Sabah gözüme gelen ışıklar uyanmama sebep oluyordu. Uyanmak istemiyordum. Çünkü şu an yerimde, Ecrin'in yanında olmak bana huzur veriyordu. O uyurken onu izlemek... Bu tarif edilemez bir duyguydu.
Ama Poyraz'ımız durur mu? Sadece benim duyacağımı bildiği bir ses tonunda;
"Aşağı gelsene." demişti. Sıkıntıyla derin bir of çektim. Yataktan kalkıp Ecrin'imin anlına bir öpücük koydum ve alt kata doğru yürümeye başladım...
Alt kata gittiğimde bıçakla duvara saplanmış notu gördüm;
"Barbaros, anlaşılan annen rahat durmamış. Gerçi rahmetlinin arkasından konuşulmazmış ama bir kardeşin daha var. Kardeşine ulaşmak istiyorsan ............... adresine gel."
Notu okuduktan sonra elim ayağım tutuldu. Kendimi tutamadım ve yere düştüm. Düşerken çıkardığım sesten dolayı kızlar çığlık çığlığa geliyorlardı. Çisem Poyraz'ın yanına sokulurkeb Ecrin bana bir bardak su dolduruyordu. Ben mi? Bense boş gözlerle karşıya bakıyordum. Yani, şimdi benim bir kardeşim mi vardı? En önemlisi buradan ayrılabilmek için kızlarında gerçeği öğrenmeleri gerekliydi. Ben bunları düşünürken, Ecrin elinde bir bardak suyla yanıma geldi. Suyu yavaşça bana içirdi ve;
"İyi misin?" diye sordu. Şokun etkisi yavaşça geçiyordu. Kafamı hızlıca "evet" anlamında salladım. Pouraz yavaşça beni kaldırdı.
"İyiyim ben." dedim. Poyraz kafasını sallayarak beni bıraktı. Ben, ben daha fazla dayanamazdım. Haftalardır kurt olmuyordum zaten. Bu fazlaydı. Hızla evin dışına koşmaya başladım. Evin dışına çıktığımda nefes alışlarımı kontrol edememeye başladım. Derin derin nefesler alıyordum. Ama yetmiyordu. Tüm hızımla tahminimce orman olan bir yere koştum. Ormanın içine girdiğimde kurda dönüşmeye başlamıştım. Koşmaya devam ederken başka bir sürünün bölgesine girdiğimi farkettim. Ama duramazdım. Ben, evrendeki son delta, bir sürüden korkmuyordum.
Koşmaya devam ettiğim sırada sırtımdan gelen bir şeyi hissettim. Hızlıca döndüğümde bir kurt yere kapaklandı. Ardından diğer kurtlarda doluştu. Alfaları olduğunu tahmin ettiğim kişi öne çıkıp;
"Sen, hangi cürretle bizim bölgemize girebileceğini sanıyorsun?" dedi. Gözlerimdeki siyahlığı belirginleştirerek;
"Evrendeki son delta olmanın cürretiyle." dedim. Alfa şaşırdı. Ama toparlandı ve
"Saldırın!" diye yanındaki kurtlara komut verdi. Diğer kurtlar üzerime atladığında birinin boğazına dişlerimi geçirip uzağa attım. Diğer kurdun üzerine çıkıp pençelerimi üzerine geçirdim. Yavaş yavaş sürüyü yararak alfaya yaklaşıyordum. Alfanın önünde durduğumda hiç beklemediğim bir şey yaptı Alfa. Önümde eğildi. Bende onun zihnine -ki kurt formundayken zihinler arası konuşuyorduk, söylemeyi unutmuşum-
"Üzgünüm, bölgene izinsiz girmemem gerekirdi." diyerek hızla uzaklaştım. Şimdi yapmam gereken bir itiraf vardı.
