Oturduğum rahat tekli koltuktan hızla kalkarken aynı zamanda Emre'ye bağırıyordum.
"Lanet olsun Emre! Nerede lan Poyraz? Ah, kahretsin" diyerek masaya vurdum. Masa ortadan ikiye bölünmüştü. Normalde bu kadar güç kullanmazdım ama şu anda kendimi kontrol edemiyordum. Kaburgalarımdaki kırılmaları hissedebiliyordum. Ve getirisindeki acıyı. Ben ne kadar direnmeye çalışsam da kemiklerim kırılıyor, geri iyileşiyor ve geri kırılıyordu. Taki kurt formuna dönüşünceye dek.
Formumu aldığımda göz rengim de koyu ve duygusuz bir siyaha dönüşmüştü. Deltalığın bir özelliği idi. Kurtlar arasında en güçlüsü, aynı zamanda da lanetli olmanın bir getirisi. Emre beni ne kadar sakinleştirmeye çalışırsa çalışsın, bu benim daha da sinirlenmeme sebep oluyordu. Kontrolsüz bir deltaydım. Kendimi kontrol edemezsem önüme geleni pençelerimle tanıştırabilirdim. Şu anda da bu durumlardan birisinin içindeydim. Öfkeyle kuduruyordum. Öfkemi geçirmek içinse yapabildiğim tek şey kendimi pençelemek oluyordu. Ama şu anda ne kadar pençelersem pençeleyim, kendimi sakinleştiremiyordum.
Emre'de durumu fark etmiş olacak ki kurt formuna dönüşmüştü. Bana rakip bile olamazdı. Ama diğerleri gelene kadar beni oyalamaya çalışacaktı. Evet, diğerleri. "Doğaüstü" grubumuzun diğer üyeleri. Sürüm. Beni sakinleştirebilecek tek kişi onlardı. Bu yüzden Emre, şimdi onları bekliyor ve beni oyalamaya çalışıyordu.
İlk saldıran ben olmuştum. Üzerine hızla atılarak sırtına pençelerimi saplamıştım. Hızla doğrulan Emre ise bana saldırmaya çalışmıştı. Zıplayarak kurtulduğum saldırıdan sırtıma saplanan iğne ile duraksamıştım. Arkamı döndüğümde sürümün içinden Polat'ın bana iğne vurduğunu gördüm. Deltalara karşı özel bir zehirdi. Az dozu bir deltayı bayıltabilirdi. Çok dozu ise, canını alabilirdi. Gözlerim kapanmaya başladığında bayılacağımı anlamıştım zaten.
Gözüme vuran ışıkla birlikte gözlerimi açarak yeni bir güne uyanmıştım. Dün yaşanan şeylerin geri kalanını merak ediyordum. Üzerime hızlıca bir şeyler giyip hızla alt kata koştum. Alt kata vardığımda Polat ve Emre çay içiyorlardı. Benim geldiğimi görünce ayağa kalktılar. Emre bana sarılırken Polat ise sadece kafa sallamakla yetindi. Şu anda yapmamız gereken bir şey vardı. Poyraz'ı bulmak.
Evden Poyraz'ın bir eşyasını alıp bana getiren Emre'ye göz devirdim. Çünkü getirdiği eşya Poyraz'ın donuydu. Emre benim bakışlarım karşısında omuzlarını havaya kaldırdı ve indirdi. Ufak bir sitem ederek burnumu Poyraz'ın donuna götürerek koklamaya başladım. Kokusu bir yerden geliyordu burnuma. Gözlerimi kapadım ve içgüdülerimi dinleyerek kokunun geldiği yere doğru koşmaya başladım.
Geldiğim yere baktığımda bir depo gördüm. Eski olduğunu anlamak için hiçbir kontrole ihtiyacı yoktu. Kapının önüne gittiğim zaman kilitli olduğunu fark etmem uzun sürmemişti. Ama tabii ki kurt güçlerim sayesinde bu kapı bana sorun bile olamayacaktı.
Kapıya tekme atarak kırdıktan sonra içeri hızla daldım. İçeri dalmam ile bir avuç çelimsiz vampir grubunu görmüştüm. Emre ve Polat arkamda vampirleri görüp ve bana baktıktan sonra savaşamayacaklarını anlamış ve geri çekilmişlerdi. Dişlerimi çıkardım ve önce parmaklarımı ardından boynumu kütlettim. Sırıtarak; "Gelin bakalım." dedim. Ardından düzinelerce vampir üzerime yürümeye başladılar. Göz rengimi doğal göz rengim olan maviden siyaha dönüştüğünde biraz duraksadılar. Aralarında "O delta, o delta" gibi fısıldaşmalar oldu. Ama sonradan yine saldırmayı tercih ettiler.
İlk üzerime gelen vampirin kolundan tutarak karnına tekme geçirdim. Duvara uçtuğu sırada diğer vampirin üzerime koştuğunu gördüm. Yanıma yaklaştığı sırada karnından tutarak havaya kaldırdım ve duvara fırlattım. Diğer vampirin ise bacağından tutarak bacağını kırdım. Acıyla inlediği sırada kafa atarak onu yere attım. Diğer vampirler ise birlikte üzerime koştular ve üstüme çıktılar. Üzerime her çıkan vampir dişlerini sırtıma sokuyordu. Acıyla inledim. Kontrolü kaybetmek üzereydim. Yine oluyordu. Kaburgalarım kırılmaya başladı. Ardından tam kurt formuna dönüşerek ayağa kalktım. Diğer vampirler bir yere uçtuktan sonra bayıldılar. Önümde kalan bir vampir ise korkuyla kaçarken Emre'nin çelmesi ile yere kapaklandı. Yere kapaklanırken kafasını çarptığı demirden dolayı o da bayıldı. Tüm vampirler bitince geniş deponun içerisindeki odaları aramaya başladık. En sonunda bir tanesinde Poyraz'ı bulduk. Baygındı ve kaçamaması için iplere kurtboğan sürmüşlerdi. Kurtboğan bana pek etki etmiyordu. Tabi, nefes alamıyordum ama dayanabiliyordum kısa bir süreliğine. Kurtboğanlı ipleri çözdükten sonra Poyraz'ı sırtıma aldım ve arabaya yöneldim. Arabanın başında bekleyen Emre ve Polat kapıları açtılar. Poyrazı arka koltuğa yatırdıktan sonra şoför koltuğuna geçtim. Araba kullanmayı seviyordum. Özellikle hızlı kullanmayı. Yanımdaki koltuğa Emre oturmuştu. Polat ise arka koltukta Poyraz'ın ayaklarının ucuna oturmuştu. Daha fazla düşünmeyerek arabanın anahtarını arabanın çalışmasını sağlayan yere soktum ve arabayı çalıştırdım. Ardından gazlamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Delta
WerewolfYıllarca kurt adamların üç evresi çocuklara anlatıldı. Alfa, Beta ve Omega. Ama bir tür daha vardı. Nesilleri yok eden, kaosu getiren. Tanrıların bile korkusuydu o nesil. Delta. Bu türden kurtlar dünyaya 100 yıldan bile uzun bir sürede gelirdi. Ben...