Bir adım, iki adım,üç adım...
Her adımının altında sonbahar bitip bahar başlıyor, karlar eriyip güneş açıyordu sanki..
Yaklaştıkça cennet kokusu içime daha da hızlı doluyordu. Paytak paytak adımlarıyla zar zor yürüyebiliyordu bu cennet kokulu ufaklık.
Gülümseyerek Mustafa Ukbe'yi izlerken , Mustafa biranda yere düştü ve anında ağlamaya başladı. Ayağa kalktım ve hemen kucağıma aldım. Yeşil gözleri kızarmıştı, küçücük dudağını buruşturmuştu. Gülümsedim ve onu güldürmek için dil çıkardım.
Onun da gülmesini beklerken biranda ağlamaya başladı. Neye uğradığımı şaşırdım. Hayır yanı normalde bebekler dil çıkarmaya gülmez miydi?
Mustafa'yı kucağımda bir o yana bir bu yana sallamaya başladım. Ama ne fayda?
Sesi gittikçe yükseldi. Züleyha'nın gelmesinden korkuyordum çünkü beni haşlayacaktı.
Birden sağ omzumda rahatsız edici bir sıcaklık hissettim. Hiçte hayra yormadığım o sıcaklık omzumdan koluma doğru sinsice yayılmaya başladı. Koku da burnuma gelince ne olduğunu anlamıştım.
Mustafa üzerime kusmuştu!
Bugün için özel olarak giydiğim gömleğim, şimdi Mustafa'nın kusmuğuna bulanmıştı. Anlaşılan onu sallamam midesini bulandırmıştı.
Yavaşça koltuğuna bıraktım ve avazım çıktığı kadar bağırdım.
'Züleyha! Gel çabuk buraya!'
Az sonra kapıda Züleyha belirdi elinde oklavasıyla.
'Ne? Ne oldu?'dedi telaşla. Gözü odanın içindeki küçük Mustafa'yı arıyordu.
Gömleğimi gösterdim ve 'Bak Mustafa ne yaptı!'dedim yüzümü buruşturarak.
Züleyha birkaç saniye boyunca yüzüme baktı. Bu ifadesiz bakışlarını acımasız kahkahaları bozdu.
'Bunun için mi beni çağırdın? Küçücük çocuk o yapar.'dedi kahkahasından zor bir şekilde konuşarak.
Kaşlarımı çattım, şuan resmen acı çekiyordum.
'Ama o benim en sevdiğim gömleğimdi!'deyip kızgın bir şekilde Mustafa'ya baktım. O da bana kaşlarını çattı. Daha küçücük çocuk büyüğüne kaş çatıyordu.
'Yan odada dolabının olduğunu söylememe gerek var mı Betülcüğüm?'dedi Züleyha.
Mustafa'ya tehtitkar bakışlarımı atmayı sürdürürken tekrar önüme döndüm.
Sessizce 'Ama en sevdiğim gömleğim...'dedim.
'Başka bir şey giy üstüne ne olacak alt tarafı Asaf amcalar gelecek.'
'Ama o gömleği Ömer almıştı..'dedim sessizce. Bu sefer sesim daha da zayıf çıkmıştı.
Züleyha gülümsedi ve 'Yeniden alır.'dedi.
Söylemesi ne kadar kolaydı... Yusuf onun yanındaydı, mezun olmuştu, üniversitede kalmıştı. İstediği zaman istediğini alırdı Yusuf Züleyha'ya..
Peki ya Ömer?..
Geri geleceği belli olmayan Ömer?..
'Gelirse alır...'dedim ve sessizce salondan çıkıp yatak odama girdim.
Yatağıma oturdum.
Ömer mezun olduğu gibi askere gitti. Gitti de her günümü viran eyledi. Elbette vatani ve imani bir görev bu; ama endişelenmeden olmuyor ki... Sevdalılarına kavuşamadan al bayrağa kan olan bir sürü genç varken... Şerefiyle vatanı için, İslam için ölmek erişilmesi zor olan yüce bir mertebe olsa dahi seven kalp sevdiğinden ayrı kalmaya dayanamıyor ki..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nasipten Öte
EspiritualSahi, sevdiğin imtihanın olur muydu? Ve bir gün, o imtihanın ellerinden kayar mıydı? Yüzünde bir gülümsemeyle veda edebilir miydin sevdana? Hiç sevmemiş gibi. Ettiğin duaların O kişi için kabul olunmadığını, dualarının tecellisini başkasında görd...