Biliyormusunuz? Ufak ve çok tatlı olan bir yıldız var. Şu altta. Ona basınca rengi en sevdiğim renk oluyor. Denemelisiniz! :)
Sabah annemin o sulu ve sevgi dolu öpücüğüyle değil 1 gece bile kabuslarımdan eksik olmayan o üvey annemin kibir dolu kahkahasıyla uyandım.. Yine o kabustu. Yine görmüştüm o geceyi. Üvey annem.. Söylemesi ne kadar kolay olsa da benim için bir o kadar da acı ve keder dolu.. Tam 12 yıl.. Gözümün önünde ölmüş bir annem ve beni kızı saymayan babam var.. İlkokulda, ortaokulda, hatta şimdi bile alay konusu olmuştum herkese. Annesi olmayan bir çocuğun gözü önünde nispet yapılırcasına öpülen çocuklar.. Beslenme çantasına iki tane anne kurabiyesini koyup annesine el sallayan bir çocuk.. Saçlarını annesine ördürüp güzel olduğunu sanan kızlar. Babasının ellerini çekiştirip oyuncak reyonuna sürükleyen çocuklar bir yana ben bir yanaydım.. Annesizliği acıma duygusu sananları hiçbir zaman sevmemiştim ben.
Birde üvey abim vardı.. Her gün tacizlerine uğrayıp o küfür dolu sesine maaruz kalan.. Kimseye sesimi çıkaramayan hep ben vardım.. Annesizliği ve bir o kadar da babasızlığı iliklerine kadar yaşamış olan. Kitaplarını tam alamayıp da üvey annem ders çalışmama engel olup hizmetçi olarak kullanmaya çalışsa da.. Ben her zaman bir şeyler için çalışmıştım.. Ve şuan o günlerin sayesinde işinde başarılı olan bir avukatım. Sırf onlar için avukatlık okumuştum.. Belki onlar da bir gün benim neler çektiğimi bilirler diye sesimi çıkarmamıştım..
Lisede sevgilisiyle el ele tutuşup utanmadan öpüşen kızlar bir yana ben bir yanaydım. Dünya sanki ortadan ikiye ayrılmıştı.. Bütün insanlar bir yana ben bir yanaydım.. Okulda annesi öğretmenlerin peşinde koşup çocuğunun durumunu soran biri değildim ben.. 1.sınıftan 12. sınıfa kadar annem babam değilde evin hizmetçisi Selda teyze gelirdi veli toplantılarına.. Buna da şükür demiştim ben.. Bunlara da şükür.. Başımı soktuğum eve ,önüme konan 1 tas sıcak yemeğe , akşam annemin ki kadar olmasa da yanağımda bir küçük öpücüğe şükür ederdim ben..
Yatağımdan hafifçe doğrulup çalan telefonuma kaydırdım yeşil gözlerimi. Üvey annem arıyordu.. Selda Teyzem hep güzel olduğumu söylerdi bana.. Dayak yemekten gözlerinin altları 1 gün olsun morarmaktan kurtulmamış.. Elleri kuru ve bakımsız.. Yüzü yara bere içinde kalan kıza güzel demişti Selda Teyzem. Her gün okula annesinin yaptığı saçla değil, utancından etrafındakilerin alayları yüzünden kestiği kısacık saçlarıyla giderdim ben okula.. Telefonumu şifonyerden hafifçe kaldırıp onaylama tuşuna dokundum.. Açar açmaz bağırmaya başlamıştı üvey annem.
-Nasıl o partiye gitmeyip adliyede kalırsın sen!! Ben sana yapacağımı biliyorum.. Hemen o lanet elbiselerini giyip o partiye gidiyorsun Umut!! Çabuk ol! Yılmaz Holding'in biricik varisi Ayhan'da orada... Hala giyinmedin mi sen!! Çabuk ol Umut!! Yoksa ben yapacağımı bilirim sana!
Telefonumdaki çağrıyı sonlandırdıktan sonra hafifçe kalktım yatağımdan.. Yine beni ne hale sokmaya çalışıyordu bu kadın? Ahh tabi ya yine o iğrenç planları.. Aklı sıra beni zengin biriyle uydurup kendi tarafına çekilip paraları yiyecekti.. Kaç kez denedi bu lanet planı! Bak bakalım Hülya Hanım..
Bende Umut'sam o partiye gidip senin boyunun ölçüsünü alırım!!
İlk bölümle karşınızdayım.. Umarım beğenmişsinizdir.. Sevgilerle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Kırıntıları (Askıya Alındı!)
RomanceBen senin değilim. Anla artık!!" "Vazgeç şu inadından. Sen senin bile değilsin. Benimsin. Ben bencil bir adamım ve seni de aldım!" Umut Saygıner. Aile sevgisine muhtaç olan genç avukat, saçma sapan bir şirketin davasında tanışdığı adamla umulmadı...