Bölüm5. Bursa

5.5K 482 23
                                    

Nerede bu kadın ya?!
Havaalanının içinde deli gibi bir sağa bir sola koşuşturup Hacer ablayı arıyordum. Bu çıplaklığın ortasında baştan aşağı örtülü bir kadını görmek zor olmamalıydı. Ömer indiğimiz gibi gerisin geri dönmek zorunda kaldığı için benimle gelememişti bile. Ben de elimde iki valizim kalakalmıştım öylece ortada.
"Hafsa bacım? Sen misin?"
Arkadan ismim seslenilince otomatik olarak geriye döndüm. Karşımda kocaman sakallı, şalvarlı bir abi duruyordu. Tarık hocayı yıllardır görmüyordum. Muhtemelen bu oydu.
"Evet benim," dedim usulca. Bunun üstüne karşımdaki adam telaşla elimden valizlerimi alıp arkaya seslendi,
"Hacer! Gel gel! Hafsa'ymış."
Geriden gelen Hacer ablayı yeşil kocaman gözlerinden tanımıştım. Ortada tokuşan keçiler gibi sıkı sıkı sarıldık. Tarık abi biraz sonra uyarmak için boğazını temizledi bize doğru,
"Evde devam edersiniz hanımlar. Haydi."
Tarık abi önde, biz arkada havaalanından çıktık. Havaalanının biraz gerisinde bizi bekleyen arabanın arkasına yerleşip peçemi Hacer ablayla aramıza sıkışmaktan kurtardım. O an sürücü koltuğunda tanımadığım bir adamın oturduğunu gördüm. Tarık abi sürücü koltuğunun yanına yerleştikten sonra yarı bize doğru döndü ve beni üstünkörü tanıştırdı arabayı süren adama.
"Abdullah. Bak bu bacı bizim bayanların bölümünün yeni hocası in sha Allah. Mus'ab akhinin kızıdır kendisi. Hamza hocanın kardeşidir. İkisini de tanıyorsundur."
Arabayı süren adam ilgisizce dinledi Tarık abinin beni tanıştırmasını. Bir ara aynadan şöyle bir baktı. Sonra önüne dönüp hiçbir şey olmamış gibi yola bakmaya devam etti.
"Babanızı tanırım. İstanbulda bulunduğum 3 aylık süre boyunca onun sohbetvari derslerine katılmak nasib oldu. Ma sha Allah çok ilimli bir adam. Abinizle de 3 ay aynı kampta kaldık. Hamza akhiyle çok güzel anılarımız vardır. Yalnız şaşırdım. Sizin kadar genç birini beklemiyordum. Sonuçta bütün vakıfı idare etmekten bahsediyoruz. Allah yardımcınız olsun."
Bana hitap ediyordu ama kesinlikle benimle konuşuyor gibi değildi. Zaten pek de umrumda değildi.
"Peygamber Efendimiz aleyhisselam 17 yaşındaki bir gence ordu teslim etti. Biz müslümanlar için yaş bir kıstas olmamalı. Yanlış bir şey dediysem düzeltin."
Yaşıma takılmasına sinirlenmiştim çünkü kendisi de benden en fazla 4-5 yaş büyüktü. Emin olun daha büyük değildi. İmkan yoktu yani.
Verdiğim cevap yola bakan Tarık abinin de dikkatini çekmiş olacak ki ikisi birden bana döndüler. Sürücü koltuğundaki adam saniyelik arkasına dönüp bana baktıktan sonra yola geri döndü ve sakince ekledi,
"Haklısınız."
Yolun geri kalanında Tarık abi ve Abdullah konuştular. Biz susmayı tercih ettik. Evin önüne geldiğimizde Tarık abi Hacer ablaya dönüp, "Canım siz eve girin. Benim dersim var. Bitsin. Eve gelirim, kurs mevzularını falan rahat rahat konuşuruz olur mu bacım?" Dedi.
Uslu bir kız gibi başımı salladım ve arabadan indim.

***************

"İşte öyle anne. Çok güzel karşıladı Hacer abla beni elhamdulillah. Birazdan Tarık abi gelecek. Kurs işini ayrıntılarıyla konuşacağız in sha Allah. İyiyim ben yani, merak etmeyin olur mu?"
"Tamam kızım. Çok selam söyle Hacer'e. Beni de yarın mutlaka ara tamam ? Allaha emanetsin kuzum benim. Seni çok seviyorum."
"Ben de seni anneciğim. Esselamu aleykum."
"Ve aleykum esselam."

Ben telefonu kapatır kapatmaz Hacer abla içeriden seslendi.
"Hafsaaaa! Peçeni ört canım. Tarık abin geldi."
Hemen yanımdaki peçeme uzandım. Buraya gelirken Tarık abinin sürekli gelip gidecegini tahmin ettiğimden rahat peçelerimden birini takmaya niyetlenmiştim ama ütülerken yakmıştım.
O yüzden iki katlı uzun, salkım saçak peçemi takmak zorunda kalmıştım. Peçemi yüzüme geçirip tülünü de alelade arkaya attım. Tarık abi müsade isteyince kapının arkasından. "Gelebilirsin abi buyur." dedim zar zor çıkan sesimle.
Önde Tarık abi, arkada Hacer abla salona girdiler. Tam karşımdaki koltuğa yanyana oturdular. Tarık abi önce elindeki ayrandan birkaç yudum aldı, sonra da konuşmaya başladı,
"Çok rahatsız etmeyeceğim seni bacım. O yüzden kısa keseceğim in sha Allah. Şimdi bu kurs bizim iki sokak altımızda. Önceden yaşı büyük bi ablamız ders veriyordu ama kocası sebebiyle buradan ayrılmaları gerekti. Ondan sonra da dikiş tutturamadık kursta. Hacer denedi baş etmeyi ama sonuçta hocalık ilmini almadığı için çok yürümedi. Artık umudu kesmiştik hanımlarla ilgili ki Allah subhanehu karşımıza seni çıkardı. Elhamdulillah. Baban kursta kalmak istediğini söyledi. Biz sana her türlü desteği sağlarız. Kursun üst katında bir ablamız var. Eşi Suriye'de. Ümmet için cihad ediyor Elhamdulillah. Seni o kursta yalnız bırakacak değiliz zaten. Geceleri beraber kalırsınız ola ki korkarım dersen. Zaten eğer olursa haftanın 4 günü ders yapın istiyor beyler. Sen yarın hacerle beraber kursa geçersin. Abdullah kursun eksiklerini getirecek size yarın in sha Allah. Şimdilik bir kurs, ama biz vakıf haline getirmek istiyoruz. E bunun için de haliyle biraz zamana ihtiyaç var. Zor bir yola giriştin. Yaşına rağmen güzel bir mücadele verdin. Allah bu emeklerini görüyor. Allah şimdiden yardımcımız olsun. Yarın gidip kursu bir elden geçirin siz. Olursa ertesi gün bile derse başlayabilirsiniz. Ben böyle aceleye getiriyorum ama tabi senin için de uygunsa yani..."
Benim için uygun olmasa burada ne işim vardı... üstte mücahit eşi bir ablanın olduğunu duymak içimi ferahlatmıştı. Allahın izniyle korkmazdım ama ola ki korkarsam çalacak bir kapım olacaktı en azından.
Gözlerimi kenarından ipleri çıkmaya başlayan eldivenime sabitleyip düz bir sesle cevap verdim,
"Benim için başlayabilecek olsa yarın bile uygundur abi. Ben buraya Allah rızası için geldim. Elimden ne gelirse yapmaya hazırım in sha Allah. Allah sizden razı olsun. Burada beni yalnız bırakmadınız. Ailemin gözünü arkada koymadınız. Hakkınızı nasıl öderim bilmiyorum."
Tarık abi dalga geçer gibi bir ses çıkardı. Sonra Hacer ablaya dönüp güldü,
"Ohooo Hacer, bunun kafası yanmış uykusuzluktan. Hak falan diyor, sanki babası benim öz kardeşim gibi değilmişçesine. Sanki kendisi öz kızlarımdan farklıymışçasına. Haydi sen şu kızın yatağını ayarla da beni biraz daha sinirlendirmeden uyusun hoca hanım. Yarın önemli bir gün olacak. Haydi bakalım hayırlı geceler."
Tarık abi gittiği gibi peçeyi yüzümden çekip aldım. Dışarıda takarken sorun yoktu da, evin neminde boğuluyordu insan peçenin altında. Evet ben alışkındım aileden dolayı evde de peçe takmaya ama burasi fazla mi sıcaktı ne ?
Neyse işte, çıkarıverdim hemen peçeyi.
Hacer abla bana döndü,
"Gel seni odana götüreyim. Yarın sabah erkenden gideriz in sha Allah kursa. Olur mu? Haydi gel."
O odadan çıkınca bende yanımdaki peçemi de alıp peşinden gittim. Kapıdan çıkarken tereddüt ettiğimi görünce gülümsedi.
"Korkma be kızım.  Tarık abin çıkmaz odasından. Gel sen rahat rahat geç odana."
Tarık abinin zaten kasten odasından çıkacağını düşünmüyordum ama yine de kontrol etmekte yarar vardı. Hacer ablanın peşine gittim ben de. Dipteki küçük odayı benim için ayarlamıştı. Allah razı olsun, beni çok güzel karşılamıştı.
"Teşekkür ederim abla, Allah razı olsun. Çok ilgilendiniz benimle." dedim odaya girince en mahçup sesimle. Sitemkâr bakışlarını bana çevirip, "Ayıp oluyor ama. Senin annen ve baban vaktinde Tarık ve bana ne kadar destek oldu evleneceğiz dedik diye biliyor musun? Ben onların haklarını nasıl öderim? Yaşadığım yere kızları gelmiş,  bir zahmet elimden geleni ardıma koymayayım. Hem ne yaptık ki kızım ya?! Neyse haydi uyu bakalım. Yarın uzun bir gün olacak." dedi ve cevabımı dahi beklemeden odadan çıktı.
O odadan çıkınca ben de üstümdeki cilbabdan kurtuldum. Zar zor ayakta duran vücudumu yatağa attığımda bütün uzuvlarım yorgunluk kusuyordu. En fenası beynimdi ama. Resmen yorgunluktan error veriyordu. Hemen kenarda duran valizimden uzun elbiselerimden birini çıkarıp üstümdekilerden kurtulup onu geçirdim. Başımdaki boneyi de açıp ufak örtülerimden birini geçirdim. Ne olursa olsun bu evde mahrem olmayan bir erkek vardı. Pijamalarımı rahatça giyip uyuyamazdım. Bu şekilde uyuyacaktım. Ben müslüman bir kızdım, elbette dikkatli olmam gerekiyordu.
Kol çantamdan el kremimi alıp önce ellerime sonra da gerginlikten yer yer kızarmış yüzüme yedirdim.
"Allah! İmtihan da senden, yürek ferahlığı da. Ferahlat şu yüreğimi..."
Çıkardıklarımı katlayıp düzgünce kenardaki komodinin üstüne koydum. Önce elimde bitirmeye çalıştığım "Ümmetin imtihanı Demokrasi" kitabımdan biraz okumak için yatağa yerleştim. Sonra aklımın almadığını anlayınca pes edip kitabı kenara koydum. En iyisi uyumak, diye düşünürken telefonum whatsapp bildirim sesiyle ortalığı çınlatınca bütün dikkatim telefona yöneldi.
Whatsapp'ta bekleyen 157 mesaj vardı. İstanbul'da derslere gittiğim mescidin grubunda kızlar yine kaynatmışlardı. Şu an onların yazdıklarını okuyacak halde değildim. Yani okusam iyi gelirdi, muhtemelen yüzümü güldürecek bir ton saçma şey yazmışlardı ama su anlık yeri değildi. Gruptan çıkıp gelen diğer mesajlara baktım. Ah Ayşe yazmıştı. Peşpeşe kaç mesaj atmıştı o öyle?!

"İndiniz mi?"
"Neden cevap vermiyorsun?"
"Hafsa cevap versene uyuz etme beni!"
"Kızım ömer çoktan indik diyor sen niye bana yazmıyorsun?"
"Abin telaş yapmasın diye ona söylemiyorum ama biraz daha cevap vermezsen yarın sabah seni almaya geliriz vallahi haberin olsun!"
"Yaaaaaaa!"
Bu kız resmen manyaktı. Altı üstü birkaç saat cevap vermemiştim. Üstelik arasa hemen açardım?
Daha fazla bekletmeden mesajına cevap verdim.

"Merak etme. İyiyim. Allah razı olsun beni çok iyi karşıladı Hacer abla ve Tarık abi. Bu aksam onların evinde kalacağım. Yarın sabahtan kursa geçeceğiz. Kursun üst katında bir abla oturuyormuş, eşi suriyedeymiş. Ne kadar sevindim duyduğuma inanmazsın. Neyse şimdi uyuyorum, yarın ararım konuşuruz olur mu?"

Telefonun tus kilidini kapatıp yastığın altına koydum. Yarın benim için önemli bir gündü. Verdiğim kararın karşılığını görecektim. Bundan sonraki hayatımın asıl gayesini görecektim yarın. Yarın... Yarın önemli bir gündü. Çünkü Ayşe den duyduğuma göre yarın abimlerin mescidde bir toplantı olacakmış, bu belki de Süleyman la ilgiliydi.
Neyse. Artık Süleyman vakti değildi. Uyuyup yarına hazırlanma vaktiydi. Artık yeni bir başlangıç vaktiydi.
Sağıma dönüp pencereden odaya vuran ışık eşliğinde uykunun tatlı kollarına bıraktım kendimi. Belki rüyamda Süleyman'ı görürüm, dedi içimdeki yaramaz Hafsa.
Estağfirullah! Yine ne saçmalıyordu şu iç sesim. Kendimle kavga ede ede uykuya daldım herhalde. Sonrasını hatırlamıyorum.

Esselam aleykum. Arkadaşlar çok sabırsızsınız yahu! Sürpriz dedim diye hemen bekliyorsunuz :D
Biraz daha yani birkaç bölüm daha beklemeniz lazım sürprizim için. Değişik bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Bu sebeple hemen sunamam bunu size. İstediğim kadar güzel olsun diye uğraşıyorum. Biraz daha sabır lütfen. Bu arada çok soran olmuş, bu hikaye kurgu. İçinde arkadaşlarımın hayatlarından, kendi hayatımdan kesitler var. Yani buradaki hersey farklı kimseler tarafından yaşanılan şeylerin üstünde biraz oynamamla ortaya çıkmış bir hikaye diyelim.
Neyse, hepinizi çomçok seviyorum! Selametle kalın! ^_^

Tevafuklar-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin