21

1.2K 107 28
                                    


Min Ho koşuyordu.
Nereye gittiğini bilmiyordu ama beyni sadece koşmasını emrediyor gibiydi...

Nefes almak gittikçe zorlaşıyor, sanki kalbi özgür kalmak istiyor gibi atıyordu.

Biraz olsun yavaşlamayı düşündü, ancak şuan o bile zordu.

Koştu.
Koştu.
Koştu.

Derken aniden durdu ve  mezarlıkların bulunduğu yere geldiğinin farkına vardı.
Buraya neden geldiğine kendisi bile anlam veremedi.

Başının ağrısı yeniden şiddetlenmeye başlıyordu Min Ho ise dişlerini sıkmakla yetiniyordu.

Uzunca bir haykırış bıraktı kirli dünyaya..

Birisinin omuzuna dokunduğunu hissedince arkasına döndü, ama kimse yoktu.

Yavaşça ayaklandı.
Ayaklarının uyuştuğunu hissediyordu, az ileride ki eski binanın oradan döndü.

Umursamazca yürürken birisine çarpmıştı.
Adam arkasına döndü ve Min Ho'yu duvara ittirip bir yumruk savurdu.

Min Ho ise gülüyordu.

Adam bir kez daha vurduğunda gülümsemesi yüzünden silinmişti.

Adama bir tekme iade etti ve yere düşmesini sağladı.
Üzerine oturdu ve sayısızca yumruklamaya devam etti.
Adamın sol gözüne dirseğini bastırdığında adam avazı çıktığınca bağırmış ve gözünden kan akmaya başlamıştı.

Adam kurtulmak için çırpınıyordu.
Min Ho, tekrardan gülümsedi ve bıçağını çıkarıp adamın suratında gezindirip büyük ve derin bir şekilde çizik bıraktı.
Min Ho kendini kontrol edemiyordu, sanki beyni işlevini yitirmişti.
Birden siren sesleri duymaya başlayınca kafasını kaldırıp etrafına göz gezdirdi.

Hızla adamın üzerinden kalktı, bıçağı rastgele fırlatıp kanlı elleriyle kapşonunu kafasına çekti.

Şimdi kendini daha dinç hissediyorken bir ışık direğinin karanlığa hafif etkisi altında ilerlemeye başladı.

***

Ae Mi, buraya gelmeden önceki yaşantısında hep şikayetçiydi.
İnsanları sevmez, kalabalıktan nefret ederdi.
Yağmuru sevmez, toprak kokusundan nefret ederdi.
Ama şimdi bunlara bile muhtaç hâle gelmişti.
Yağmuru hissetmek istiyor, o toprak kokusunu derince içine çekmek istiyordu.

Burası, berbattı. Daha hayalleri vardı sevgilisiyle yapacağı, annesiyle ve arkadaşlarıyla...
Ama onlar yoklardı.

Tanımadığı insanların arasındaydı.

Gerçekten merak ettiği şey, Min Ho'nun neden böyle yaptığı ve ondan ne istediğiydi ?

Gözlerinden artık yaş bile akmıyordu, tükenmişti...
Kendi kendine mırıldanmaya başladı.

"Hayat, biliyor musun ?
Hiçte adil değilsin.
Ölmek istiyorum, ölmek istiyorum ama o imkanı bile bana vermiyorsun..." boğazında bir düğüm hissettiğinde devam edemedi...

Ellerini yine zincirden kurtarmaya çalışıyordu ancak bu bileklerinin acıyıp, kanamasından başka bir işe yaramıyordu.

***

Min Ho bir okulun arkasına dolandı ve orada onu bekleyen gri berelinin yanına yaklaştı.

Grili, Min Ho'yu süzdü beyaz tişörtünde kan lekeleri, ellerinde ise soğuktan kurumuş kanlar vardı.

"Ne o, yeni bir kurban mı ?" dedi gülerek grili.

Min Ho ise bir mimik bile kıpırdatmadan ifadesiz suratıyla

"Seni ne ilgilendirir !? Sen işime lazım olanı versen yeter ! Yoksa seni de yok ederim !" dediğinde grili korkarak cebinden iki paket çıkarttı.

Min Ho paketleri alıp, okulun arkasından uzaklaştı.

●●●

MINO (ft. Taeyang) FEAR

Şimdi geneliniz bölümlerin kısa olduğunu söylüyor, haklısınız..
Ben bu kitaba kısa hikâye olarak başlamıştım ki bölümlerin kısa olması bundan kaynaklanıyor..
Artık dediğiniz gibi bölümleri uzun yazmaya çalışacağım.

Sizce kitabın gidişatı nasıl ? Lütfen bir şeyler söyleyin.

psychopath ✘ minoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin