Bölüm 16

91 7 0
                                    

Bankta ne kadar ona sarılıp kaldım hatırlamıyorum. Gözlerimi açtığımda onun evinde uyuyordum. Olduğum yerden kalktım ve salona geçtim. O da orada uyuyordu. Yanına gittim. Yüzünü inceledim. Eşsiz bir yakışıklılığa sahipti. Ben onun farkında değilken, o beni o zamandan itibaren seviyordu. Ve benim için her şeyi yapmıştı. Hala da yapıyordu. Gözlerini açtı hafif.

-Sevgilim, uyanmışsın.

Kumsalda dans edişimi hatırladım ve beni ne kadar rahatlattığını farkına vardım. Hiçbir şey söylemeden yerden kalktım ve radyoya doğru yöneldim. Bir şarkı buldum ve tekrar Rüzgar'a yönelip elinden tutup onu kaldırdım.

-Belki yine rahatlatır beni.

Dans etmeye başladık. O kadar güzeldi ki. Gözlerimin içine baktı.

-Birlikte atlatacağız, söz veriyorum.

Hiçbir şey söylemedim. Sadece müziği ruhumda hissederek dans ediyordum. Gerçekten rahatlamıştım. Müzik bittiğindeyse ancak kendime gelmiştim.

-Teşekkür ederim.

Gülümsedi. Koltuğa oturduk.

-Biliyor musun? Ben hep küçükken annemi hayal ederdim. Herkesin annesi vardı ve benim yoktu. Niye diye düşünürdüm. Babama sorardım annem nerede diye, bırakıp gitti derdi. Demek bu yüzden böyle diyormuş.

-Biliyor musun? Küçükken bir oyuncak arabam vardı. Annem almıştı. Babam çok zengindi, bana o yaşta gerçek araba almıştı ileride kullanırım diye. Ama ben annemin aldığı oyuncak arabayı sevmiştim hep. Kumsala gitmiştik. Arabamı orada sürmeye çalışıyordum, çok zor oluyordu. Annem o zaman bana demişti ki ''Hayatında karşına hep zorluk çıkacaktır, ama önemli olan bunu hafif sıyrıklarla atlatmak.'' O söz aklıma kazınmıştı o gün. Ben o sözü düşüne düşüne kumsalda oynarken, annem arabadan gözlüğünü almaya gitmişti. Ve bir daha gelmedi. Saatlerce bekledim. Daha küçüktüm, yolu da bilmiyordum. Cesaret edemedim anayola çıkmaya. Ama annemi de çok merak etmiştim. Anayola çıktığımda annemi kanlar içinde yerde yatarken gördüm.

Rüzgar'ın gözleri yaşlarla doldu. Hayretle ona bakıyordum ki, aklıma kumsal geldi. O kumsal, şuan anlattığı kumsal mıydı?

-Kumsal...

Yutkundu. Söylediğim şeye tek bir cevabı oldu.

-Hayat gerçekten bize zorluk çıkarıyor, ama ben bu zorlukları hafif sıyrıklarla atlatmam gerek Elis.

Tam kelimeyle dilim tutuldu. Oraya gittiğimizde bizi izliyor olan kişi annesiydi. Ne kadar acı çekiyordu Rüzgar. Ama bana bir kere bile o tarafını hiç göstermedi.

-Ben, çok üzgünüm. Biz aynı kaderdeniz.

Anlamsızca yüzüme baktı. Devam ettim.

-Ve bunun intikamı bir şekilde alınmalı.

Sözüm onu ürkütmüşe benziyordu. Benimse yüzüm çok donuktu. Çünkü gözümün içi intikam duygusuyla doluydu.

-Ne demek istiyorsun Elis?

-Eylül... son günleri.

Rüzgar gözünü iyice açtı. Öylece duruyordu.

-Saçmalama. Şuan iyi değilsin, bu yüzden böyle konuşuyor...

Sözünü kestim.

-Ben gayet iyiyim. Aynı acıyı yaşatacağım ona, aynısını. Yaşadıklarımın aynısını bir bir yaşamadan, bu dünyadan gitmeyecek.

ELİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin