11. BÖLÜM - GÜÇ BULUTU

2.2K 244 190
                                    

Merhaba sevgili okurlar. Öncelikle yeni bir kitap kapağımız var. Tam karar veremediğim için birkaç günlüğüne kalacak ve eski kapakla kıyaslamanızı istiyorum. Kapak yorumlarına göre eskisi gelebilir. Ayrıca küçük bir bilgilendirme yapmak istedim. Hikayede yazdığım bitkilerin isimleri ve özellikleri gerçek. Hayal ürünü değildir. Ayrıca Lindsey gene karşınızda. Klibindeki bazı yerleri hikayemle bağdaştırdım. Lila çiçek falan :D Size iyi okumalar ve iyi dinlemeler!

Ayrıca iki bölüm biraz durağan ve bilgi verici olacak.

🎧Lindsey Stirling - Take Flight



                  

İfe yavaşça gözlerini araladı ve kafasını kollarının üzerinden kaldırdı. Gözlerini ovuşturduktan sonra ne kadar baş ağrısından tam açamasa da masanın üstündekilere göz gezdirdi. Malzeme kapları etrafa saçılmıştı. Sadece kase yerinde duruyordu ve tütsü gibi küçük bir duman çıkartıyordu. Bütün sandalyeler yerlerinden kalkmış ters taklak duruyordu. Bayan Felix yerde, baygın bir pozisyondaydı. Hemen kafasını arkaya çevirdi. Aynı şekilde Marcus'da baygındı. Tam ayağa kalkacakken bir "Şişt" sesi ile önüne döndü. Beyaz dumanın için de adeta biri hapsolmuş bir şekilde ona bakıyordu. Siyah kapşonu adeta suratını saklamaya çalışırcasına yüzünü kapatıyordu. Kapşon da bir pelerin misali ayak bileklerine kadar uzanıyor, onu esrarengiz gösteriyordu. Bir anda duman büyüdü, İfe'nin etrafında döndü ve bütün odayı tamamen kapladı. Masanın yanında oturan İfe artık ayakta ve bir ormanın içindeydi. Siyah renginin ağırlık bastığı orman adeta ölmüş bitkilerle kaplanmıştı. Yaşayan bir varlığın olmadığını, hatta bir canlının bu ormana girmeye yüreğinin yetmeyeceğini düşündü İfe. Yanık kokusu, yağmur kokusu ile birleşmişti. İfe kafasını kaldırdı hemen. Kap kara bulutlar çökmüştü bu ormanın üstüne. Bir dal parçasının kırılma sesi İfe'yi ürpertti. Sesin geldiği yöne baktığında pelerinli kişinin onu izlediğini gördü. Geri geri yürümeye başlayınca, pelerinli kişi de ona adım attı.

Bu adıma karşılık İfe arkasını döndüğü gibi koşmaya başladı. Esrarengiz kişinin ona hiçbir şey demeden yaklaşması yeterince korkutucuydu. Dalların yüzünü çizmesini umursamadan en hızlı şekilde koşmaya başlamıştı ama arkasında ki onun peşini bırakacak gibi değildi. O da aynı hızla ona yetişmek için koşuyordu. Ölmüş ve yanmış ağaçlar ona engel olmazcasına manevralar yaparak ilerliyordu. Altındaki ıslak toprak onun kaymasını sağlasa da bir ağaca tutunduğu gibi tekrardan aslandan kaçan bir ceylan misali uzaklaştırmaya çalışıyordu kendini ama bu koşuş bir uçurumun kenarına gelince son buldu. Uçurumu biraz geç fark etmiş ve durmak için hamle yapınca da kaymıştı. Belinden aşağısı uçurumdan sarkarken kendini zorlukla yukarı çıkardı ve hızlı bir şekilde ayağa kalktı zira o esrarengiz kişi onu yakalayabilirdi. Tam sağa dönüp ilerleyecekti ki karşında gizemli kişiyi gördü. Yönünü değiştirdi bu sefer tam koşmaya başlayacakken gizemli kişi tekrardan oradaydı. Geri geri gitti İfe ve önüne döndü. Şimdi ise tam karşısında belirmişti. Geri bir adım atmasıyla topuğundaki toprak uçurumdan aşağı keskin kayalara yuvarlandı. Hemen İfe öne adım atıp kendini güvence altına aldı.

-        Lütfen bana zarar vermeyin!

-        Sana zarar vermeyeceğim İfe.

Bu ses çok tanıdıktı İfe için. Bir bayan sesiydi.

-        Çok fazla zamanım yok. Bu yaptığım yıllar önce yasaklandı.

-        Sen kimsin? Ve benim adımı nasıl biliyorsun?!

Ellerini kapşonun kenarlarına getirip tuttu ve yavaşça arkaya indirmeye başladı.

-        Ben bir duman... Bir kehanetim...

FARKLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin