Hayat durdu birden.
Ömer'in gözlerinin ve sözlerinin içinde ufaldım, kayboldum. Kendimi ne kadar küçük düşürdüm. Eşime karşı...
Ömer o acı dolu gözleriyle bana bakıyordu. Nasıl, nasıl oldu da bu iftirayı eşime yakıştırabildim? Şeytanın vesveselerine kanıp Ömer'in kalbini kırdım. Üstelik...
Üstelik ona tokat attım.
Ben... Ömer'e... Biricik sevdiğime, sevdiceğime...
Gönlümün nuru, iki cihanlık saadetim,Rabb'imin bana verdiği lütuf, helal sevdaya sahip olmama vesile olan adam, yıllarca beni bekleyen , yıllarca beklettiğim, defalarca kalbini kırdığım ama her seferinde beni affeden olgun adam ... İşte tam da karşımda hüzüne boyanmış gözleriyle bana bakan adama tokat atmıştım. Üstelik hakikati de anlattı bana ; ama benim yargısız infazım onun kalbini ezip geçti.
Ömer bana arkasını döndü ve yürümeye başladı.
Yerimde durdum. Onu durdurmaya cesaretim var mıydı? Peki ya yüzüm?
Ama... Yine de gitmesine izin veremezdim, vermemeliydim. Arkasından yürümeye başladım. Tam okulun giriş kapısının önündeyken yakaladım onu. Kolundan tutup gitmesine engel oldum.
Daha bir şey diyemeden, Ömer özür dilerim, affet beni diyemeden son derece sert bir şekilde yüzüme bakıp ; ''Dokunma bana Betül, yaptıkların yeteri kadar dokundu zaten...'' deyip hızlıca uzaklaştı yanımdan.
Ömer... Beni arkasında bırakıp, bir kere bile dönüp bakmadan gitti.
Normalde kızardı bana, tripler atardı, laf atardı ama bu durum farklıydı... Hem de çok...
Hatamın bedeli Ömer'i kaybetmek miydi? Onsuz ne yapardım ki ben? Nasıl nefes alırdım? Bir yarım olmadan nasıl yaşardım ki? Beni tamamlayan oyken...
Onsuz nasıl tamamlanırdım?
Nefes almam gittikçe zorlaşıyordu. Duvara yaslandım ve Ömer'in gidişini izledim. Öylece gitti, bir daha gelir miydi ki? Hiçbir şey yokmuş gibi yanına gidebilir miydim?.. Hiç sanmıyorum.
Sağ yanağımdan bir damla göz yaşı daha süzüldü. Elimin tersiyle sildim. Göz yaşım bile o kadar haksızdı ki...
''Ömer... Beni affet, ben... Ben çok üzgünüm..''diye mırıldandım duymayacağını bilsem de.
Omzumda bir el hissettim aniden.
Hızla arkama döndüm. Şuan için karşılaşmayı beklemeyeceğim kişiydi yanıma gelen; Berre.
Yüzüne bakmaya utandım. Ben nasıl onu ve Ömer'i düşünürüm, nasıl?!
Berre'yi umursamadan dışarı doğru yürümeye başladım. Onunla hiç konuşamazdım, konuşmaya nasıl yüzüm olsun ?
''Her şeyi duydum!'' diye bağırdı arkamdan.
Olduğum yerde durdum ama arkama dönmedim, dönemedim.
''Gerçekten olgun ve anlayışlı bir insan olduğunu düşünmüştüm ama yanılmışım. Seni yeteri kadar tanımasam da eşine karşı ne kadar sorumsuz olduğunu anladım. Eşine acıdım.''
Berre'nin söylediği bu sözler karşısında neye uğradığımı şaşırdım. Nasıl tepki verebilirim? Başından sonuna kadar haklı... Yine de bunları beni iyi tanımayan bir insandan duymam daha acı verici...
Berre'den başka bir ses gelmeyince yürümeye devam ettim.
Ama başka cümleler takip etti diğerlerini.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nasipten Öte
EspiritualSahi, sevdiğin imtihanın olur muydu? Ve bir gün, o imtihanın ellerinden kayar mıydı? Yüzünde bir gülümsemeyle veda edebilir miydin sevdana? Hiç sevmemiş gibi. Ettiğin duaların O kişi için kabul olunmadığını, dualarının tecellisini başkasında görd...