Evin zilini çaldım. Ecrin kapıyı açtı. Beni gördüğü anda sarıldı. Onun sarılmasına karşılık verdim. Ayrıldığımızda, iyi hissettirdiğini kabullenmem gerekliydi. Ama şu anda bu dikkatimi dağıtmamalıydı. Daha yapmam gereken bir itiraf vardı. İçeri girdiğimde;
"Poyraz'la benim size yapmamız gereken bir itiraf var." dedim. Poyraz ilk şaşırdı. Ne itirafı olduğunu anlamamıştı. Kızlardan gizlice siyah gözlerimi parlatarak zihnine konuştum;
"Kurt adam olduğumuzun itirafı, kızlar zengin. Belki kardeşimi bulmama yardım edebilirler." dedim. Poyraz başını salladı. Bende siyah gözlerimi eski rengi olan maviye döndürdüm. Kızlara dönerek;
"Kızlar, biliyorum bizden korkabilirsiniz. Ama sakin olun. Lütfen." dedim. Ardından devam ederek;
"Hani şu büyücüler, kurt adamlar, vampirler, melezler falan var ya. İşte onlar gerçek. Ve ben bir kurt adamım. Poyraz da öyle." dedim. Kızlar gülmeye başladı. Bana inanmamışlardı. Kurt formuma dönüşmeye başladım. Kızlar bir anda taş kesildi. Bana bakmaya başladılar. Tam kurt formuna dönüştüğümde şaşırdıkları her hallerinden belliydi. Çisem;
"Sen, evrendeki son deltasın." dedi. Şaşırmıştım. Nereden biliyorlardı? Hem, kurt olduğumu yeni öğrenmemişler miydi? Çisem devam etti;
"Bizde evrendeki son deltayı öldürmek için eğitilen avcılarız." dedi. Ardından çok soğuk bir gülümseme takındı. Botunun içinden bir bıçak çıkardı ve üzerime atladı. Yana kaçarak kurtuldum. Ardından Poyraz'la beraber pencereyi kırarak çıktık. Ve kaçmaya başladık.
Poyraz'ın Ağzından
Tanrım, bu da neydi böyle? Hiçbir zaman mutlu olamayacak mıydık biz? Lanet olsun! Neden ha neden? Tanrıların canı cehenneme! Madem varlar, neden bize yardım etmiyorlar ha? Lanet, lanet, lanet!
Sanırım kendimi yine kontrol edemiyordum. Sarı gözlerim parıldıyordu. Pençelerim çıkıyor ve tüylerim uzuyordu. Kendimi kontrol etmezsem burada onlarca kişiyi katledebilirdim. Nefes al, nefes ver... Ah, olmuyordu lanet olası. Az önce kız arkadaşım gözümün önünde kardeşten çok sevdiğim adamı öldürmeye çalışmıştı. Nefesimin kontolsüzlüğünü fark eden Barbaros, bana döndü.
"Şimdi söyleyeceğim kelimeleri tekrar et. Alfa, Beta, Omega."
Tekrar etmeye başlamıştım. Bu iyi geliyordu. Kontrolümü geri kazanıyordum. Güldüm;
"Alfa, Beta, Omega. Delta ne oldu?" diye sordum evrendeki son deltaya.
"Hımm, sanırım kurt konseyi deltaları sevmiyor." dedi...
Ecrin'in Ağzından
Çisem'e hızla dönerek;
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye sordum. Güldü;
"Görevimizi yapıyorum Ecrin! Evrendeki son deltayı öldürmeye çalışıyorum!" Sinirle bir tokat attım;
"Evrendeki son delta dediğin adam sevgilim lan benim! Seviyorum lan ben onu!" dedim.
"O zaman dedemize sen hesap verirsin. Ya benle birlikte o deltayı öldürürsün, yada avcılar konseyine gider ve herşeyi açıklarım. Bir bir, tek tek." Lanet olsun! Sevdiğim adamı öldürmeliydim. Neden? Neden kimseye zararı olmayan bir doğaüstü yaratık ölmeliydi? Neden böyle kurallar vardı? Ve ben bu lanet kurallar yüzünden ya sevgilimi kaybedecektim, yada kendi hayatımı. Maâlesef kafamı "evet" anlamında yukarı aşağı salladım.
"Tamam sana yardım edeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Delta
WerewolfYıllarca kurt adamların üç evresi çocuklara anlatıldı. Alfa, Beta ve Omega. Ama bir tür daha vardı. Nesilleri yok eden, kaosu getiren. Tanrıların bile korkusuydu o nesil. Delta. Bu türden kurtlar dünyaya 100 yıldan bile uzun bir sürede gelirdi. Ben...