eleven

1.2K 169 267
                                    

THE DOWNFALL OF US ALL - A DAY TO REMEMBER

Michael ağlamak istiyordu.

Luke artık okulda onunla hiç konuşmuyordu.

Nerede ya da neyi yanlış yaptığını bilmiyordu.

Michael, Luke'un onun iyileşmesi için gönderildiğini düşünüyordu, daha da berbat etmek için değil.

Kafeteryada Luke ve yeni arkadaşlarının aynı masada oturduğunu görünce, tamamen boş olan bir masaya oturdu.

Sandalyesini onların masasını görmeyeceği bir şekilde ayarlayıp yemeğiyle oynamaya başladı.

Luke yalnız başına oturan çocuğa baktı.

Michael'ı öyle görmek onu üzüyordu ama insanların 'gay çocukla' konuştuğu için onu bir ibne olarak görmelerinden korkuyordu.

Luke bunun aptalca ve saçma olduğunu biliyordu ama bunu engelleyemiyordu.

Popüler olmak onu sarhoş ediyordu. Burada önceki evinde asla duymadığı iltifatlar duyuyor, bu da onun daha çok istemesine neden oluyordu.

Ama Michael bunun nasıl bir his  olduğunu bilmiyordu.

Popüler olmanın güzel bir yanı olmadığını düşünüyordu.

İlk başta yükselirdin, ama hakkında çıkan bir minik dedikodu bile önceki gün seni sevenlerin, senden nefret etmesini sağlayabilirdi.

Michael patates kızartmalarını çöp kovasına döküp kafeteryadan çıktı.

Luke onun gidişini izledi.

---

Michael yalnız başına odasında oturuyordu.

Konusu hakkında hiçbir fikri olmadığı ödevini bitirmeye çalışıyordu.

Luke tüm evi odasından yayılan My Chemical Romance ile inletiyordu ve bu Michael'ı rahatsız ediyordu.

Tabii ki Michael bu grubu severdi ama bu matematik ödevini yapmasına hiç de yardımcı olmuyordu.

Michael elini sertçe masaya vurdu ve ağzından sinirli bir hırıltı çıktı.

Sandalyesinden kalkıp odasının kapısını açtı.

Luke'tan bıkmıştı.

Michael'ın tek yaptığı ona yardımcı olmaktı ama karşılığını kalp kırıklarıyla almıştı.

Luke onu umursamıyordu, konuşmuyordu ve kendi işlerini yapması için onu kullanıyordu.

Michael bundan nefret ediyordu.

Michael melekten nefret ediyordu.

Luke'un odasına yönelip kapısını hızla açtı.

Luke sadece yatağında uzanıp tavanı izliyordu.

Michael hızla müzik setinin kablosunu çekerek onu susturdu.

"Senden bıktım artık Luke." Michael  çığlık attı.

"Senin için istediğin her şeyi yaptım, ve karşılığında benden nefret eden bir melek aldım! Hiç nasıl hissettiğimi düşündün mü? Huh? Senden tüm kalbimle nefret ediyorum!" Michael ona bağırdı ve Luke'un odasından çıkarken kapıyı gürültüyle kapadı.

Luke sadece duygusuz bir şekilde uzanıyordu.

Ona daha önce bu kadar kötü ve kaba davrandığını farketmemişti.

İç çekip yana döndü ve yatakta bacaklarını kendine çekip kıvrıldı.

En iyi arkadaşı ondan nefret ediyordu.

Nasıl?

Melek işte bunu anlayamıyordu.

Onunla bir süredir konuşmadığını biliyordu ama bunun hiçbir şeyi değiştirmediğini sanıyordu.

Ağzından küçük bir hıçkırık kaçtı.

O kötü biriydi.

Sadece Michael'ın onu kötü olarak görmesi, meleğin çökmesi için yeterliydi.

Eğer Michael gibi iyi kalpli biri onun korkunç biri olduğunu düşünüyorsa, kesinlikle öyleydi.

Luke ağlamaya başladı.

Kendinden nefret etti.

Yaptıklarından nefret etti.

Ama en çok, Michael'a yaptıklarından nefret etti.

Bok gibi hissediyordu.

Aklımda tek popüler olma düşüncesi vardı ve bu küçük kediciğini unutmasına neden olmuştu.

Luke yataktan kalktı.

Elini saçlarından geçirip iyice dağıttı.

Masasına doğru ilerleyip bir parça kağıt çıkardı.

Odasından çıkmadan önce kağıda birkaç şey yazdı.

Michael'ın kilitli kapısının önünde durdu.

Kağıdı kapının altındaki küçük açıklıktan ittirdi.

Luke yere uzandı ve Michael'ın kapısının önünde uyuyakaldı.

Duvarın öteki tarafında, Michael notu açıp okumuştu.

Ben seni severken, sen nasıl benden bu kadar nefret edebiliyorsun?

luke therapy //muke {türkçe}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin