"Can kuşum, umudum, canım sevgilim..."
''Hasret kokan, beklemeye yüz tutmuş gönlümün kağıda akıttığı son şiir dizeleri... Heyecan ve bir o kadar da acı dolu lise yıllarımın son kelâmı...
Onun hayatının her köşesinde olmama rağmen eski bir defterin arasında unutulan kurumuş bir gül gibiydi anılarım ve varlığım...Onu korumak istedim, kendimden ve nefsimden. Ama şimdi yaptığımın nedeninin ne olduğu idrakına yeni vardım. Çünkü bunu yaparsam önce Allah'a sonra onun eşine ve kendi eşime mahcup olmayacaktım.
Şimdi ise karşıma yeni birisi çıkmıştı, anlamadığım ve anlatamadığım... Ömer... Ömer kimdi? Daha yeni enkaza dönüşen kalbimi iyileştirmeye çalışırken neden çıkıyordu karşıma? Yapacağı tek şey enkazımın üstüne toprak atmaktı, ki bu faydasız ve işe yaramazdı. Bunu bilmiyor muydun Ömer? Neden şimdi geldin?..''
Bunlar defterime yazdığım son satırlarımdı.
Anlamamıştım, bana ''Hoş geldin'' deyince sadece yüzüne boş boş baktım. Ama onun gözleri... O kadar mânâlıydı ki. Bir an kendi mânâmda kayboldum ve ağzım tek bir kelam edemedi. Bu ifadesiz ve boşluğuma müteakiben Ömer, başını eğdi ve hızlı adımlarla yanımdan uzaklaştı. Şaşkın bir şekilde arkasından bakakaldım. Yine de bir anlığına dahi olsa bir hakikati düşünmeden edemedim.
Allah'ım, onun bu mânâlı bakışlarının içinde anlamım mı gizliydi?...
***
Yeni okuluma başlayalı bir hafta oldu.
1 haftadır okula iyi ısınamamıştım, buna sebep olan en büyük neden ise kafedeki o sert konuşmamdan sonra insanların bana kötü bakmasıydı. Halbuki kötü bir şey yapmamıştım. Ama insanlar... Hiç anlamıyorlardı, hoş, zaten buna alışkındım, anlatamamaya ve anlaşılmamaya...
Îlahiyatın büyük olan bahçesine çıktım. Rüzgar tenimi yüzümü okşarken etrafıma bakınmaya başladım. Bahçede güzel işçilik ile yapılmış bir cami ve kültür merkezi vardı.
Etrafı yeteri kadar süzdükten sonra caminin karşısındaki banka oturup Amine ve Züleyha'yı beklemeye başladım. Züleyha'nın nişanlısı Yusuf'la aynı okulda olduğumuz için Züleyha'nın bu ziyareti hem beni hem de nişanlısını görmekti.
Gözlerimi okulun bahçe kapısına doğru çevirdiğimde Züleyha ve Amine'nin bana doğru geldiklerini gördüm. Onları görünce ayağa kalkıp onlara doğru yürümeye başladım. Aramızda çok da mesafe kalmamışken Amine koştu ve bana sarıldı.
''Vay kardeşim! Nasılsın ya?'' diye haykırdı.
Geri çekildiğinde içten bir şekilde gülümsedikten sonra, ''İyiyim çok şükür.'' dedim ve Amine'nin koluna girdim, diğer koluma da Züleyha'yı aldım.
Okulun içine doğru yürürken Züleyha, ''Kızlar, hiç tahmin eder miydiniz Yusuf'la evleneceğimi?'' diye sorunca gülümsedim tekrar.
Yusuf da bizimle aynı lisedeydi ve Züleyha'nın gönlü liseden beri Yusuf'taydı, bu aynı şekilde Yusuf içinde geçerliydi.
Amine ' 'Seninle evlenmeyecek de kiminle evlenecekti güzelim? '' dedi. Amine'nin bu sözü karşısında Züleyha'yla kahkahayı patlattık.
Bense, '' Nasip önceden nasıl tahmin edilsin Züleyha? İnsan hakkında hayırlı olduğunu düşündüğü şeyin aslında şer, şer olduğunu düşündüğü şeyin de aslında hayr olduğunu bilemez, başka söze ne hacet?''dedim. Bunun üzerine Züleyha ve Amine konuşmamı başlarıyla tasdik ettiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nasipten Öte
SpiritualSahi, sevdiğin imtihanın olur muydu? Ve bir gün, o imtihanın ellerinden kayar mıydı? Yüzünde bir gülümsemeyle veda edebilir miydin sevdana? Hiç sevmemiş gibi. Ettiğin duaların O kişi için kabul olunmadığını, dualarının tecellisini başkasında görd...