Burak üzgün, Burak Mutsuz :( evet... yukarıdaki karaları bağlayan arkadaşımız Burak...
Bölümü sevmeniz dileğiyle.
Eren saatlerdir boş boş telefonun ekranına bakıyordu. Sözde bu durum hiç sinirini bozmamıştı. Oturduğu masaya birkaç kere garson gelmiş her seferinde içmediği bir şeyler sipariş edince garson da artık gelmeyi bırakmıştı. Masanın üstündeki yarım içilmiş veya hiç dokunulmamış şeyler de o an sinirlerini zıplatmıştı Eren'in. Gerçekten şu an burada ne halt ediyordu.
"Bir başkasına aşık olan kadının teki için beklemiyorum değil mi?"
Telefonun ekranına bakarken kendi kendine konuşmayı da ihmal etmemişti. Masadan kalkıp, hesabı ödeyip mekânı terk ederken karanlık sokakta aklına, Tibet'le yaktıkları canlar düşmüştü. Ne çok hatunla takılmışlardı. Tibet, Seren'le evli olunca, Tibet vardı diye gelen kadınlar da Eren'e kalırdı. Eren'e düşen ise gününü gün etmek olurdu. Tibet'le geçirdiği o zamanları Eren bile özlerken, Seren'in böylesi aptalca bir boşanma kararını almasının altında yatan şeyin ne olduğunu gerçekten merak etmişti. Bu konu böyle kalmamalıydı.
Cadde üzerinde tahmin ettiği üzere sevgilisiyle konuşan bir kadının hiddetle telefonu yere çarptığını görmüştü. "Yazık" dedi Eren içinden. Herkes aşıktı ama kimse mutlu değildi. Kadına biraz daha yaklaştığında, adam için nelerden vazgeçtiğinden bahsettiğini işitti. Eren ya bu, durmadı! Hemen görevini icraya geçti. Yarı sarhoş kadının kolundan tutarken, kadın da bir hamleyle Eren'i kendinden uzaklaştırmayı başarmıştı.
"Kime kızdın ve ne içtin de leş gibi kokuyorsun?"
Saçı başı birbirine girmiş genç kadın, telefonunun cenazesini kaldırmakla meşguldü.
"Git be başımdan!"
Eren kot pantolonunun cebindeki ellerini, olduğu yerden hiç çıkarmadan, rahat rahat konuşmaya devam etti.
"O telefonun fiyatını tahmin edeyim mi?"
Kadın telefonunun bataryasını takarken yeniden Eren'e, defolması talimatını vermişti.
Eren, "O telefon bin lira diyelim. Aldın paraladın" derken kadın da gerçekten ne diyeceğini merak eder gibi genç adama bakıyordu.
"Gidip adamın kafasını kırsan emin ol kardaydın."
"Ne diyorsun be!"
Eren ellerini cebinden çıkarıp sanki önemli bir şey anlatır gibi kollarını kaldırıp kadına doğru sallayarak, "Olan telefona oldu, adama bir halt olmadı diyorum" diyerek kadının başındaki son saç tellerini de havalandırmıştı.
"Git lan belanı bulma benden!"
Kadın Eren'in peşine takılmıştı ki Eren eğer koşmaya başlamasa muhtemelen kadının elinde kalırdı. Kadın salaş kıyafetleriyle arkasından koşarken, Eren düştüğü şu duruma gülmekle meşguldü, ardındaki şey bir Gulyabaniyi andırıyordu. Kadın uzun süre Eren'e saydırmış, Eren de kadına bir şeyler demekten geri durmamıştı. En son kan ter içinde kaldığında pes eder gibi kollarını kaldırıp ardındaki kadına dönmüştü.
"Tamam, teslim oluyorum."
Kafası, makyajından güzel olan bu kadın da nefes nefese kalmıştı.
"Kimsin lan sen?"
Eren derin derin nefes alırken, "Ama lan falan? Hiç yakışıyor mu?" demiş kadın birkaç adım daha atınca, "Tamam tamam" diyerek efendi gibi davranacağına söz vermişti.
"Kimsin, sanane benim erkeğimden! Sanane!"
Eren, "Tabii ki ya banane" demekle yetinirken, etraftan gelen geçenlerin de kendilerini izlediğini fark etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sezon Finali
RomanceÜç yıl önce aynı masada, bir memura birlikte "evet" dediğim kadınla şimdi karşılıklı masalarda, yine bir memura "hayır" diyorduk... Sezon Finali... Seren ve Tibet Karahan'ın bitmeyen hikayesi...