1. Bölüm

116 5 11
                                    

Kasım / 2015

"Volkan denen herifle mi buluşacaksın?"

"Sanane."

"Hiçbir yere gidemezsin!"

"Öyle bir giderim ki Tibet, ne ara gittiğimi fark bile edemezsin!"

"Seren!!!"

Yaklaşık bir saat önce Serenle aramızda geçen konuşma beynimde dönüp duruyordu. Sinirlerim o kadar bozuktu ki her geçen gün daha da kötüye giden, daha bir bilinmez olan bu evliliği bitirme kararı belki de gerçekten doğruydu.

Her ne kadar ben bu boşanma fikrine kendimi alıştıramasam da Seren buna çoktan alışmış hatta halinden fazlasıyla memnun görünüyordu. Belki de bana öyle geliyordu? Ya da neye inanmak daha kolaysa ben de ona inanıyordum...

Seren... Üç yıllık karım... Öncesinden bahsedeyim ister misiniz? Enteresan bir hikâye değil. Yine bir kadın ve onun akıl almaz hileleri... Kadınlara hiçbir zaman güvenilemeyeceğinin bir başka örneği de benim yaşadıklarım.

Bizim yaşadıklarımız demeyi isterdim ancak biz olmaktan çoktan vazgeçtiğimiz için bunu ağzıma yakıştıramıyorum... Bir zamanlar evet. Üniversite yılları mesela... Zaten Serenle tanışmamızda üniversite üçüncü sınıfa giderken ki döneme tekabül ediyor. Ortak bir arkadaşımız sayesinde bir gün aynı mekâna gidiyoruz... Ben Uluslararası İlişkiler terk, sonra Turizm Otelcilik okumaya başlayan bir adam... Ne alaka demeyin? İşte hayat, derim çünkü cevaben. Seren mi? Seren de Gıda Mühendisi... Hani şu onu yeme bunu yemeci'ler var ya, hah onların sınıfından...

Her neyse işte aynı mekâna gittiğimizdeki o ilk karşılaşma! Her şey Burak denen it yüzünden. Ne vardı sanki o gün zorla beni de götürdü ki? Nikâhımızı Burak kıymış gibi konuştum affedersiniz ama az şerefsiz değildir, nikâh şahitliğimizi yapacak ne vardı sanki diye kızabilirim yani.

Ne derseniz deyin ama ilk görüşte aşk diye bir şey var. Çünkü Seren'i gördükten sonra Tibet'in hayatı yani bendenizin hayatı Seren'den önce ve Seren'den sonra olarak ikiye bölündü. Şimdi mi? Elbette bunun adına da Seren'den sonrasının da sonrası diyebiliriz. Yıkık mesela! Özgürlük de iyi giderdi ama şimdilik bu olsun.

Aşkın her şeyi affettiğini söyleyen tiplere buradan bir dolu selam yolluyorum. Tibet Karahan gibi bir adamı böyle kendi kendini yiyen bir asosyal yapan şeyin adıdır aşk. İlk görüşte aşkı savunmam ise o zamanlar için geçerliydi. Şu an aşkın hiçbir türüne onay vermediğim gibi her türüne de karşı çıkıyorum... Gerçek bir bela, hele ki Seren gibi bir kadına âşık olduysanız yatacak yeriniz yok.

Ben daha yirmili yaşlarımda onunla geçirdiğim günleri unutamamışken o şu anda Volkan denen kadın avcısı, zengin züppeyle takılıyor ya, işte en çok dokunan da bu! Ben sevdim eller aldı bana gör bir söz olabilir! Bunu biraz düşünmem için bana fırsat verin!

Evliliğimiz öylesi bir aşk ve tutkudan nasıl böyle bir hale geldi işte onu ben de bilmiyorum! Belki de en çok bilmek istediğim ama en az fikrim olan şeydir bu...

Gençlik yılları başkadır bunu herkes bilir. Onsuz yaşayamayacağını falan düşünür insan. O yoksa nefes alamam falan dediğim zamanları hatırlıyorum! Bir şey söyleyeyim: Eşşek gibi de yaşıyorum! Ölmeyi çok istiyorum ama onu da beceremiyorum! Lanet olası aşk hayatım da iş hayatımda birbirine girmiş durumda!

Çözülen bunca şeyi yeniden bağlamak mı? İşte o konudan hiç emin değilim...

***

Tibet her zaman böyle bir adamdı. Ne istediyse onu düşünen, bildiğini okuyan dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünen bir adam! Maalesef ki Seren de yıllar öncesinde bu adama, tam da bu sebeplerden dolayı âşık olmuştu. Genç, akıllı ve tabii yakışıklı olan Tibet, Seren gibi bir kızın gönlüne girebilmişse bu adamdan her şey beklenirdi!

