Bir süre ikisi de hiçbir şey söylemedi. Pamir, mekanın loş ışıklar altındaki dinlendiriciliğini daha önce de fark etmişti. Erdem sigarayı sömürmekle meşguldü. Pamir boğazını temizleyip söze girdi.
"Ağabey, ben paraları en kısa zamanda..."
Erdem, elini Nazi selamı verir gibi kaldırdı. Sigarasının dumanını üflerken bir yandan da bir yere yetişecekmiş gibi aceleyle konuşuyordu.
"Sen onu hiç düşünme. Durumum iyi, elin ne zaman bollaşırsa verirsin."
Pamir, dudaklarını kemiriyordu. Çatık kaşlarının altından Erdem'e baktı.
"Ağabey, bir de... Senin hakkında herkes konuşmaya başlamış... Bana kadar ulaştı."
Erdem sigarasının son kalan parçasını da içine çekti. İki parmağıyla boynunu kaşırken bir yandan da Pamir'e bakıyordu.
"Hap durumu mu? Bana bile geldi! Yok öyle bir şey oğlum, hep Hakan şerefsizi yayıyor bu söylentileri."
"Ben, inandım bir an..."
Erdem ağzını sıkarak güldü. Sigarasını masadaki kültablasının üzerinde ezdi. Kahverengi gözlerini Pamir'e çevirdi.
"Oğlum kötü polisiz de, o kadar da değil."
Pamir derin bir nefes alıp verdi yumruğu çenesindeyken. Kaşlarını hafifçe kaldırdı.
"Ağabey korktum... Biliyorsun yani ortalığı."
Erdem elindeki kitabı masaya bırakırken en güven verici ses tonunu duyuyordu Pamir.
"O kadar delirmedim merak etme... Hem daha sana lazımım ben. Sen gel bana sor, onun bunun lafına bakma."
Pamir gülümsedi. İçi rahatlamıştı. Erdem, sigarasını yakacağı ateşi eliyle gölgeledi. Ağzının bir kenarında düşmek üzere olan sigarasını tutarken diğer taraftan konuşmaya devam ediyordu.
"Bir durum var Pamir. Sadece senin hatırın için harekete geçmiyorum, henüz."
Pamir gözleri Erdem'deyken tek kaşını kaldırıp başını sağa çevirdi.
"Ne oldu?"
"Semih... Hakan'ın adamlarıyla görmüş bizimkiler onu. Bir sakatlığını bilip de söylemiyorsan seninle de bozuşuruz."
"Yok, Erdem ağabey... Kız meselesi yüzünden onlarla muhatap oluyor. Öyle bir şey olsa bilirim."
Erdem boğazını temizledi.
"Ha, yani ayağını denk alsın diye söyledim. Biliyorsun, sonuçların ne olacağını..."
Pamir sıkıntıyla başını salladı.
"Biliyorum, sen rahat ol."
Erdem, odanın camından mekanı izlerken konuyu değiştirmişti.
"Yıllar önce ben de annemi kaybettim. Senden biraz daha büyüktüm işte. İntihar etmişti kadıncağız."
Sigarasını iki parmağının birleştiği yere sıkıştırdı.
"Ben olsam ben de ederdim. Beş çocuk. Hepsi ayrı itlik peşinde."
Pamir yerinde hafifçe kımıldadı. Aslında adamın haksız sayılmadığını bilse de söylemesi gereken cümleyi söyledi.
"Estağfurullah ağabey."
Erdem kaşlarını kaldırıp başını salladı.
"Öyle oğlum... "
İçeriye, boyu en az Pamir kadar uzun olan bir adam girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönüşüm
General FictionPamir Poyrazoğlu için her şey bir mektupla değişmişti. Hayatının koca bir yalan üzerine kurulu olduğunu öğrendiğinde artık yapması gereken tek şey kendisinden çalınan her şeyi geri almaktı.