Biliyormusunuz? Ufak ve çok tatlı olan bir yıldız var. Şu altta. Ona basınca rengi en sevdiğim renk oluyor. Denemelisiniz! :)
Bugün yılbaşı.. Herkesin doyasıya mutlu olduğu ailecek arkadaşlarıyla şakalaşıp tombala oynama günüydü. Güzel bir yemek yiyip mutlu olmanın günüydü. Ama benim hüzün ve keder dolu olan günümdü. O lanet olası üvey abim bana annemin yılbaşı günü öldüğünü söylemişti. Annemi gözümün önünde ölüme göndersem de yine de o gün hakkında sadece tek bir şey hatırlıyorum. Annemin masum yüzü.. Hoş.. Önce inanmamıştım ama Selda teyzemde onaylamıştı bu sözü. O gün o kadar ağlamıştım ki. İçim çıkarcasına.. Bağırarak..
31 Aralık 1999
Her gün ki gibi bu sabahta rutubet dolu odanın içindeki eskimiş ve yatak olmaktan çıkmış bazadan kalktım. Geceden kalma izler hala ellerimdeydi.
Üvey abimin deriden kemeriyle vurduğu vücudum yer yer morarmış ve kızarmıştı. Her ne kadar yavaş olsamda kasıklarım ve ayaklarım çok acıyordu.
Dün gece Hülya Hanım için doğumgünü partisi verilecekti. Babamla evden gitmişlerdi. Gecenin 2 sinde zil sesine uyanmıştım. Kapıyı açtığımda kör kütük sarhoş olan Murat abimi görmüştüm. Üvey abimdi. Üzerimde o akşamın ayazında askılı mavi bir gecelik vardı. Titrememi engelleyerek konuşuyordum.
- Murat abi.. Ne oldu sana. Neden bu saatte geldin.
Bana yaklaşıp ellerini kapı pervazına koymuştu. Çok yakındık. Bir anda beni ittirmesiyle kapıyı kilitlemesi bir olmuştu. Korku dolan yeşillerimle bakıyordum mavi gözlerine. Yüzünde alaycı bir gülümseme oluşmuştu. Nedensiz olsa da görünce rahatlamıştım. Bende ona gülüp ayağa kalktım. Merdivenlerden çıkarken bir anda saçımdan tutulup aşağıya çekilmiştim. Ne olduğunu anlamadan dudağımın kenarından gelen küçük kırmızı tanecikler çenemden köprücük kemiklerime yol almışlardı. Ağlıyordum. Bağırıyor yardım istiyordum. Belki sesimi duyan olur diye. Ama her zaman ki gibi o ıssız gecede. O iğrenç adamla başbaşa kalmıştım.
Şimdiki Zaman:
Anılarımın sanki bir film şeridi gibi zümrüt yeşili gözlerimin önünden geçmesiyle güçsüzlüğümün simgesi olan gözyaşlarım kendini daha fazla saklıyamamıştı. Yılbaşı.. Işıklar. Şarkılar. Hepsi o kadar güzeldi ki. 10'dan geriye sayarken yüzlerden eksik olmayan tebessüm..
Gözyaşlarımı silip Ayhanın odasından çıktım. Sonuçta 3 haftadır onun evindeydim ve bu beni fazlasıyla rahatsız ediyordu. Ne desem beni tersleyip laf sokuyordu. Kadını ben değildim. Olamazdım da. Herşeyi Hülya Cadısı planlamıştı. Ve tıkır tıkırda işliyordu planı. Ama bu planı acilen bozmam gerekiyordu. Ne yapıp edip bozacağım. Odadan çıkıp aşağıya indim. Ayhan arkası dönük ve telefonla konuştuğu için beni farketmedi. Merakıma yenilip Ayhanı dinlemeye başladım.
- Bana bakın lan!! Umut benim yanımda kalacak. Sana ne lan.
- Murat!! O benim kadınım senin ise sadece üvey kardeşin. Önemsiyormuş gibi davranma.
Telefonu kapattıktan sonra koltuğun üzerine fırlatıp yumruklarını sıkmıştı.
Murat!! Üvey abim mi? O mu beni merak etti yani. Ben kaç gündür buradayım ve beni öz babam bile mi merak etmiyor. Yazıklar olsun. Ayhan bir hışımla arkasını dönüp bana doğru gelmeye başladı. Yavaşça gülümsedim. Çok sinirli gözüküyordu. 1.90 lık boyu ve fön çekilmiş siyah saçlarıyla oldukça yakışıklıydı. Üzerine yapışan beyaz bir gömlek ve kot pantolonu da tam ona göreydi. Bana kollarını sarıp kendine çekti. Sarılmış mıydı yani?? Biraz çekilmeye çalıştığımda iyice sarmalamıştı kaslı kollarıyla. 1-2 dakika salonun ortasında öylece sarılmıştı. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Yüzünü gözlerime hizalamıştı. Ee sonuçta 1.90 a yakın boyu vardı. Ve ben 1.74 boyundaydım. Tamam sonuçta pek kısa olmasam da yine de Ayhanın yanında oldukça kısa duruyordum.
-Ayhan.. Neyin var..
