Christian son anda fikrini değiştirerek arabacısına eve gitmesini söyledi. Açıkçası Carol ile birlikte olma düşüncesi ona bugünlük hiç cazip gelmiyordu.
Birden Cassandra'nın şaşkın halini gözlerinin önüne getirince yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamadı. Neden bilmiyordu ama odasına girip onu o halde gördüğü andan beri kendini tuhaf hissediyordu. Belki de sosyetenin gözdesi haline gelen karısı, dilden dile dolanan güzelliğiyle onuda kendisine hayran bırakmıştı. Açıkçası karısının güzelliği bir erkeğin gözlerini kamaştıracak cinstendi. Bu yüzden Christian'ında ondan etkilenmesi gayet normaldi.
Araba evin önünde durunca arabacının merdivenleri koymasına fırsat vermeden indi ardından evin girişine uzanan merdivenleri hızlıca çıktı.
Bir uşak ona kapıyı açarak paltosunu ve eldivenlerini aldı.
Christian vakit kaybetmeyerek çalışma odasına gitti. Şu an istediği tek şey kafasını dinlemekti. Çalışma odasına girdikten sonra deri koltuklardan birine uzandı. Tam gözlerini kapatmıştı ki biri kapıyı gürültülü bir şekilde açarak içeri daldı.
"Seni pis hovarda. O kıza çektirdiklerin yetmedi mi ? Hala ne istiyorsun o kızdan?"
Christian çevik bir hareketle yerinden kalktı.Teyzesinin ona söylediği şeylere sinir bozucu bir gülümsemeyle karşılık verdi.
"Beni ne kadar özlediğini dile getirdiğine göre bu güzelliği öpmeme izin ver hayatım."dedi, manidar bir ses tonuyla.
Teyzesinin yüzündeki yumuşamayı görünce gülümsemesi daha da büyüdü.
Christian aralarındaki mesafeyi kaşla göz arası kapatarak teyzesine sıkıca sarıldı. "Tanrım! Yüce İsa aşkına! Seni ne kadar da özlemişim."
"Bende seni şekerparem. Ben de seni..."
Birbirlerine sarılmaya bir son vererek kısa bir süre sessiz kaldılar. Ardından teyzesi deri koltuklardan birine oturduktan sonra gözlerini ona dikti.
"Neden bana geldiğini söylemedin?" Diye sordu , ona olan kırgınlığının sesine yansımasına engel olamayarak. Christian teyzesinin ellerinden tutarak ona en yakın olan koltuklardan birine oturdu.
"Eğer sana söyleseydim gidip Cassandra'ya söyleyecektin. Aslında ilk iki hafta geldiğimi kimseye söylemeyecektim fakat bir anda herkes benim Paris'te olduğumu öğrenmiş."
"Tabiki de öğrenirler seni pis hovarda. Geldiğin gün şehir kulübüne gidip Harewood kontu ve Burgonya düküyle iskambil oynamışsın. Sonra hızını alamayıp ordan bir çok soylu erkeğin vazgeçilmezi olan genelevlerden birine gitmişsin. Sonrasında..." derken Christian bir el hareketiyle teyzesini susturdu. Bir an ondan korktu. Gerçektende attığı her adımdan haberi vardı ve bu onu az da olsa ürkütmüştü.
"Anladım, tamam. Yalnız geneleve kendi isteğimle gitmediğimi belirtmek isterim. Burgonya dükü gideceğimiz yerde bana bir sürpriz hazırladığını ve orayı çok seveceğimi söyleyince kıramadım. Mecbur gitmek zorunda kaldım."
Teyzesi yalandan ona acımış numarası yaparak garip bir ses çıkardı.
"Yazık olmuş. Kesin Burgonya dükünü kıramadığın için o gece iki kadınla birden işi pişirmişsin."
Christian birden ciddileşti.
"Ben bir erkeğim. Ne yapsaydım yani önümde çırılçıplak dans eden iki kadına bir şey yapmadan gitsemiydim ? Ah teyze yeğenini hiç tanımamışsın."
Teyzesi elindeki yelpazeyle ona vurdu.
"Terbiyesiz. Erkekler neden bu kadar basitler?"
Christian gözlerini devirdi. Her seferinde teyzesi bu soruyu ona sorarak söylenmeye başlıyordu.
"Basit kadınların olduğu bir dünyada zor olan bir erkeğe rastlaman imkansız birtanem."
Teyzesi verdiği cevaptan dolayı ona gözlerini kısarak baktı. Belli ki az da olsa ona hak vermişti. Fakat yinede bunu ona açık açık söylemeyecekti.
"Her neyse ben bu konuyu konuşmak için gelmedim. Seninle asıl konuşmak istediğim konu Cassandra. Farkındaysan Christian. Bundan on yıl önce karını benim yanıma gönderdin ve on yıl boyunca onu hiç arayıp sormadın. Ve en kötüsüde evlendiğin gün bile onu başka bir kadınla aldattın. Bu bir kadının affedebileceği ya da zamanla unutabileceği bir şey değil. Bu yüzden hiç bir şey olmamış gibi onu alıp götüremezsin. Tabi götürmek istesen bile Cassandra'nın seninle gelmek isteyeceğinden pek emin değilim. Hala senden nefret ediyor. Açıkçası ona yaptıklarından dolayı seni düelloya davet etmediği için hala şaşırıyorum." Dedikten sonra konuşmasını sonlandırdı.
Konuşma sırası Christian'a geçmişti fakat bir süre sessiz kalarak teyzesinin söylediklerini düşündü.
Yaptığı yanlış mıydı? Birden kendisini suçlu hissetti. Ardından hemen suçluluk hissi kayboldu. Hayır yaptığı yanlış değildi.
Aksine bu konuda sonuna kadar haklıydı. Sonuçta Cassandra o zamanlar deli gibi aşık olduğunu sanıyordu. Christian onun genç ve toy oluşundan kaynaklandığı için bu tarz saçma sapan duyguların hayaline kapılmasını engelleyip gerçek dünya ile tanıştırmıştı. Tabi yöntemi her ne kadar gurur kırıcı olsada.
Christian onu Londra'ya götürüp bir an önce çocuk sahibi olmak istiyordu. Eskileri düşünüp ilerisi ile ilgili bir karar almayacaktı. Geçmiş geçmişte kalmıştı. Önemli olan yaşadıkları zaman ve sonrasıydı. Kimseninde kendisini suçlu hissettirmesine ve kararından döndürmesine izin vermeyecekti.
"Ben yanlış yapmadım. Eskileri yüzüme vurarak beni kararımdan caydıramazsın teyze."
Teyzesinin omuzları birden çöktü. Her ne kadar üzüldüğünü belli belli etmemeye çalışsada başaramıyordu. Suratını asarak derin bir nefes aldı.
"Hiç bir zaman söz dinleyen bir çocuk olmadın. Her zaman kendi isteklerinin peşinden koştun ve kimsenin ne düşüneceğini umursamadın. Ama söyleceğim tek şey var. Bu sefer Tanrı sana sırtını dönmüş olabilir."
not:bu bolumu yanlislikla sildim yeniden ekledim. telden yazdigim icin bazi yazim hatalarini gozden kacirabilirim. lutfen yorum yapin ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM SENİNLE
Historical FictionAşka inanmayıp karısına ihanet eden ve her seferinde kadınlarla gününü gün eden yakışıklı dük bir gün aşık olur. Fakat aşık olduğu kadın yıllar önce Fransa'ya postaladığı ve ondan nefret eden karısından başkası değildir.Artık dük için hiçbir şey es...