Filiz, Laçin'le beraber hastaneden çıkarken Melis de ona destek olmak için koluna girmişti. Laçin boştaki eliyle aceleyle gözünden düşmek üzere olan yaşı yakaladı. Filiz, kocasının gidişini izlemişti. Yıllardır dönmesini beklediği kocası asla dönmemek üzere bırakıp gitmişti. Bacakları daha fazla taşıyamadı onu, dizlerinin üzerine düşüverdi. Laçin, annesini kucağına alıp arabaya doğru taşırken yavaşça fısıldadı.
"Daha iyi olacaksın anne, söz veriyorum."
Filiz, gözlerini boşluğa dikmiş, hiçbir tepki vermemişti. Laçin, babasını hayattan koparmanın annesinin boş bir umutla beklemesinden daha iyi olacağını düşünmüştü. Kendisi bile düşündüğünden daha fazla etkilenmişti, annesinin içinde kopan fırtınaları hayal edemiyordu.
-
Pamir, zile birkaç kez bastıktan sonra kapı açıldı. Meltem'e sıkıca sarıldı, ağlayamayacak kadar yorgun ve üzgündü.
"Gitti."
Meltem, çocuğa sıkıca sarılmıştı. Hiçbir şey söylemedi. Söylese de hiçbir şeyi düzeltemezdi zaten. Başından beri ulaşmak istediği babası, Pamir'in ellerinden bir anda kayıvermişti. Biraz sakinleştikten sonra içeri geçtiler. Pamir, telefonunun sesiyle ekrana baktı. "Pamir, seni merak ediyorum. Lütfen cevap ver artık... Az önce Laçin babasını kaybetti, onun yanında olmalısın."
Pamir, telefonu koltuğa bıraktı. Melis'e bunları yaşatmak hoşuna gitmese de ondan uzak kalmalıydı.
"Melis... Laçin'in babasını kaybettiğini yazmış, yanında olmalıymışım."
Meltem, gözlerini yerde gezdirdi bir süre.
"Haklı. Birkaç saat içinde zaten herkes gitmiş olur. Yine de istersen gitmeyiz."
Pamir, başını sağa sola sallayıp burnunu çekti.
"Yok, hayır. Daha fazla dikkat çekemem. Gidelim."
Erdem, birkaç saat sonra onları almak için Meltem'in evine gelmişti. İçeri girdiğinde Pamir'e sıkıca sarıldı. Erdem ne diyeceğini bilemiyordu, yabancı olan biri için Pamir'e baş sağlı dilemekten başka bir şey yapamadı.
"Başın sağ olsun aslanım..."
Pamir, sakinleşince gitmeden önce onlarla konuşmaya karar verdi.
"Yapamıyorum. Ben artık devam etmeyeceğim."
Meltem ve Erdem başlarını kaldırıp gözlerini kendi gözlerinde hala ufacık bir çocuk olan Pamir'e çevirdiler.
"Ne için mücadeleye başladım? Babamın karşısına çıkmak için. Artık bunu yapamayacağıma göre, onların yanında kalamam."
"Peki ya Laçin? Onu da mı arkanda bırakacaksın?"
Pamir, Meltem'in sorusuna cevap vermeden önce durdu biraz, kaşlarını kaldırdı.
"Ona her şeyi anlatacağım. Elimde bir kanıtla gitmek zorundayım. DNA testlerinin sonuçlarını bekleyeceğim."
Erdem, halıyı dolaşan bakışlarını kaldırıp dikkatini Pamir'e verirken kaşlarını çattı.
"Ne? DNA testi mi?"
Pamir omuzlarını silkti.
"Karşısına kanıtsız çıkamam. İnanmaz. Geçen gün Laçin'in saçından birkaç tel aldım. Bugün de Adnan Tekin'den. Kendiminkilerle birlikte test için verdim. Sonucu alana kadar bekleyeceğim."
-
Laçin, gelenleri içeri alıyor, hepsiyle ilgilenmeye çalışıyordu. Asya ve Melis de onun yetişemediği yerde yardımcı oluyorlardı. Filiz, odasındaydı. Yatağına uzanmış tavana bakıyordu. Yavaşça yattığı yerden doğruldu. Dolabına yönelip günler önce kimsenin ulaşamayacağı bir yere koyduğu silahı sandalyeye çıkıp aldı.
"Asya, anneme bir bakar mısın?"