Nefesimi zar zor bulup konuşmuştum. O kadar çok sarmalamıştı ki.
Benden kollarını çekti ve gülümsedi.
Bende aynı şekilde gülümsediğimde
- Umut. Gel sana birşey göstereceğim.
Elimden tutup kapıdan çıktık. Bizi gören takım elbiseli adamlar kafalarını ayaklarına hizaladılar. O koca evin arkasındaki bahçeye gelmiştik. Gözlerimi koca elleriyle kapattıktan sonra beni yönlendirmeye başladı. Biraz ilerledikten sonra durduk. Gözlerimi açtığında her yerdeki Işıklar gözümü almıştı. O koca evin bahçesindeki bütün ağaçlar süslenip yılbaşına hazırlanmıştı. Sadece tek sorun bu güzel yerde benim koyunlu geceliklerimdi. Ayhanın yüzüne büyük bir mahcuplukla baktığımda bana içten bir gülümseme göndermişti. Bugün ne kadar da çok gülüyordu böyle. Büyük ellerini belime yerleştirip beni eve yönlendirdi.
- Hadi canım.. Bu güzel koyunlu geceliklerimdi veda edip yatağın üzerine bıraktıklarımı giy.
Odadan içeri girdiğimde kapıyı kapatmıştı. Yatağın üzerinde uzun beyaz bir elbise ve gümüş rengi sandaletler duruyordu. Yatağa yaklaşıp elbiseyi aldım. Üzerime tam olmuştu. Bedenimi nereden biliyordu? Sandaletleri ayağıma geçirip saçlarımı yapmaya karar verdim. İflah olmaz siyah kıvırcık saçlarımı masanın üzerinde gördüğüm kartanesi şeklinde olan bir toka ile süslemiştim. Boynumun sağ tarafına attığım saçlarımla aynanın karşısına geçip zümrüt yeşili gözlerime ince bir eye liner çektim. Bordo renkli bir rujda karar kılıp onu da dolgun dudaklarımla buluşturdum. Kapıyı açıp odadan çıktığımda merdivenlerin başında siyah takım elbisesi ve bakımlı gibi görünen saçlarıyla Ayhan belirdi. Beni görmesiyle yüzünde oluşan ifade görülmeye değerdi. Ellerini belime yerleştirdikten sonra merdivenlerden aşağıya indik. Yüzündeki sahte gülümsemeyle Ayhan'a baktım. Ne olursa olsun bu psikopattan kurtulmalıydım.
-----
Arka taraftaki bahçeye yaklaştığımızda sesler duyuyordum. Sanki bir çok insan toplanmış konuşuyorlardı. Bahçedeki girişten geçtikten sonra herkes bize dönmüştü. Neler oluyordu böyle? Hülya Hanım, babam,"Çok sevgili üvey abim" ve daha tanıyamadıklarım bile. Neden böylesine çok insan vardı burada? Üstelik herkesin elinde meşaleler ve demet demet güller vardı. Ayhan elimi tuttu ve masaya oturduk. Herkes bize bakıyordu. Ellerinde keman olan bir grup sessiz ve güzel bir tonda marifetlerini gösteriyorlardı.
Burada olalı yaklaşık 2 saat olmuştu ve insanlar elindeki içeceklerin tadına varıyorlardı. Çok sıkılmıştım. Aslında şuan korumalar ortada yoktu. Ve ben kaçabilirdim. Ya da burada bu buruşmuş zeytinle ölüme mahkumdum. Ayhan elime dokunup yüzünü yüzüme sabitlediğinde kendime gelmiştim.
- Neyin var canım?
-Hiç.. Dalmışım.
Yaklaşık 2 haftadır Ayhan'a insan muamelesi yapıyordum. Ve bu yüzden baya yakınlaşmıştık.
Keman çalan grup bir anda hızlı birşeyler çaldığında belirli insanlar bahçenin ortasında çember oluşturmuş bize gülerek bakıyorlardı. Ayhan elimden tuttuğunda çemberin tam ortasındaydık. Ayaklarımın önünde diz çöküp cebinden kırmızı kadife bir kutu çıkardı. Kapağını hafifçe kaldırdığında içinde gördüğüm 2 tane yüzük gözlerimi kamaştırıcı.
- Umut. Belki geç oldu ama sana şimdi soruyorum. Benimle evlen-
Ayhan cümlesini tamamlayamadan kulaklarımı yakıp kavuran silah sesi içimdeki birşeyleri harekete geçirmişti. Bir anda çıkan ses herkesi korkutmuştu. Korkuyla etrafa bakanları izliyordum. Aniden başlayan kar bitmek bilmiyordu. Ayaklarımın ucundaki adam kar beyazı elbisemden firar eden kan damlalarını korkuyla izliyordu.Mutlu yıllar.. Bu yıl herkese sağlık huzur ve mutluluk getirsin..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Kırıntıları (Askıya Alındı!)
RomantikBen senin değilim. Anla artık!!" "Vazgeç şu inadından. Sen senin bile değilsin. Benimsin. Ben bencil bir adamım ve seni de aldım!" Umut Saygıner. Aile sevgisine muhtaç olan genç avukat, saçma sapan bir şirketin davasında tanışdığı adamla umulmadı...