4. Bölüm

42 6 8
                                    

2015

Seren, "Sakın seninle olduğumu söyleme" derken Yıldız telefonu açmış, bir kulağı Tibet'teyken bir yandan da Seren'e nasıl yani bakışı atmıştı.

"Sakın! Beni Volkan'la sanıyor."

Yıldız telefonun diğer ucunda Tibet'in çıldırmış sesini duyuyor, duyduğu sesle yüzünü buruşturuyordu. Seren de parmaklarıyla tehdit eder gibi, Tibet'e bir şey söylememesini emrediyordu.

"Yıldız?"

"İşin düşmüş belli. Hayırdır Enişte?

"Seren'e ver telefonu?"

Yıldız, kaşlarını çatmış Seren'e bakarken, telefondaki sesin şiddetinden her şeyi duyan Seren de elleriyle, hayır işareti yapıyordu.

"Seren kim ya bu saatte? Karın olan Seren mi? Yanında değil mi?"

"Ne lüzumsuz bir soru! Kaç tane Seren tanıyorsun sen ya! Bana arkadaşını söyle... atasözü ne kadar doğru!"

"Enişte işin düşmemiş gibi laf sokman üzücü."

Yıldız genelde Tibet'e böyleydi. Hem kıymet verir hem kızardı. Enişte demesine ise Seren fena halde bozulurdu. Şu an yine aynı şeyi yapıyor Tibet'e ısrarla Enişte diye hitap ediyordu.

"Şu telefonu ver Seren'e"

"Delirdin herhalde? Karın bana varacak değil ya! Yok Seren meren!"

Tibet ofur pofur sesler çıkarırken, Seren de oskarlık oyunculuğu için Yıldız'ı yaptığı el hareketleriyle tebrik ediyordu.

"Kapıyı aç, kontrol edeceğim!"

Tibet Karahan'dı bu. Şaka yapmazdı. Tamamen gerçekçi bir adamdı. Şu anda da şaka yapar gibi bir hali yoktu. Tibet'in sözlerine, Seren gözlerini kocaman açarken, Yıldız da sessiz bir şekilde sadece ağzı okunacak kadar, "OHA!" demişti.

Seren şaşkınlığı üzerinden atamadan banyoya koşup saklanmış, Yıldız da kapıyı açmıştı. Tibet, kapıdan içeri dikizlerken, Yıldız'a da kızgın kızgın bakıyordu.

"Enişte aşk olsun! Ben sana ne zaman yalan söyledim?"

Tibet, "Her zaman" derken kızı kapıdan itmiş, içeri dalmıştı. Hemen hemen her yere baktığında Yıldız dalga geçer ifadesiyle, "Pişt, paspasın altında olmasın" demiş kendi şakasına kendisi gülmüştü.

"Gerçekten o piç herifin yanına gittiğine inanamıyorum."

"Kim?"

"Kaç tane piç tanıyorsun. Volkan denen ...."

Tibet küfrederken, Yıldız da "Bipppp" diyerek RTÜK görevi görüyordu. Tibet yorgun ifadesiyle kendini koltuğa attığında yarım kahve kupasını ve ısırılmış elmayı görmüştü. Garipser yüzüyle Yıldız'a bakarken, "Kahveyle elmamı... Ne harika bir ikili... Tam senlik. Çikolatayla ayran falan da dene" demişti. Birbirlerine laf sokmaktan bıkmazlardı.

Yıldız da bir an duraksayıp kafasını kaşımayı bırakmış, "Gecenin vakti genç bir kadının evinde daha vahim bir tabloyla karşılaşmadığın için şükretmelisin Enişte" derken Tibet, "Genç mi?" diyebilmiş sonra da ayaklanmış, elleriyle kızı işaret ederken, "Bundan daha vahim bir tablo...?" demişti.

Endişeyle anlını kaşıyıp, odanın içinde birkaç tur atan Tibet, "Ben aramayım açmaz, sen bir arasana" dediğinde Yıldız kafasından vurulup, şuracıkta ölmenin daha iyi bir fikir olduğunu düşündü. Seren'in telefonu mutfaktaydı ve eğer zil sesi de ayarlıysa, zaten Tibet, on dakikada on bin yalan söyleyen Yıldız'ı acımaz vururdu.

Sezon FinaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin