--1--

499 22 3
                                    

( 3 yıl önce )

Karate salonunda kimseyi tanımıyordum birazda asosyal biri olduğum için tek başıma dersin başlamasını bekledim. Hoca geldi ona karate selamını verip ısınma hareketlerine başladık. Ayaktaydık ve ellerimizle ayaklarımıza dokunmamızı istemişti hoca. Ellerimle ayaklarıma dokundum canım ne kadar yanmış olsa da devam ettim. Hoca bu kadar yeter dediğinde kendimi geri çekerken onu gördüm. Dersi işlediğimiz yere hiç bakmadan soyunma odalarına doğru gitti. Belki onu birkaç saniye görmüştüm ama bu birkaç saniye bile kalbimin heyecanla çarpmasına yetmişti. Hoca seslenmese ne kadar öyle beklerdim bilmiyorum.

Ders devam ediyordu ama benim aklım başımda değildi. Ders neredeyse bitmek üzereydi ama o hala soyunma odasından çıkmamıştı. Ben acaba bişey mi oldu diye düşünürken hoca hepimizi kum torbalarının yanına topladı. Üç tane kum torbası vardı ve üç kişi sırayla kum torbasına vuruyordu. Ben rahattım, nasıl olsa ilk dersimdi ve beni kaldırmazdı.

Ama öyle olmadı. Bir tek ben kalmıştım ve beni kaldırmıştı. Şanssızım ben ya. Ne yapacağımı bile bilmiyordum. Ben mi kum torbasına vuruyorum yoksa o mu bana vuruyo belli değildi. Ben onunla cebelleşirken, o karşıma geçmiş pişmiş kelle gibi sırıtıyordu. Hangi ara çıkmış soyunma odasından bilmiyorum ama çıkmış birde dalga geçer gibi – gibisi fazla öyleydi – sırıtıyordu. Çok zoruma gitti ve sanki ona vururmuşçasına tekme tokat Allah ne verdiyse geçiriyorum kum torbasına taaki hoca durmamı söyleyene kadar. Durup suratına baktığımda şaşırmış gibi bir hali vardı. Sanki benden böyle bir performans beklemiyormuş gibi.

Daha sonraları ise hoca bizi eşleştiriyordu. Adını da öğrenmiştim, Yiğit. Haftanın üç günü Yiğit'le eşleşip birbirimizi dövüyorduk. Ayy çok romantik. Ama sanki aramızda bişeyler var gibiydi. Ben salondan çıkarken iyi akşamlar derdim o da gülerek iyi akşamlar derdi bana. Devamlı bakışıyorduk. Hatta bir gün dersin başlamasına birazcık zaman varken yanıma geldi.

" Selam" dedi

" Selam"

" Kısa zamanda iyi kaptın karateyi."

" Sağ ol. Bunu senden duymak tuhaf ama..."

" O ne demek şimdi ?"

" Derste hocanın dediğini yapamadığımda ya da yanlış yaptığımda dalga geçer gibi sırıtıyorsun." Şaşırmış gibi bana bakınca " Hiç bakma bana öyle. " dedim. O zaman bile dilimin ayarı yoktu.

" Evet sen bunları yapınca ben gülüyorum ama dalga geçmek için değil. Davranışlarını, verdiğin tepkileri doğal bulduğum için gülüyorum. Karşında kim olursa olsun içinden geldiği gibi davranıyorsun." Dedi ve ben yerin dibine girmek istedim. Hiç böyle düşünmemiştim. Ne diyeceğimi bilemediğim için ağzımı açamadım. Zaten hoca da Yiğit'i yanına çağırdığında konuşmamız bitmişti. İlk ve son konuşmamız...

Ben ayağımı çatlattıktan sonra iki ay salona gidemedim. Normalde on beş gün ayağımın alçıda kalması gerekirken nedense benim ayağım bir türlü iyileşmedi. İki ayın sonunda salona gittiğimde o da yoktu. Sonradan öğrendim ki o da takla atarken kolunu kırmış. Çok üzüldüm. Daha sonra bende gidemedim karateye. Bir daha onu hiç göremem diye düşünürken, bir kere sabahın köründe ben arabanın içinde hastaneye giderken o sokakta, bir kere de ben okula giderken onu arabanın içinde sandığım kadarıyla hasta olarak gördüm. Hatta o da beni görüp araba hızla ilerlerken geride kalan beni izliyordu, benimde onu izlediğim gibi. Bir daha da onu hiç görmedim.

( Şimdiki zaman...)

Ama şimdi karşımdaydı. Üç yıl sonra. Ne olacaksa olsun umurumda değil, takip edeceğim. Ben düşüncelerimle boğuşurken arkamdan gelen korna sesiyle irkildim.

TakipteyimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin