(Hasret yüklü)

227 11 5
                                    

Kimse tahammül edememiş daha fazla ve uyumuş. Onlar her şeyden habersiz, masum bir ifadeyle sıcacık uyurken ben bir şeyler mırıldanıyorum bu sessizlikte. İnsanlarla aramda yalnızca bir kaç metre var fakat onların ulaştığı şey her neyse, ben bir türlü ulaşamıyorum. Bir kestirme mi biliyorlar acaba? Yol gösterecek biri yok zaten. Bilmiyorum, kimse varmışım gibi davranmıyor. Bana tahammül eden tek şey, tepemdeki tavan. Her nerede olursam olayım, kafamı yastığa götürdüğümde karşılaştığım; her derdime layık, sessiz ve çatlak tavanlar... Ben yaşıyorum, onlar izliyor tepemde. Dışarıda, gökyüzü oluyor tavan; içeride, soğuk betonlar. Her şeyimi paylaşıyorum geceyle, yukarıda tekrar tekrar oynatıp. Anlamlı bir bütün oluşmuyor yaşantımdan ne yazık ki. Eksik, farkında olamadığım bir şeyler var. Neler oluyor acaba göremediğim o koca kısımda, söyler misin küflü tavan? Oluyor insanın kör kalmaları. Ya da ne bileyim, görmezden gelmek her şeyi. Çabasız kalıyorum yani anlatabiliyor muyum? Oluyor böyle şeyler. Sanıp kaderi bir defter yaprağı, gereksizce kaleme vardığım... Oluyor fakat fayda etmiyor işte tüm uğraşlar.
Tükenmez ıstırabıyım kendimin. Herkesi kandırırken kendime yalan söyleyememek beni hırpalayan. Kendimden de gizleyebilsem gerçekleri, içimdeki kötülüğü kendim için de bastırabilsem iyi olurum belki. Ama inanası gelmiyor insanın. Kendine bile güvensizlik duyuyorsun çünkü inceden. Huzursuzsun bir kere. Abuk sabuk onca şeye inandırırken kalbini, kendine inanamıyorsun. Nasıl bu kadar kötü olmuşum, nasıl bu kadar düşüncesiz? Hepsinin cevabı içinde olunca, ağır geliyor. Hepsinin sebebini bilince, parçalanıyorsun bir bir.
Aptaldım çizerken mutlu tablolar. Vazgeçemiyorum bu denli rahatlattıkça. Sana başka türlü yakın olamıyorum. Kudretli bir güç, izin vermiyor. Başka planları var demek ki. Ne istediğini bilemezsen böyle hiç olur tüm seçimler işte. Şu yaşananların hepsi, kendi haline bırakmışlığın bir nişanesi. Çok karışıyor sonrası. Elinde olmadan çok karışıyor ortalık. Kontrolsüz kalıyorum etrafımdaki her şey gibi. Belirsiz bir yokluğun yörüngesinde dolanıyoruz. Nereye aitim tüm bu kuruntuların arasında bilmiyorum ama, şurada bir yerde sana aitim. Küçücük, görüyor musun, geçmişte bir yerde, sana aitim.
Seni yeryüzünde arayışımın bir parçası bu. Hasret yüklü gök taşlarının güzergahında olmak. Sana özgü duygulara sıkı sıkıya saklandım. Şefkat dileklerimin bir manası, sona arzumun bir başlangıcı bu sarhoşluk. Ben düzeltmeye çalıştıkça bozuldu yarınlar. Hiç bozuntuya vermedim. Ben düzelmeye çalıştıkça uzaklaştı kimliğim, bir kendime gelemedim. Sal oldum ben, sen denizinde ufak ufak kaybolan. Sesim kulaklarından hiç eksilmesin diye söyleniyorum bu kadar. Sen benim altın kafesim, hiç olmadığım kadar özgür kaldım içinde.
Güz olurdu yağmura yakalanıp, her bir kandığım. Sanki seni de silip götürüyor her bir damlası. Ben güçsüz kalırdım tüm inancım çözüldükçe, sen olmazdın. Aydınlanırdı beynimdeki çürük yapraklar. Bu muydu onca şey arasında seçtiğim? Diz çöküp altımdaki ıslak toprağa, ben hep böyle vazgeçerdim. Dururken ortasında, gidemediğim; kalamadım sende ve hayatında.
Bunu bize ben mi yaptım ey yüreğinde salındığım? Bilmezsin ki nedir durum, nedir hüznün çığlığına dolanmış bu sarp yokuşlar... Anca yargılarsın her adımı, her duruşu. Kısık bir sesle söylemiştim ben halbuki. Kısık bir gözle bakmıştın bana. Sonra hayatlarımızdan kıstık ne yazık. Bir daha harlanamayacak bir mutluluk zerresi bıraktık birbirimize, o kadar. Nerede ararsak bulamayız artık fazlasını. Ben bulamam en azından, yıpranırım her çabamda.
Bilmediğin çok şey var, gerçek fedakarlık budur belki de. Çantamda taşıdığım yokluk kadar eminim yaptıklarımdan. Bir sırt çantasıydı benim için hayat, dolduramadığım. Benle birlikte sürüklendi asfalt yollarda. Dolduramadım çünkü ben de boştum dipsiz bucaksız. Sahip olamadıklarımın hiçliğine sahiptim sadece. Bu bile yetmeliydi belki. Tüm emanetim budur yarına.
Şehrin ışıkları sönmüş ve yıldızlar yetersiz kalmış, benim kadar yok gibiler. Sırf sen günaydın deme diye ona, öylece durur dünya. Sen beni hatırla diye kalsın bu karanlık başucunda. Belki ihtiyacın olur, bana değilse de hatıralara. Eğer olursa, sarıl yorganına. Son fırsatlar ve son fırtınalar; hepsinin ardından hiç kalmamışken bizden eser, sen ona gülme diye çıkmam hiç aklından. İçten içe hep beni sev diye tüm bunlar. Hem onu böyle güzel sevemezsin bana inan.
Kötü hissettiğin zaman ara demiştim en son, ben varım, buradayım. Ne zaman yalnız hissedersen ara. Başka türlü kalamıyordum hayatında. O son konuşmamızda böyle söylemiştim işte, ihtiyacın olunca ara, ben hep buradayım.
O günden sonra hiç aramadı. Çünkü mutluydu, yalnız değildi, bana ihtiyacı yoktu. İşte o günden sonra her gün mutsuzdum, yalnızdım ve ona ihtiyacım vardı.

HAYALPERESTIN KALEMINDEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin