16.Bölüm
Christian'ın koluna girdiğinde kendisini fazlasıyla tuhaf hissetti. Birlikte baloya katılmayalı yıllar olmuştu. Aslında her ne kadar istemese de kocasının varlığı rahatlamasına neden oluyordu. İçini saran güven duygusu düşüncelerine ihanet edebilecek nitelikteydi.
Böylesine nahoş bir durum hakkında olumlu duygulara kapıldığı için kendi kendine kızdı. Yelkenleri suya indirmek gibi bir niyeti yoktu. Namlunun ucundaki hedefi biliyordu ve nefret kurşununun hedefi şaşırmasına izin vermeyecekti. Bu geceye mahsus kocasına itaat etmişti. Diğer günlerde böyle bir hataya düşmeyecekti.
Takdim edildikten sonra balo salonuna birlikte adım attıklarında salondaki bir çok gözün onlara çevrildiğini fark etti. Yüzler arasındaki nüanslara göz gezdirerek zoraki olarak gülümsedi. Demek birlikte olmalarına sevinenler kadar üzülenler de vardı. Tabi bir de şaşıranlar...
Tanıdıklar bir bir etraflarını sararken kocasının kolundan çıkarak tanışmak amacıyla yanına gelen centilmenlere vaat dolu bir gülümseme gönderdi. Baloya kocasıyla katılmış olabilirdi fakat her anını onunla geçirmek zorunda olduğu anlamına gelmiyordu.
Christian'ı ardında bırakırken kocasına en uzak köşeyi belirleyerek o tarafa doğru yöneldi. O esnada bir adam yolunu kesti. Cassandra şaşkın bir ifadeyle, önünde dikilmiş, ukala bakışlarıyla bedenini ablukaya almış adama baktı. Esrarengiz adam yüzüne şeytani bir gülümseme yerleştirdikten sonra konuşmaya başladı.
"Birden önünüze çıkıp sizi korkuttuğum için affedin beni leydim. Lütfen kendimi tanıtmama izin verin. Ben Leicester dükü Colin Alfred Benjamin Williams." Dedikten sonra önünde hafifçe eğilerek eline tüy kadar hafif olan bir öpücük kondurdu.
Cassandra genç adamı baştan aşağı incelemeye başladı. İçine giydiği beyaz gömlek hariç bütün kıyafetleri siyahtı. Modern bir şekilde kesilmiş kuzguni siyah saçları, gri gözleri ve pürüzsüz beyaz bir teni vardı. Bakışlarındaki keskinlik insanı delip geçebilecek cinstendi. Çenesinde ki yara izi ona tehlikeli, bir o kadar da çekici bir hava katıyordu. Kirpikleri göz altlarına gölge yapacak kadar uzun ve kıvrıktı. Cassandra adamın dış görünüşünü gayet hoş bulurken o an geceyi kiminle geçireceğine karar verdi.
"Sizinle tanışma şerefine nail olmak inanın beni çok mutlu etti, lordum. Ayrıca beni korkuttuğunuzu düşünmeyin sizi gördüğümde çok daha değişik şeyler hissettiğimden emin olabilirsiniz." Dedi, birçok şey vaat eden bir ses tonuyla. Dük mesajı almış gibi gülümsedi. Belli ki onun aklından geçenlere ışık tutmuştu.
Dükle tekrar göz göze geldiğinde Londra'ya geldiği için pişman olmamaya başladığını fark etti. Çünkü etrafında onu eğlendirebilecek bolca yakışıklı erkek vardı ve Cassandra birini bile es geçmeyi düşünmüyordu. Tabi kendi kocası hariç...
Dük elinden tutarak onu kalabalığın arasından çıkardı. Birlikte balo salonunu terk ederek üst katlara çıktılar. Yatak odalarından birine girdikten sonra artık uslu durmalarının bir manası olmayacağını düşünerek tutkuyla birbirlerini öpmeye başladılar. Cassandra adamın güçlü ihtirası karşısında kendinden geçerken dükün yakalarına asılarak ayakta kalmaya çalıştı. Mantığının bir anda körelip hissettiklerinin ön plana çıktığı dakikalarda sesli bir şekilde inleyerek başını geriye doğru attı. Dük o sırada sıcak nefesini boynuna üfleyerek nazik bir şekilde kulak memesini ısırdı.
Cassanda yakışıklı dükün kolları arasında iyice kıvama gelirken, üzerindeki kıyafetlerin ağırlık yaptığını hissetti. İlk önce saçındaki firketeleri çıkarmaya çalışarak saçlarını özgür bırakmak istedi. O sırada dük ceketini çıkarırken bir anda hareketsiz kaldı. Cassanda ne olduğunu anlamayan gözlerle genç adama baktı. Tam konuşmak için ağzını açtığında dük işaret parmağını dudaklarına götürerek sessiz olması için onu uyardı. Cassandra dışarıdan seslerin geldiğini fark ederek paniğe kapıldı. Kalbi göğüs kafesini delip geçecekmiş gibi atarken yerinden kıpırdamadı. Dük ani bir hareketle onu kolundan tutarak dolabın arkasına çekti. Ardından kapı gıcırdayarak açıldı ve Cassandra nefesini tuttu. Kalbi göğüs kafesini delip geçecekmiş gibi atmaya başladı. Heyecandan ne yapacağını bilemezken gözlerini sıkıca yumdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM SENİNLE
Historical FictionAşka inanmayıp karısına ihanet eden ve her seferinde kadınlarla gününü gün eden yakışıklı dük bir gün aşık olur. Fakat aşık olduğu kadın yıllar önce Fransa'ya postaladığı ve ondan nefret eden karısından başkası değildir.Artık dük için hiçbir şey es...