmur yağdıktan sonra toprağın çamur olacağını hiç düşünmemiştim. Bu yağmurun toprağı çamurlaştıracağını hiç düşünmek istemiyordum. Çünkü bu Yağmur huzur vermeliydi.
Gözlerimi açtığımda bana şaşırmış halde bakan bir çift bal göz vardı. Ağzını açtı ama ben o ağızsan lanet bir şey çıkmadan dudaklarını dudaklarımla kapatmak istiyordum. Dudaklarına bakmaya başladığımda Yağmur;
-Nefes alamıyorum, uzak dur. dedi. Ben ise onun kokusu olmadan nefes almak istemiyordum. Ulan ne ara bu karara vardın. Uzaklaş oğlum başkasının o kız dedim kendi kendime. Bu fikirle bütün vücudum kasılıyor ve Yağmura'a dönüp;
-Uyku sorunun mu var? dedim. Gözlerinin altı uyku sorununun olduğunun kanıtı. Mor değil ama sabaha kadar uyumazsa moraracak gibi.
-Uzaklaş! Çalışmak için geldim. dedi. Gecenin bu saati be çalışması diye düşünüyorum.
-Ne iş yapıyorsun? Okula gelmek dışında. dedim
-Moda ile ilgili. dedi. Başımı çevirip gecenin karanlığında bile parlayan kız kulesine bakıyorum ve;
-Kız kulesi, gerçekten ilham alınacak yer. dedim ve gözlerime bakarak;
-Kız kulesi için gelmemiştim ama alacağımı aldım. dedi.
Yağmur arabaya doğru ilerlerken bileğinden tutup;
-Kaç yaşındasın da ehliyetsiz araba kullanıyorsun acaba? dedim. Her zaman ki alaycı tavrıyla;
-Gideceğin yere bırakayım. dedi.
-Bırak bakalım. deyip sürücü koltuğunun yanına oturdum. Altında ki bugatti Ali'nindi ve Ali bu arabanın anasının ağlatıldığını bilse kardeş demez Yağmur'u parçalardı.
-Ali'nin haberi var mı bu arabayı aldığından? dedim
-Çok düşünüyorsun Atabey. dedi. Gaza çok yüklenmiyormuş gibi daha çok yüklendi.
-Başına bir şey gelecek yavaşla! dediğim de arabayı durdurdu ve sinirli sözlerle;
-Bana emir veremezsin! İn aşağıya. dedi ama kendi çok yanlış kişiye emir verdi. Kendi kapımı açtım arabadan indim ve yağmurun kapısını açtım kolundan tuttuğum gibi yolcu koltuğuna bindirdim ve sürücü koltuğuna binip arabayı çalıştırım. Otele gelene kadar ikimizde konuşmamıştık. İndiğinde bana gözlerini kısıp;
-Bir daha yanıma bile yanaşma. dedi
-Sen de kiminle hangi ses tonunda konuşacağına dikkat et. dedim
-Kimsin sen ya ne hakla otelden çıkışıma karışırsın? dedi. O sıra da asansörün önüne gelmiştik ve
-Nasıl bir kız gecenin bir vakti bilmediği bir şehir de dışarı çıkar? dedim. Asansörün kapısı açıldı Yağmur içeri girdi ve bana yaklaşarak;

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SEN
Ficción GeneralBen Yağmur'a baktığımda yaşamak için neden buldum. O ne kadar inanmasada kalbinin bensiz atmasına izin vermeyeceğim. Çünkü sonuna kadar onunla atacak tek kalp bende. -BARAN ATABEY