Asya, Laçin'in ricasıyla yukarı çıkıp kapıyı birkaç kez tıklattı. Ses gelmeyince içeri girdi. Filiz oturuyordu. Arkası dönük olduğu için Asya yanına yaklaşıp iyi olup olmadığına bakmak istedi. Filiz'in elindeki silaha öylece baktığını görünce korkudan eli ayağına dolandı. Sakin kalmaya çalışarak yavaşça onun yanına oturup silahı elinden aldı. Filiz sakince başını Asya'ya çevirdi.
"O benim."
"Filiz Hanım, lütfen..."
Filiz, avucunu açıp silahı geri vermesi için ona bakıyordu. Laçin'in kapıdan görünmesi onu kurtarmıştı. Laçin yavaşça onların yanına gelip Asya'nın elindeki silahı görünce neye uğradığını şaşırdı. Asya'nın elinden silahı aldığında Filiz ayağa kalktı.
"Onu bana ver."
"Anne!"
Filiz, ağlamaya başlamıştı.
"Çok tehlikeli, bana ver onu."
"Evet, tehlikeli. Bunun için kimsenin bulamayacağı bir yere koyacağım, tamam mı?"
Laçin, annesinin gözleri önünde erimesine katlanabilecek biri değildi. Kendisi de ağlamaya başladığında elini annesinin yüzüne koyup ona sıkıca sarılmıştı. Filiz hiçbir şey söylemedi. Asya onları öyle bırakıp aşağı indiğinde Şenay'ın geldiğini gördü. Şenay ona sarıldığında ona karşı duyduğu güvensizlik hala içinde bir yerlerdeydi.
"Başınız sağ olsun canım."
Asya, teşekkür edercesine başını aşağı yukarı salladı. Biraz sonra Pamir'in Erdem ve Meltem'le beraber içeri girdiğini gördü. Laçin de o sırada aşağıya gelmişti, onları karşıladı.
"Başın sağ olsun."
Pamir, kardeşine sıkıca sarıldı. Onun hissettiğinin çok azını hissedebilirdi. Onun yaşadığının daha büyük bir acı olduğunun farkındaydı. Pamir, çalan telefonuna cevap vermek için sakin bir yere geçti. Gizli numaradan gelen çağrıyı cevapladı.
"Efendim?"
Karşı taraftan ses gelmiyordu, birkaç kez daha seslendi. Karşılık alamayınca telefonu kapattı. Şenay'ın biraz ötede kendisini izlediğinin farkında değildi. Şenay ona bakarken telefonu kulağından ayırdı ve çantasına koydu. Günler önce Asya'nın telefonundan aldığı numarayı birkaç farklı yerde aramış ve sonunda aradığı kişiyi bulmuştu. Şimdi yapması gereken şey onun kim olduğunu ve Asya'yı nereden tanıdığını öğrenmekti. Bunu da yaptıktan sonra emeğinin karşılığını almak için patronuyla görüşecekti.
-
Erdem ve Meltem üst kata çıkmışlardı. Filiz'le görüştükten sonra aşağıya baktılar. Erdem, Pamir ve Laçin'i izlerken Meltem'le konuşuyordu.
"Pamir, düşündüğümden de metanetli çıktı. Üzüldü ama beklediğimden daha sakindi."
Meltem, omzunu silkti.
"Babası gibi değildi ki... Onun için bir yabancının ölmesiydi."
Erdem, ellerini ceplerine sokup kaşlarını kaldırdı.
"Bu dediğine sen de inanmıyorsun. Kan bağı, farklıdır... Laçin'le ayrı büyüdüler ama kardeşlerin birbirlerine sevgileri düştü, bak."
Çenesiyle aşağıyı işaret ettiğinde Pamir'in eli Laçin'in omzundaydı.
"Ayrı büyüse de Adnan Tekin onun babasıydı."
Meltem aşağıdaki manzara bakınca içinin ısındığını fark etti. Yukarı katta kimsenin olmadığından eminlerdi bu konuşmayı yaparken. Dinlenmek için Laçin'in odasına çıkan Asya ve odasında uyuyan Filiz dışında üst katta kimse yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönüşüm
General FictionPamir Poyrazoğlu için her şey bir mektupla değişmişti. Hayatının koca bir yalan üzerine kurulu olduğunu öğrendiğinde artık yapması gereken tek şey kendisinden çalınan her şeyi geri almaktı.