Pamir elindeki çiçeklerle mezarlığa girdi. Yolun taşlarının neresinde çatlak var, pembe çiçek kapıdan kaç adım sonra karşısına çıkıyor, hepsini ezberlemişti. Yavaş yavaş adımladı yolu, henüz erkendi. Meltem ve Erdem gelmezlerdi daha kafeye.
"Merhaba Asya'm."
Pamir, mezarın üzerindeki kurumuş yaprakları kenara atarken elindeki çiçeği de toprağın üzerine koydu. Asya'nın mezar taşındaki fotoğrafına her bakışında o anı hatırlıyordu. Asya'nın gözlerine son kez baktığı anı. Onun yanındayken her şey yolundaydı. Gözlerini kapatmıştı Pamir, sonra üzerine bir ağırlık çökmüştü. Pamir bir daha hiç uyanmayacağı bir uykuya daldığını zannetmişti, ondandı bu ağırlık. Öyle düşünmüştü. Asya, Pamir'le konuşurken katil, onu tam vuramadığını düşünmüştü; değilse neden konuşsundu kız? Bir el daha ateş etmişti aceleyle. İkinci kurşunun Pamir'i öldürmesi gerekiyordu ama Asya eğilmişti üzerine. Onu korumak için mi yapmıştı yoksa öyle mi denk gelmişti? Pamir bu sorunun cevabını öğrenemeyecekti ama hep onu korurken öldüğüne inandı. Asya, onu korurken ölmüştü. Pamir bunu hissedebiliyordu.
Laçin, annesinin intihar ettiği günün akşamında evine döndü. Ertesi gün Pamir ve Asya'nın da vurulduğunu öğrendi; bir süre sonra da tüm bunları annesinin yaptırdığını. İşin takipçisi oldu, Armağan'ı ve tetikçisini hapse attırdı, Meltem de tüm bu süreçte Laçin'e yardımcı olmuştu. Her şeyi anlayabiliyordu ama ikisi neden bir aradaydı? Önce Melis'e sordu, neden olabilirdi? Melis, bilmediğini söyleyip geçiştirmişti. Laçin, Pamir iyileştiğinde ona da aynı şeyi sordu. "Asya neden senin yanındaydı?"
Pamir, "Asya'nın sana vermek istediği bir şeyler varmış Laçin, sen olmayınca iletmem için bana verdi" demişti. Asya haklıydı, Pamir onun gördüğü en büyük yalancıydı. Laçin, Asya'nın ona ne gönderdiğini merak ediyordu. Ne olduğunu sormuştu, Pamir kutuya bakmadığını söylemişti. Kutu neredeydi? Olaydan sonra kaybolmuştu. Olmayan bir şey ortaya çıkamazdı zaten.Pamir, o günden beri eskisi gibi olamadı. Uzun bir süre gündüzü gecesine karışık yaşadı. Herkesten uzaklaştı. Melis de Laçin'in arkasından İtalya'ya gitti. Orada hayatının aşkını buldu ve evlenip orada kaldı. Laçin, kendini toparlayınca geri döndü. Yarım kalmış bir kardeşlik görevi vardı. Pamir'le birlikte eve çıktılar. Laçin, Pamir ve diğerlerinin yaptığı gibi şirketin tüm hisselerini satıp müziğe yöneldi. Sık sık turneler için evden ayrılıyordu. Pamir, Laçin'in olmadığı her boşlukta Asya'nın yanına geliyordu.
"Bugün Pamir'in doğum günü. Büyüyor kerata, onu görsen çok severdin."
Pamir, hafifçe gülümsemişti gözlerini Asya'nın fotoğrafından kaçırırken. Asya ile en son konuştukları, Erdem ve Meltem'in evlenecek olmasıydı. Bir kızları olmasını çok istemişlerdi, Meltem kızının adını Zehra Asya koymak istese de Erdem, Asya ismini pek istememişti. Erkek oldu, Pamir olsun dediler. Pamir bunları daha önceki ziyaretlerinde anlatmıştı, her gelişinde Asya'nın yokluğunda olan her şeyi ona anlatıyordu.
"Buraya gelmekten utanıyorum. Fotoğrafına bakmaktan, seni özlemekten... Her şeyden utanıyorum. Ama yapamıyorum, buraya gelmezsem nefes alamam. Beni affet..."
Pamir, her gelişinde günah çıkartır gibi bunları söylüyordu. Altı yılda çok şey değişmişti ama onun vicdanı gittikçe daha da katılaşmıştı kendisine karşı. Her şey onun yüzündendi, ölmesi gereken Asya değildi, kendisiydi. Asya'nın hayallerini elinden almıştı, aşkını elinden almıştı.
"Zannettiğin kadar cesur değilim, olamadım. Yanına gelmek için..."
Pamir, sağ elini yüzüne kapattı gözyaşlarını engellemek için. Kendinden nefret ediyordu. Her şey onun hırsları yüzünden olmuştu. Babasına ulaşmak için başkalarını harcamıştı. Buydu işte, bu kadardı. Başını kaldırıp nemli gözlerle Asya'nın gözlerine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönüşüm
General FictionPamir Poyrazoğlu için her şey bir mektupla değişmişti. Hayatının koca bir yalan üzerine kurulu olduğunu öğrendiğinde artık yapması gereken tek şey kendisinden çalınan her şeyi geri almaktı.