Seren, arabasıyla son sürat arkadaşı Yıldız'ın evine giderken aklından bunları geçiriyordu. Tibet'le olan bitenler artık genç kadını o kadar yoruyordu ki hemen ondan boşanmak belki de son zamanlarda alınabilecek en iyi kararlardan biriydi. Boşanmak da en az evlenmek kadar zor bir karardı. Hatta belki de dünya üzerindeki en zor kararlardan biriydi. Boşanmak kendi başına yeterince zor bir eylemken Tibet Karahan gibi bir adamdan boşanmak daha da zordu. Tibet'in ailesi, Seren'in ailesi ve ikisinin üç yıl önce kurdukları minik aileleri... Tüm bunları bir tarafa bırakıp, "Boşanmak istiyorum hâkim bey" demek pek de kolay bir şey değildi. Pardon, hiç kolay bir şey değildi.

Bu düşüncelerle Yıldız'ın kapısını çaldığında arkadaşına kocaman bir sarılış armağan etmişti, Seren. Yıldız hep olduğu gibi yine onu dinleyecek evlilikle alakalı tek bir fikri olmasa bile arkadaşına yardım etmek için çırpınacaktı.

İçeri geçtiklerinde Yıldız, Seren'in sevdiği kahveden yapmış kendisi de eline bir yeşil elma almış ısırmaya başlamıştı. Tekli koltuğa Yıldız kendini bırakırken, Seren'e de göz kırpmıştı, her zamanki neler olduğunu sorar ifadesiydi bu...

"Bıktım artık Yıldız! Bu işin bir oluru kalmadı..."

Seren, dağınık olan siyah saçlarını çantasından çıkardığı bir tokayla bağlayıp kahvesini karıştırmaya başladığında, Yıldız da dinlediğini belli eder bir "eee" çekmiş, Seren'in devam etmesini istemişti.

"Biz yapamıyoruz Tibet'le... Olmuyor, onun bu hassasiyetleri, kıskançlıkları, aşırılıkları, Fransa maceraları ve daha bir dolu şey... Yapamıyorum. Üç yıl değil sanki on üç yıldır bu adamla evliyim gibi hissediyorum bazen! Hem bu kadar yakınında olmak isteyip de hem de bir an önce kaçıp kurtulmayı dilemek nasıl bir ruh hali söyler misin?"

"Söylerim ama terapi ücreti alırım" demişti Yıldız gülerek. Psikolojik danışmandı ve bunu aslında parayla yaptığından böylesi bir espri yaparak konuşmaya başlamıştı.

"Neyi paylaşamıyorsunuz?"

"Bilmiyorum Yıldız, sen ne diyorsun?"

Yıldız, "Birbirinizi paylaşamıyorsunuz" dediğinde Seren elindeki bardağı bırakıp nasıl der gibi arkadaşına kilitlenmişti.

"Bence bu birbirinize olan yoğun duygularınızdan kaynaklanıyor. Çok sevme, çok isteme, çok arzulama, çok yakın olma gibi eylemleri hayatınıza adapte etmek istiyorsunuz. Yapamamak da ikinizi de çıldırtıyor. Hepsi bu değilse de birazı bu..."

Seren hiçbir şey anlamaz ifadesiyle Yıldız'a bakarken Yıldız da, "Şu an mesela? Gerçekten olmak istediğin yer burası mı?" demişti.

Seren dudaklarını büzdüğünde, Yıldız, "Hayır! Şu an Tibet'in yanında olmak ve derdini onunla paylaşmak için deliriyorsun. Ancak şartlar ve maalesef geldiğiniz nokta buna izin vermiyor." demişti.

Seren, "Yani?" dediğinde Yıldız, "Evlilik terapistine gitmek iyi bir yöntem olabilir!" demiş, Seren'i bir saniyede çıldırtarak, bir insan en hızlı ne kadar sürede çıldırtılır rekorunu kırmıştı.

Seren ortada bir evlilik kalmadığını, her şeyin rutine bindiğini, Tibet'in böyle bir şeyi kabul etmeyeceğini, başta kendisinin gitmeyeceğini söylemesi üzerine Yıldız birkaç dakika sessiz kalıp kadının haykırışlarını dinlemişti. Seren'in anlatacak o kadar çok şeyi olmasına rağmen Yıldız yarın erkenden muayenehanesine gitmek zorundaydı.

Yıldız birkaç telkin daha verdiğinde, telefonu çalmaya başlamış ve arayanın Tibet olması Seren için yeni bir cinnet sebebi yaratmıştı.

Seren, "Sakın seninle olduğumu söyleme" derken Yıldız telefonu açmış, bir kulağı Tibet'teyken bir yandan da Seren'e nasıl yani bakışı atmıştı.

"Sakın! Beni Volkan'la sanıyor."


Sezon FinaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin