25

1.2K 103 70
                                    


Min Ho, dışarısı buz gibi olmasına rağmen, aydınlanmaya yüz tutmuş sokakta dolanıp duruyordu.

Eskileri hatırlamak..çok fazla acı veriyordu ona.
Ha !
Bir de hatırlayamadığı lanet iki yıl vardı ! Asla hatırlayamadığı...

'Ae Mi'yi keşke oraya götürmeseydim' diye düşündü. 'Keşke 'Seni Seviyorum' oyunundan vazgeçmeseydim' diyordu... Ama o gerçekten aşık olmaktan korkmuştu, evet psikopat olabilirdi ancak onunda duyguları vardı değil mi ? Ya da yeni yeni duyguları uyanmaya başlıyordu...
Aşık olsaydı intikam alabilir miydi ki ? Şimdi ise kafasına göre hareket etmesine rağmen neden kıza böylesine bir suçluluk hissetmişti..?
Min Ho zeminin ıslak olmasını aldırmadan sırtını duvara yaslayıp yere oturdu..

"Neden böyle yaptım ki ben ?" şimdi de kendi kendine konuşuyordu...

"Neden böyle oldum birden ?" Min Ho düşüncelerinde boğulacağını hissediyordu. Kafasını eğip, saçlarını çekiştirdi...

Hepiniz, Min Ho birden neden böyle hissetti diyorsunuz değil mi ? Bu bir tür hastalıktı.. Lanet bir hastalık...

Ani ruh değişimleri onu fazlasıyla yıpratıyordu.. Belki de hatırlayamadığı şeyler aklına yavaş yavaş geliyordu...

***

Ae Mi, acısından kıvranıyordu... Havanın soğukluğundan ve durulmayan bu harabe gibi ev buzdolabı gibiydi... Ae Mi derisinin yüzülen kısmına birşey örtmezse dayanamayacağını hissediyordu. 'Lütfen öleyim, tanrım !' diye de içinden dua ediyordu...

Yavaşça oturur pozisyona  geçti inleyerek, canı fazlasıyla acıyordu... O uyuşturucu tozdan istiyordu..hiç olmazsa acısını hissetmezdi.

"A-ah" güçlükle ayağa kalkıp kendi etrafına göz gezdirdi. Sadece bir bez parçası arıyordu o kadar !

Arkasına döndüğünde bir çul gördü ve ayağını süre süre çul parçasını alıp yarasına bastırdığında yere yatıp akan yaşlarla beraber kapadı gözlerini.

Saatler geçmiş, karanlık çökmüş ve hava daha da soğumuşken Ae Mi donarak öleceğini düşünüyordu...
Üzerinde ki yırtılmış renkleri kaybolmuş kıyafetlerin onu sıcak tutması imkansızdı değil mi ?

Ae Mi, sanki camın önünden bir şeyin geçtiğini hissettiğinde içi ürperdi. Korkuyordu.
Bir canlı belirtisi alamadığı bu yer..cidden ürkünçtü... Birisi geçmiş miydi ? Yoksa halüsinasyon mu görüyordu ? Emin değildi.

Gözlerini kapadı. Her ne kadar onun gelmesinden korkuyor olsa da Min Ho'nun gelmesini istiyordu...

"Korkma..." dedi kendisine "En fazla ne olabilir ki !"

Nefes alış-veriş sesleri duyduğunda tüyleri diken diken olmuştu.

'Beynim bana oyun oynuyor olmalı !'

'Beynim bana oyun oynuyor olmalı !'

kendisini böyle oyalamaya çalışıyordu.

Bir süre sonra eli istemsizce yarasına gitti.. Çul parçasını kaldırmaya çalıştı ancak kalkmıyordu.
Ah, lanet ! Çul yarasına yapışmıştı !

***

Min Ho, yeniden yağan yağmurla ıslanmış şimdi ise çamurların vıcık vıcık çıkardığı sesle birlikte ilerliyordu.

Şafak çıkmadan gittiği eve karanlığın ayazında geri dönmüştü..

Sessiz adımlarla içeri girdiğinde Ae Mi'nin yerde titreyerek yatıyor olduğunu gördü.. Gözleri kapalıydı ve kaşları çatılıp duruyordu...

Min Ho, kızı kucağına alıp koltuğa yatırdı ve odadan çıkarak arabada ki suyu ve hiç kullanılmamış olan bezleri aldı...

İçeri geri gelip, Ae Mi'nin yarasına yapışmış olan çulu suyun yardımıyla çıkarıp bezin birisine biraz su döküp kızın yarasında gezdirdi, Ae Mi aralıklarla iniltiler bıraksada uyanmıyordu...

İyice temizlediğini düşündüğünde diğer bez parçasını yaranın üzerine koydu ve geri düşeceğini bildiğinden kemerini çıkarıp kızın ince beline doladığında, Ae Mi gözlerini açmıştı...

Kısık çıkan sesiyle "Yalvarırım..bir şey yapma ne olursun..." dedi.

Min Ho, kızın gözlerine uzunca bakıp Ae Mi'nin yanına yattığında kızın korkuyla kalp atışları hızlanmış, titremeye başlamıştı...

Min Ho, ellerini kızın beline dolayıp kendine çekti.

"Bir şey yapmayacağım. Donarak ölmek istemiyorsak birlikte yatmalıyız !" dedi Min Ho gözlerini kapatarak.

Ae Mi sessiz kaldı. Zaten ne diyebilirdi ki ? 'Benden uzak dur' mu ? Eğer böyle bir şey derse canı yanabilirdi ve bunu göze alacak durumda değildi...

"Ae Mi..." kısa bir an için duraksasada devam etti "...sen masum olandın."

Kız tam dönemesede kafasını ona döndürmeye çalışıp afallamışçasına "N-ne diyorsun ?" diye sordu.

"Siktir et."

İkiside derin bir sessizliğe gömülmüş, ardındansa uyumuşlardı...

***

Oğlan kızı kendisine iyice çekip kızın saçlarına derin bir öpücük bıraktığında kız kıkırdadı.

"Yah, huylanıyorum Min Ho"

"Yah, Eu Na Kim !" kız kaşlarını çatarak oğlana döndü.

"Efendim Song Min Ho !"

"Seni seviyorum Eu Na !"

"Bende kendimi seviyorum Min Ho !" deyip kahkalara boğuldu kız.

Oğlan kızın bileğini tuttuğunda parmaklarında hissettiği kesiklerle somurttu... Parmaklarını kesiklerin üzerinde gezdirdi...

"Bir daha yapmayacaktın... Seni kaybetmekten korkuyorum Eu Na... Lütfen bencil olma !
Bir kez olsun benim bencilliğime katlan. Benim yaşam dayanağım sensin...
Sen olmazsan iyi şeyler olmaz Eu Na... Bu yüzden lütfen, kendine zarar verme. Kendini öldürmeye çalışma Eu Na lütfen..." oğlanın en hassas olduğu konu Eu Na'ydı...
Onsuz yapamazdı...
Ancak, Eu Na bencilliği seçmişti..

Min Ho hızla ve ter içerisinde gözlerini araladığında gördüğü şeyin etkisindeydi.
Hatırlamıştı. Eu Na Kim. Sevgilisiydi... İntihar edip, Min Ho'yu bu sersefil hayatta yalnız bırakmıştı...
Yanında ki Ae Mi, kıpırdanarak uyandığında oğlanın bu garip ifadeli hâli karşısında şaşkınlıkla bakakaldı...

Oğlan sanki hipnoz altındaymışçasına konuştu...

"Eğer o burada olsaydı, sende bu hâlde olmazdın. O, bencil olmasaydı, bende bencil olmazdım..."

●●●

Mino & Taehyun - Pricked

psychopath ✘ minoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin